Lavman yeni değil, çok eski icat. Kahve lavmanının keşfi ise 19.yy sonuna dayanıyor. 20. yy başındaki ilk paylaşım savaşında ise Almanların askeri cerrahlarının hastaları ameliyata hazırlama ve sonrasında da ağrı kesici ilaç niyetine vermesiyle kahve lavmanı uygulaması tıpta iyiden iyiye yer etmiş oluyor.

Dünyanın sayılı ‘bütüncül’ kanser kliniklerinin tedavi programının vazgeçilmez parçası.
Cerrahi işlem sonrası ağrı kesici olarak bir zamanların standart tıbbi uygulaması.
1970’lerin sonuna kadar tıp kılavuzlarında yeri olan, sonra her nedense sessiz-sedasız kitaplardan silinen basit-ucuz ama hayat kurtarıcı bir sağlık uygulaması.

Otonomik sinir sisteminin hastalıklarla ilişkisini ortaya koyan iki dev, nörofizyolog Francis Pottenger ve Dr. Ernst Gellhorn’un çalışmalarını dahi beslenme antropoloğu, diş hekimi Weston A. Price’ın beslenme ile ilgili ortaya koyduğu bilgilerle harmanlayan bir başka klinik dahi, diş hekimi, kanser tedavisinde pankreatik enzimlerin rolünü keşfetmesiyle ve hem kendi kanserini iyileştirmesi hem de binlerce kanser hastasını tamamen sağlığına kavuşturmasıyla ünlü Dr. William Donald Kelley‘nin talebesi merhum Dr. Nicholas Gonzales‘in iş ortağı Dr. Linda Isaacs‘e veriyoruz bu noktada sözü. Kahve lavmanlarını kanser tedavisinde kullanma fikrini Dr. Kelley’den devralan Gonzales, kanser tedavisinde kaydettiği olağanüstü başarılarıyla bu tekniğin de indiği yer altından yeniden gün yüzüne çıkmasını sağlamış en önemli isimlerden. Meslekdaşı ve ortağı Dr. Isaacs de, bu konudaki klinik tecrübelerini bu kısa videoyla bizlerle paylaşıyor.
[Altyazı seçeneğini açmanız gerekebilir.]

Bugün fonksiyonel ve alternatif tıp doktorlarının hastalarına kahve lavmanı önerdiği başlıca sağlık sorunları şunlar:

  • Kanser
  • Parazit
  • İlaç doz aşımlarına bağlı komplikasyonlar
  • Karaciğer fonksiyon bozukluğu
  • Kandida (mantar)
  • IBS – İritabl bağırsak sendromu ve sindirim sistemiyle ilgili diğer rahatsızlıklar

Kahve lavmanı deyince ilk akla gelen isimlerden Dr. Max Gerson’un kanser kliniklerinde uzun yıllar boyunca süregiden uygulamalar neticesinde elde edilen klinik deneyim ve yaptıkları araştırmalar neticesinde ortaya çıkan Gerson Kahve Diyaliz Lavmanı’nın bilimsel temelini şöyle özetleyebiliriz:

  • Kafein bir alkoloid* olarak karaciğere ulaştığında, buradaki safra kanallarını açıyor, genleştiriyor.

    Alkoloid“Morfin”, “Kinin”, “Striknin”, “Efedrin” ve “Nikotin”, “Kodein”, “Afyon” gibi azot içerikli, tıbbi kullanımı son derece yaygın bitki bazlı moleküller.
  • Tıkalı olduğundan yeni gelen toksinleri alamayıp kana aynen geri dönmesini ve vücutta bu yüzden ağrı oluşmasını engelleyemeyen karaciğerin tüm safra kanallarını süratle açıyor.
  • Açılmış safra kanallarına düşen ve vücutta özellikle ağrı yanıtı oluşturduğu bilinen toksinler böylelikle hiçbir şeye takılmadan safra yoluyla vücuttan dışarıya atılabiliyor.
  • Kıymetli olduğundan vücudun genellikle muhafaza etmeye çalıştığı, bu yüzden de normalde kolon (kalın bağırsak)’tan 10 defaya kadar yeniden emerek karaciğere ulaştırdığı detoksun kilit taşı diyebileceğimiz safra, kahve lavmanıyla kolona ulaştığı ilk seferde vücuttan dışarı atılabiliyor.
  • Karaciğerin safraya yüklemiş olduğu ve vücudun kirini taşıyan toksik maddelerden böylelikle vücutta yeniden dolaşıma girmeden kurtulmuş oluyoruz.

