Türkiye’nin otizm camiasında öne çıkan isimlerce, endüstrinin tıbbi müdahaleler ve iş ortaklarının doğayı buladığı zehirler yardımızyla de-evolüsyona soktuğu ve sakatladığı çocuklarımızın hakkını savunmak ve sağlıksızlık durumlarından mesul tarafları kanun önünde hesap vermeye zorlamak yerine, “bizi böyle kabul edin” ve kabulün ötesinde halimize alkış tutun, bu “nörolojik çeşitliliğimiz” önünde saygı duruşuna geçin mesajlarının altının ne derece boş, kaynağının da hangi ideolojiler olduğunu gayet net görebilen, bu basit ve çelimsiz algı yönetimi denemelerine pabuç bırakmayan berrak zihinler ve sağlam karakterler olduğunu görmek sevindirici.

İşte Facebook’ta 2021 “Otizm Farkındalık Günü” kapsamında yapılan bir bildirime Sn. Yağmur Cenan Boyacı Balıkcı tarafından verilen ve mutlaka kayda geçirilmesi gerektiğini düşündüğümüz cevap:

Nöroçeşitlilik tıbbi bir kavram değil. Nöroçeşitlilikçiler de iddia ettikleri çeşitlilikten çok uzak, koca bir spektrumun milyon tane farklı özelliğini es geçip genelleyici bir yaklaşımla hareket ediyorlar.

Hastalık, bozukluk, anomali, işlevsizlik kelimelerinde ayıp, utanılacak, yumuşatılması elzem bir taraf yok. Engelli olmak ayıp değil. Zihinsel bir anomaliye sahip olmak utanılacak bir şey değil.

Tam tersine hastalık, bozukluk kavramlarına yüklenen yaftalayıcı anlamlara itiraz edip bunlarla mücadele etmek yerine bu kavramları çirkin şeylermiş gibi yumuşatmaya çalışanlar nöroçeşitlilikçilerin ta kendileri maalesef. Yaftalamayla mücadele etmedikleri gibi sadece yaftalama motivasyonunu tasvip etmiş oluyorlar.

İddiaları şu: “Bu ‘farklılıklara’ ‘hastalık’ diyerek onları tedavi edilmesi, yok edilmesi, toplumdan temizlenmesi gereken şeyler olarak gösteriyorsunuz.” Bu durumda nöroçeşitlilikçilere göre hastalık kavramı sadece zihinsel kapsamda değil, her türden yasaklanmalı ve bu hastalıklar farklılık, çeşitlilik olarak adlandırılmalı. Aksi takdirde tıp, hastalık olarak adlandırdığı teşhislere sahip insanları tedavi edip toplumdan temizlemeye çalışacaktır.

Böyle bir anlayış gerçekçi değildir. Tıp, hastalara değil, hastalıklara savaş açar.

Bir kişinin hayatının büyük kısmını ya da tamamını olumsuz etkileyecek, bilişsel – duygusal – sosyal anlamda çok ağır sorunlar yaşamasına neden olacak, kendi başına hayatını idame ettirmesine bile engel olacak kadar ağır bozukluk ve hastalıklara ‘farklılık, çeşitlilik, zenginlik’ yakıştırması yapmakta ısrar edenlerin genelde bu rahatsızlıkların karanlık tarafından bihaber, kaymak tabaka olması veya kendine ya da başkalarına zarar verebilecek ruhsal hastalığının getirileri ile ilgili sorumluluk almak yerine kendisini böyle kabul ettirmeye çalışan insanlar olması beni şaşırtmıyor.

Dahası nöroçeşitlilikçi güruhun otizmli, DEHBli, disleksili vs çocukları için tedavi arayan, destek bulmaya çalışan aileleri o çocukları koşulsuz sevmemekle, benimsememekle itham etmeleri; bu hastalıklardan muzdarip olup çareler arayan bireyleri ise kendilerinden nefret etmekle suçlamaları tuz biber ekiyor.

Nöroçeşitlilikçi güruh hayatını tek başına idame ettirmekte sorun yaşamayan, üniversitede eğitim görmüş, kariyer sahibi, aile kurabilmiş insanlar. Spektrumun kaymak tabakasında doğup azıcık sorunla mücadele edebildikleri ve otizmin herkese nasip etmediği yüksek işlevsellik sayesinde kazandıkları başarıları sayesinde toplumdan takdir, tebrik ve olumlu anlamda farklı, kendilerine özel bir muamele bekliyorlar.

Zenginlikleri olarak benimsedikleri spektrumlarında ise ağır otizmlilere, dürtü kontrol bozukluğu olana, her gün öfke krizi geçirip kafasını duvarlara vurana yer yok. Yaftalanmama isteği kendi seçkin azınlıkları için geçerli. Otizmin çiçeklerini toplayıp dikenlerini toprak altına gömmekte bir beis görmüyorlar. Kendi reklamlarını yapabildikleri müddetçe spektrumdaki çoğunluğun karanlığa gömülmesinde bir sakınca yok.

