Hastane kökenli “Süper Mikrop” MRSA, ortaçağdan kalma holistik formülle nasıl yenilir, onun haberine bakacağız şimdi de…

Haber New Scientist dergisinde çıktı, ilgiyle okuduk yine modern bilim kadim bilgiyi nasıl teyit ettiğiyle kalmış diye.

Habere konu olan kadro şöyle:

  • Hastane yatışlarının kabusu, kendi ölümsüz etkisi ölümcül mikrop MRSA. Daha şık bir söylemle, “metisiline dirençli stafilokok aureus”.
  • 1000 sene evvel, Eski İngilizce dilinde kaleme alınmış Anglo Sakson Tıp Külliyatı: Bald’s Leechbook (Bald’un Sülük Kitabı)
  • Bitkisel karışımda kullanılacak “organik” mahsüller, sarmısak, pırasa, inek işkembesinden tedarik edilen safra.

İngiltere’nin Nottingham Üniversitesi’nden mikrobiyoloğumuz Freya Harrison, bir Anglo Sakson alimiyle sohbet ederken akıllarına British Library’de tutulan ortaçağa ait tıp kitabında ‘arpacık’ tedavisi için verilmiş tarifi denemek gelir.

MRSA denilen mikrop sonuçta, arpacığa neden olan bakterilerin antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen cinsi.

Eski formülasyonu modern mahsüllerle deneyip acaba buradan tedavisi zor cilt enfeksiyonları için yeni bir farmasötik ilaç çıkar mı diye görmek isterler.

MALZEMELERİN TOPLANMASI

Eşit miktarlarda pırasa ve sarmısağı al, havanda iyice ezerek karıştır…
biraz şarap ve öküz ödünü al, pırasa karışımına ekle… pirinç kapta dokuz gün beklet…

Pirinç kaptaki bakırın mesela laboratuvarda petri kabında geliştirilmiş bakterileri öldürdüğü biliniyor, ancak gerçek bir enfeksiyonda işe yarayacak mı ya da diğer malzemelerle birleştiğinde ne olacak henüz bilmiyorlar.

Atalık tohumdan da olsa sarmısak pırasa da 1000 sene öncesininkiyle aynı olmayacak elbette, ancak yine de İngiltere’nin tarihi bir üzüm bağından (evet evet, İngiltere’de iklim eskiden üzüm bağları oluşturup şarap yapacak kadar güneşli ve sıcak laf aramızda) gidip yıllanmış ‘ORGANİK’ şarap bile alıyorlar deney için.

“Pirinç kaplar”ın sterilizasyonu zor olur ve pahalılar diye bildiğimiz cam şişelerden kullanıyorlar, ancak karışımı koyduklarında aralara pirinçten kare levhalar koymayı ihmal etmiyorlar.

Öküz ödü işin kolay tarafı oluyor, zira safra kesesi alınmış olanlar için bugün artık her yerde inekten elde edilmiş safra tuzu bulmak mümkün.

9 gün bekletildikten sonra iksirin, pırasa ve sarmısakla karışıma geçen toprak bakterilerinin hepsini öldürdüğünü görüyorlar. “Kendi kendini sterilize etti karışım”, diyor Harrison. “Bu çılgın fikirden belki işe yarar bir şeyler çıkabilir diye düşündüren ilk gelişmeydi bu”, diye de ekliyor.

Bir yan etkiyle karşılaşıyorlar yalnız deneyde, o da “sarmısak kokusu”. Neyse ki çok büyütülecek bir şey olmadığını söylüyor Harrison bunun: “Kötü değildi, HEPSİ YENİLEBİLİR şeyler bunlar, herkes laboratuvarda yemek pişiriyoruz zannetti zaten”, diyor.

Kimyasallar dururken sarmısakla pırasayla deney yapmanın hakikaten bu tür öngörülemeyen yan etkileri olması ne fena!

İksirlerini alıp MRSA, hani şu süper hastane mikrobumuz ile enfekte farelerden aldıkları cilt dokularında test ediyorlar. İksir bakterilerin %90’ını öldürüyor. Bugün MRSA için kullanılmakta olan Vancomycin adlı antibiyotik az farkla iksirin gerisinde kalıyor.

Nottingham Üniveristesi mikrobiyologları  Dr Freya Harrison ve Dr Steve Diggle'ı sarmısak bazlı "iksir"leriyle görüyoruz.

Nottingham Üniversitesi mikrobiyologları Dr Freya Harrison ve Dr Steve Diggle’ı sarmısak bazlı “iksir”leriyle görüyoruz.

MİDE KALDIRAN KARIŞIM

Araştırmacılarımızın formülde kulanılan malzemelerin sinerjik etkisinden başları dönmüş vaziyette. Tek başlarına denendiğinde doğru dürüst bir etki göstermeyen malzemeler biraraya getirildiğinde iksir “sihirli” etkisini gösteriyor.

Başlarını kaşıyıp şimdi “acaba neden” sorusunun yanıtını araştırıyorlar. Çok enteresan hakikaten de, ortaçağın karanlıklarında eskiler “organik” şifa reçeteleri yazıp dağıtırken, biz bugünün göz kamaştırıcı florasan ışıklı aydınlığında bu basit formüllerin gizemini çözmeye uğraşıyoruz.

Bu formülün peşinde yalnız bu araştırmacılar yok, belli ki onlardan önce de (2005’te) Amerika’da deneyenler olmuş, fakat laboratuvar mahsülü bakteriyi bile öldürmeyi başaramamışlar. “9 gün beklettik, berbat vıcık vıcık bir şeye dönüştü karışım”, diyor Massacusetts’teki Wheaton Üniversitesi’nden Michael Drout.

Metodu harfiyen uygulamak önemli diyor bu durumda İngiliz araştırmacılar. Kimbilir belki Amerikalı meslektaşları “organik” malzeme kullanmamışlardır deneyleri için…

Ümidimiz bu 9. yy’dan kalma formülle, diyabetlilerde ayak ülserlerine yol açan ve antibotik tedavisine yanıt vermeyen MRSA bakterilerine karşı ilaç geliştirebilmek diyor araştırmacılarımız. Buna meşhur sıtma ilacı Artemisinin’in, tarihi Çin tıbbı kitapları didik didik edilerek formülünün bulunmuş olmasını örnek veriyorlar.

Ve ekliyorlar, sakın bunu evde kendiniz denemeyin diye, sorumlu biliminsanları olarak.

Tabii ya, daha bu işin patenti var, klinik deneyleri var, kazanılacak mevkiler, milyonlar var. Siz durun, onlar size hazır ilacını yapsınlar, öyle satın alır kullanırsınız bu HEPSİ YENİLEBİLİR malzemeyle yapılabilecekken size sentetik hali sunulan ilacı.

Bu hafta bulgularını Birminghom’daki Genel Mikrobiyoloji Topluluğu’nun düzenlediği bir konferansta sunacaklar. Başarılar diliyoruz kendilerine.

Kelimenin gerçek manasıyla, ‘köklerimize geri dönmenin’ önemini bizlere bir kez daha hatırlattıkları için de kendilerine ayrıca teşekkür ediyoruz.