Dr. Gerson’a göre işte bu mekanizma, vücudun temizlenme (veya diyelim verilen tedaviyle kanser tümörlerinin çözülüp işlenmek üzere karaciğere gitmesi) aşamasında oluşan “trafik sıkışıklığı”, tıbbi adıyla Herxheimer Etkisi’nin yaşanmasının önüne geçen en etkili yöntem olmuş oluyor.


Koloidal gümüşle ilgili yazımızda, ABD’de tıp camiasında ‘detoks kraliçesi’ olarak bilinen, ‘çevre tıbbı’nın en saygı duyulan isimlerinden Dr. Sherry Rogers’la ilgili bir görsele yer vermiştik hatırlarsanız. New York’ta 35 senenin üzerinde zamandır doktorluk yapmakta olan Dr. Rogers kahve lavmanının ateşli taraftarlarından. Çoklu kimyasal hassasiyetleri olan binlerce hastasında, bu yöntemle harikulade sonuçlar elde etmiş bir hekim. Kendisinin Detoxify or Die” (Ya Arınırsın ya da Ölür) kitabından bu yöntemin biyolojik faydalarına ilişkin açıklamasını aktaralım sizlere:

“O da neymiş öyle deyip kaçmayın sakın; detoks lavmanını ilk duyduğumda benim de tepkim bu olmuştu inanın. Fakat bundan bir on yıl ve bu terapiyle hayatı değişmiş binlerce hastadan önceydi bu tepki.

Bedenin sağlığı bozucu ve yaşlandırıcı etkiye sahip kimyasallardan kurtulmada kullandığı ana yol sindirim yolu biliyoruz ki. Bir kimyasal vücuda ilk alındığında, C vitamini gibi besin öğeleri gidip bu kimyasalın üzerinde ‘glutatyonun’ bağlanabilmesi için yer yapıyorlar. Beden bu hazırlanan yere bağlanmak üzere bir dolu glutatyon yapar ki gitsin, toksine tutunduğu yerde onu ağırlaştırsın ve kutuplu (elektrik yüklü) hale getirsin. İşte bu şekilde glutatyonun “kancayı taktığı” kimyasal, kanda rahat rahat dolaştığı yerden alınıp sürüklenerek karaciğere getirilir, buradan safra kesesine geçer, son olarak da tuvalete boşaltım için bağırsaklara yönlendirilir. Yani buradan anladığımız gibi, C vitamini ve glutatyon hayat kurtarıcı bir kokteyl bizim için.

Kabızsak veya sindirim yolu bütünüyle sağlıklı değilse, glutatyonun kolundan tutup getirdiği berbat kimyasal bağırsaktan dışarı atılmayacak demektir. Glutatyon bu durumda tutunduğu yerden düşecek, serbest kalan kimyasal yeniden vücut içine emilecek–kaldığı yerden hasar vermeye devam edecektir. Oysa siz bağırsağa kahve lavmanı şeklinde hortum tutup açtığınızda sindirim yolununun ve bütün detoksifikasyon sisteminin yükünü hafifletmiş, bu berbat kimyasalların yeniden vücuda geçmesini kesin bir şekilde engellemiş oluyorsunuz.

Kahve lavmanını ne kadar övsem az, zira bugüne kadar uygulandığında nezledir, griptir veya her türlü enfeksiyondur anında hastalığın gelişimini kestiğine şahit olduğum gibi, ister basit bir akşamdan kalma durumu olsun isterse kanser, yığınla insan için kurtarıcı olduğunu gördüm. Bu işlem kolonun alt kısmını temizlemenin çok ötesinde etkiye sahip aslında. Organik kahvedeki fitonutrientler (bitkisel besin öğeleri) de kolon venlerinden (toplardamarlarından) doğrudan karaciğere (ENTEROHEPATİK SİRKÜLASYON SİSTEMİ İLE) gidiyor. Karaciğerde bizzat glutatyon sentezini tetikleyip, arındırıcı özellikteki safra ve glutatyon salgısını teşvik ediyorlar. Yani bu detoks lavmanıyla bütün detoksifikasyon süreçlerini kat be kat güçlendirmiş oluyorsunuz.”