. . .

Zaten terimler her şeyi izah etmekten ziyade bir fikir, gerçeğe yakın bir algı ve izlenim verebilmek için var. Terime konu ifadeler taraflardan her biri için aynı derecede kapsayıcılığa veya etkililiğe de sahip olamaz.

Nöroçeşitlilikçi tayfa maalesef kendileri içinde tutarlı değil. Hastalık, bozukluk, engel olarak kabul etmeyi reddettikleri farklılıkları, zenginlikleri için devletten eğitsel, tıbbi ve mesleki destek, ayrıcalık beklemekte sorun görmüyorlar. İddia ettikleri gibi eğer bu bir hastalık değil de zenginlikse neden engelli bir bireyin sahip olduğu ayrıcalıklara sahip olmak istiyorlar? Eğer otizm onlar için engel değil de güçse, zenginlikse neden özel muamele bekliyorlar, neden daha fazla anlayışa ihtiyaç duyduklarını ifade ediyorlar? Zenginlikleri neden bir şeyler arz etmek yerine tersine talep etmelerine sebep oluyor?

Elbette her birey kendi koşulları ve ihtiyaçları doğrultusunda özel ilgiyi, tutumu, desteği, eğitimi vs hak eder. Özel yetenekli, yani üstün zekâlı bireyleri ele alalım. Zihinsel açıdan oldukça yüksek potansiyele ve becerilere sahiplerdir, ancak azınlık olmaları onları sosyal sorunlarla baş başa bırakabilir. Fakat şimdiye kadar özel yetenekli bireylerin özel yetenekli oldukları için sağlık hizmetleri açısından ayrıcalık istediğini duymadım.

Fakat otizmli nöroçeşitlilikçiler zenginliklerinin neden tonla nörolojik ve metabolizmal sorunla beraber geldiğini, neden ilaç kullanmaları gerektiğini vs es geçerek içinde bulundukları durumun dezavantajlı sonuçlarından dolayı tamamıyla toplumu suçluyorlar. Toplumun değişime kapalı, önyargılı bakış açısının hiç etkisi yok demiyorum ancak spektrumları başlı başına ruhsal, zihinsel ve bedensel sorunlara sebep olmuyormuşçasına “Asıl engelli sizsiniz!” diye topluma parmak sallamaları da saçmalığın daniskası. Kaldı ki madem bu bir engel, bir hastalık değil o hâlde hastanede sıra önceliği de gerekmiyor.

Yani nöroçeşitlilikçilerin sıkıntısı filmvari çatlak bilim insanı, kafadan kontak dâhi, toplumla sürekli çatışma hâlinde çılgın vatandaş tiplemesi gibi bir karizmaya bürünüp toplumda yer edinmeye, sırf bu yüzden ayrıcalıklı olmaya haklarının olduğunu düşünmeleri. Zenginliğim dedikleri otizmle de uzaya çıkıp asteroidden su da çıkarmıyorlar hani evet buna mecbur değiller fakat sanki hepsi öyleymiş, dünyayı değiştireceklermiş ve bunun için özel muamele göstermeliymişiz gibi bir takıntıları var.

Evet, insanlar otizme sebep olan koşulları bulup bunları azaltmaya ve yok etmeye çalışıyor. Çünkü nöroçeşitlilikçi güruhun iddia ettiğinin aksine otizmin getirdiği çeşitli sıkıntılar devlet desteğiyle de, şununla da bununla da hafifleyecek gibi değil. Kimse çocuğunun bir ömür eziyet çekmesini istemez ve bunu en başından durdurmak elimizdeyse de ‘zihinsel çeşitliliği’ korumak pahasına bu araştırmalara da dur diyemeyiz.

Konunun kendisi de maalesef Asperger tanılı bir yazarın çok da altı dolu olmayan kitabıyla başlıyor ve modern çağ tarikatları gibi sanal ortamda hızla 40 yaşında DEHB, 30 yaşında Asperger tanısı aldığını falan iddia eden binlerce insanın ‘nörokabile çadırları’ altında toplanmasıyla devam ediyor. Esasen tanımın kendisi iyi niyetli. Spektrumun Asperger kısmında olanları cesaretlendirme amacı taşısa da bu durum zamanla ki aslında yıllardır olduğu gibi otizmin, yüksek işlevli Aspergerli profiller üzerinden temsil edilmesi furyasına dönüşüyor. Nöroçeşitlilik adı altında kurulan gruplarda da otizme yeni bir yaklaşımdan ziyade orta yaşlı kadınların geçmişlerinde nasıl sorun yaşadığı, evi toplamakta ders çalışmakta ne denli zorlandıkları vs anlatılıyor. Bir nevi dertleşme otağı. Bu gruplarda semptomlarını azaltmak veya iyileştirmek istediğini söyleyenler anında karalanıyor, faşist ve öjeniye kadar türlü suçlamalara maruz kalıyorlar.

Denial: How Refusing to Face the Facts about Our Autism Epidemic Hurts Children, Families, and Our Future