Dr. Gerson’a göre, suyla yapılan sıradan lavmanların aksine, yalnız kahve lavmanı ihtiyaca göre ne kadar sıklıkta gerekiyorsa o kadar kere–herhangi bir olumsuz etki de yaşamadan–uygulanabiliyor. Kimyasal transfer, doğrudan karaciğere bağlı olan rektal venlerin (kolon boyunca sıralanmış toplardamarlar bunlar) çeperlerinde ozmotik yolla gerçekleşiyor.

Rektumdan kolona verilen kahveli suyun karaciğere nasıl ulaştığını anlamak için şu diyagram faydalı olacaktır:

Portal Ven Sistemi (Bağırsaktan Karaciğere Giden Büyük Toplardamar Sistemi)

AÇIKLAMA

Kalın bağırsağın inen kolonunun, rektum üzerindeki ‘S’ şekli bükülme gösteren bölümüne sigmoid kolon deniyor. Dışkı kolonun bu bölümüne gelinceye değin besin öğelerinin (vitamin-mineral) çoğu kana geri emilmiş oluyor. Bu noktada dışkıda artık besin öğelerinden geriye kalmış ve pütrefaksiyona (çürüme-kokuşmaya) geçmiş ürünler bulunduğundan, vücut sigmoid kolon ile karaciğer arasındaki özel dolaşım sistemiyle, burada açığa çıkacak kirleticilerin vücudu zehirlemesine izin vermeden temizlenmek üzere karaciğere gönderilmesini sağlıyor. Karaciğer ile sigmoid kolon arasında doğrudan iletişim sağlayan bu özel damar ağı sistemine enterohepatik sirkülasyon/döngü/dolaşım adları veriliyor. Bu sirkülasyon sistemi toksinlerin deaktive edilmek üzere doğrudan karaciğere gönderilmesine ve böylelikle de beyin de dahil olmak üzere hayati organlara uğramasının önüne geçilmesine yarıyor. Kahve lavmanı yapıldığında içerikteki kafein işte bu damar sistemine öncelikli geçişe sahip olduğundan doğrudan karaciğere gidiyor ve burada son derece güçlü bir detoks ajanına dönüşüyor. Karaciğerin (işlemden geçmiş toksinleri tutan) safra üretimini arttırarak, toksin yüklü bu safranın vücuttan atılmak üzere incebağırsağa doğru harekete geçmesini sağlıyor. Topladığı toksinleri safrayla dışarı verebilen karaciğer rahatlıyor; vücudun doku ve organları ile kanda birikmiş ve işlemden geçmeyi bekleyen daha nice toksini alıp işleyebilmesi için yer açılmış oluyor. Kahvedeki alkoloidlerin detoks yolaklarının çalışması için gerekli glutatyon-S-transferaz enzimini stimüle ettiğini de biliyoruz. Karaciğerin toksinleri safraya yüklenip incebağırsağa yollayabilmesini sağlayan baş konjügasyon kimyasallarından Glutatyon formasyonunda kahve lavmanı yine baş rolde. Yani kısacası, kronik hastalıklardan kurtulmanın ve hastalığı önlemenin tek yolu olan detoksifikasyon sürecini kahve lavmanlarıyla hızlandırmış, detoksifikasyona girecek maddelelerin yığılma yapıp birikmesini önlemiş oluyoruz.

Karaciğer-Bağırsak Arasındaki Safra Döngüsü. Karaciğer ve safrakesesinden ince bağırsağa geçen safranın %95’i incebağırsağın son kısmından [karaciğere] geri emiliyor, safranın ancak %5 kadarı kalınbağırsak yoluyla dışarı atılıyor.


Safra

Kahve lavmanının asıl görevi bağırsağı boşaltmak değil, karaciğeri stimüle edip tuttuğu toksinleri salmasını sağlamak diyor Gersonlar. Süreç şöyle işliyor:

Lavman suyundaki kafein, rektal pleksus venlerin bir bölümü olan ‘hemoroyidal topardamarlar/venler’ce emiliyor. Damarların kolon duvarındaki konumlanışından dolayı Gersonlar, lavmanın sağ tarafa yatılarak alınmasından yana. Hemoroyidal venlerden yukarı çıkıp portal sisteme geçen kafein, çıktığı bu anayolla doğrudan karaciğere, oradan da safrakesesine ulaşıyor.

Rektal yolla alınan kahvedeki kafeinin irite edici özelliği nedeniyle hem karaciğer hem de safrakesesinde bazı etkiler oluşabiliyor. Gersonlar bunları şöyle özetliyor:

Safrakesesi irite edildiğinde bu etmenden kurtulmak için kasılma hareketlerine başlar. Boşaltım sırasında safra kanalından incebağırsağın başına, yani onikiparmak bağırsağına akıttığı safra, buradaki sfinkterde (yani, büzücü kasta) açılmaya/gevşemeye neden olur ve böylelikle çok daha fazla miktarda safra bağırsaklar yoluyla dışarı atılabilir.

Terapinin başlarında karında sancı ve ağrı hissedilebilir diyor Gersonlar, çünkü kafein bağırsak duvarlarını ve orada yuvalanmış sinirleri irite edip uyarıyor. Ve tabii bir de safranın bağırsak yolundan geçerken oluşturabileceği gaz ve şişkinlik durumu var. Fakat bunların tümü olumlu işaretler, çünkü safrakesenizin çalışmaya başladığını gösteriyor. Sözkonusu hangi kronik hastalık olursa olsun, altta yatan sebeplerden birinin safrakesenizin çalışma kapasitesini yitirmiş olması olduğunu bilmelisiniz diye ekliyorlar.

Salınan safranın hepsi bağırsağa gitmez de, olur da nadiren bir kısmı mideye çıkarsa o zaman iştahsızlık, mide bulantısı ve bazen de istifra yaşanabiliyor. Böyle bir durumda Gersonlar safranın mideden atılabilmesi için mutlaka her 15-20 dakikada bir bol nane çayı (Mentha piperita) içilmesini ve bağırsak yolunu rahatlatmak için de her ‘juice’a yulaf lapası katılmasını öneriyor.

Ed-Not: Bağırsakların yukarıdan gelecek gıda ve safrayı herhangi bir tıkanıklık olmadan, hızlı bir şekilde dışarı atabilmesi bu tarz sorunların yaşanmaması için önemli. O yüzden doğal tıp uzmanları karaciğer ve safrakesesine yönelik terapilerin başında ve bitiminde MUTLAKA kolonHİDROterapi uygulaması önerirler. Kolon yıkama/irigasyon işlemi ile evde yapılan basit lavman arasındaki fark, kolon yıkamadan bütün kolonun (kalınbağırsağın) temizleniyor olmasıdır. Ev tipi lavmanda kolonun bütününe ulaşılması çok zordur ve kahve lavmanında da kolonun sadece uç kısmı hedeflenir. Yıllar boyunca yenilen çöp gıdalar, plastik yağlar, bağırsak kurtları, mantar/maya ve biyofilm yapılanmaları ve ağır mukus oluşumu kolonu tıkayabilmekte, hem yarattığı biyotoksinler aynı şekilde hemoroyidal venlerce doğrudan yeniden karaciğere gönderilmekte hem de atık maddeler alttan yeterince hızlı ve efektif şekilde çıkamadığı için oluşan birikim normalde görece olarak daha temiz kalması gereken incebağırsaklara yürümekte, oradan da mideye doğru çıkabilmektedir. Bugünün salgın boyutundaki incebağırsaktaki patojenik artışa bağlı sendromlar (SIBO, SIFO) ile pankreas, safra kesesi iltihaplanmaları ile reflü sorunu/yemek borusu rahatsızlıklarının ardında hep bu en alttan başlayan sorunların yukarıya intikalini düşünmek gerekir.

Kahveyi İçmekle Rektumdan Vermek Arasındaki Fark

“Bağırsaklara bağlı iki kan dolaşım sistemi bulunmakta. Bunlardan ilki, bağırsak dokularını yaşatacak kanı sağlayan damar sistemi. Diğeri ise portal sistem. Bağırsağın gıdadan emdiği bütün besin öğelerini alıp doğru karaciğere götüren kritik önemde bir vücut sistemi bu. Yani çoğu kişinin zannettiği gibi, bir şey yendiğinde besin öğeleri doğrudan kana karışmıyor vücutta. Çok çok küçük kısmı için geçerlidir bu, onda da ağız, yemek borusu ve mideden emilim sözkonusudur. Kalan her şey portal sisteme geçerek karaciğere gider, genel kan dolaşımına girmez. Kana verilmeden önce besin öğeleri burada, karaciğer tarafından bir miktar daha işleme tabi tutulur. Yani siz kahveyi kolona verdiğinizde, kolon çeperinden olduğu gibi karaciğere gider o kahve. Kahvenin karaciğere özel bir affinitesi de olduğundan, bunu oraya kolondan göndermekle kahveyi içmek arasında çok büyük fark olacaktır. Kahveyi içtiğinizde ana hazım yeri mide, buradaki asitlerdir ve burada şifalı bir bitki olarak taşıdığı tıbbi özelliklerinin büyük bölümünü kaybeder. Kahveyi uyarıcı, lakssatif ve belki düz kas gevşetici olarak içebilirsiniz rahatlıkla. Günde bir fincan kahve içimi çoğunluk için sorun olmayacaktır. Fakat fazlası zarardır.” – Dr. L. Wilson

Evet. Kafeinli kahve alttan verildiğinde sindirim işlemlerinden geçmediğinden, içtiğinizdeki gibi uyarılmışlık hali veya kalp hızında artış gibi etkiler yaşamıyorsunuz. [Çok hassas kişilerde bu etki bazen hissedilebiliyor, ancak nadir bir durum.]

Kahve Lavmanının Ağrı Kesici Etkisi

Tıpta ameliyat sonrası bakımda ağrı kesici olarak rutin olarak uygulanacak denli biliniyor kahve lavmanının bu etkisi. Fakat günümüzün ağır uyuşturucu etkiye sahip ve bağımlılık yapıcı ecza ilaçlarının devreye girmesiyle tıp kahve-lavmanını modası geçmiş, ilkel bir yöntem diyerek terk ediyor.

ABD Federal Sağlık Bakanlığı’nca açıklanan rakamlar, günde en az 130 kişinin ağrı kesici ilaçta doz aşımına bağlı olarak öldüğünü gösteriyor. Senede 47,600 kişi aşırı doz opioid ilaç yüzünden hayatını kaybediyor.

Gerson kliniklerine kabul edilen ölüm döşeğindeki (terminal) kanser hastaları derhal kahve lavmanı seanslarına başlatılarak kullanmakta oldukları tüm ağrı kesici ilaçları bırakmaları sağlanıyor. Protokolllerinde opium (afyon) ve morfin türevi hiçbir ilaca yer yok, çünkü bunların bizzat bağışıklık sistemini baskıladığı gayet iyi biliniyor. Gerson Tedavisi yöntemiyle hastaya uygulanan kahve lavmanı ile gayet basit bir şekilde ağrı –anında– ortadan kaldırılıyor ve bu ağrı kesici etkinin de persistan olduğu bildiriliyor.

Gerson kliniklerinde terminal kanser hastaları her 3-4 saatte bir kahve lavmanı alıyor ve tipik olarak bu lavmanlarla kilolarca maya-mantar, parazitin de döküldüğü gözlemleniyor. Sağlıklarına (çoğu zaman tamamen) kavuşma yolunda, bu hastaların beslenme yanında baş terapilerinden biri yani kahve lavmanı.

Kaynak 1, Kaynak 2, Kaynak 3, Kaynak 4, Kaynak 5

 

Kahve Diyalizinin Biyolojik Mekanizması

Bu kısmı da sizlere Gerson Tedavisi gören hastalara yönelik, kemoterapi görmüş ve kahve lavmanına başlayacak hastalara yönelik ciddi ikazların da yer verildiği “The Little Enama Book” (Lavmanla İlgili Küçük Elkitabı)’ndan aktarmaya devam ediyoruz. Aşağıda göreceğiniz bildirimler için bilimsel yayın takibi yapmak isteyenler kitapçığı edinebilir.

Hasta açısından kahve lavmanı depresyondan başını kaldırabilmek, kafa karışıklığı ve zihin bulanıklığından kurtuluş, genel manada sinirsel gerginliğin bitmesi, allerjiyle alakalı pekçok belirtinin bedeni terk etmesi ve en önemlisi de, ağır ağrılardan kurtulmak demek.

Biyolojik bakımdan ise kahve lavmanının fikr-i sabiti şu: Kandaki toksin seviyesini düşürmek.

Kahve lavmanlarının kolona etkisi mutlak, ayrıca kahvedeki ‘palmitik asit’ karaciğerin ‘glutatyon S-transferaz’ enzimi ve diğer ligandların aktivitesini kat be kat arttırıyor. Serbest elektrofil radikallerinin konjügasyonunun baş sorumlusu işte bu enzim grubu.

Karaciğer ve incebağırsaktaki enzim sistemleri, herbiri vücutta hücre ve membran hasarına yol açabilecek kapasitedeki tipik doku toksinlerini, poliaminleri, amonyağı, toksine bağlı nitrojeni ve elektrofilleri dönüştürüp etkisiz hale getirmekten sorumlu. Ve kahve lavmanları bu koruyucu nitelikteki karaciğer ve bağırsak enzim sistemlerinin görevlerini çok daha rahat ve etkin yapabilmesini sağlıyora benziyor. Düşünecek olursak, kafein karaciğerdeki safra kanallarını açıp genişletiyor ve böylelikle hem kolon boyunca yayıldığını gördüğümüz toplardamar ağıyla karaciğere taşınan kirli kandaki toksik maddelerIn diyalizi sağlanıyor, hem de karaciğerin yıkımladığı kanserli hücre atıkları çok daha hızlı bir şekilde vücuttan dışarı atılabiliyor.

  • Kolona verilen 1 litrelik kahve solüsyonu portal sistemdeki kan ve safra sıvısını seyreltiliyor. Kahvedeki iki ana bileşik, Teofilin ve Teobromin ise kan damarlarını genleştirip bağırsaktaki iltihabı (enflamasyon) alıyor.
  • Kahvedeki Palmitatlar, kan serumuna doluşmuş nice toksik radikalin temizlenmesinden sorumlu glutatyon S-transferazı arttırıyor.
  • Son olarak, lavman sıvısının bizzat kendisi iç organların sinir sistemini (viseral sinirler) uyararak peristalsiz (bağırsakların bolusu ve/veya dışkıyı ilerletme hareketi) sağladığı gibi bu peristaltik hareketle, onikiparmak bağırsağına karaciğer ve safrakesesince iletilmiş inceltilmiş haldeki toksik safra sıvısının rektuma ve buradan da vücut dışına geçişini sağlamış oluyor.
    Uyarıcı nitelikteki bu lavman 15 dakika kadar içte tutulduğundan ve hemen hemen 3 dakikada 1 vücudun bütün kanı karaciğerden geçmiş olduğundan, bu lavmanlarla bir nevi bağırsak çeperinden kan diyalizi yapılmış oluyor.

İlaç olarak baktığınızda kahve lavmanı apayrı bir sınıf oluşturmakta. Karaciğerin safra salgısını arttırıcı ‘koleretik’ sınıfı ajanlar var mesela, ancak bunlar o safranın bağırsaklardan rektuma, oradan da tuvalete ulaşmasını garantileyecek hiçbir etkiye sahip değiller kahve lavmanı gibi. Safranın normal şartlarda bağırsaktan dışkıyla birlikte atılmadan önce 9 veya 10 kez kana geri emildiğini unutmamamız gerekiyor. [Oysa biz, vücudun karaciğerin işleminden geçerek dışarı atılmak üzere paketleyip arka kasasına yüklediği kiri pisi taşıyan safradan bir an evvel kurtulmak istiyoruz.]

Kahve lavmanının enzim arttırıcı etkisi koleretikler arasında başka hiçbirinin sahip olmadığı bir özellik. Bağırsak çeperinden safranın geri emilerek karaciğere geçişini önlediğinden, karaciğer ve incebağırsakların halihazırda elinde olan kendi enzimleriyle kan serumunu toksinden arındırmasını sağlamada bu yüzden çok başarılı.

Klinik deneyimimiz hastalarımızın kahve lavmanını 4 saatte 1 sıklıkta rahatlıkla uygulayabildiğini gösterdiğinden, kahve lavmanı tıbbi literatürdeki kana emilmeyen, efektif ve tekrarlanabilir TEK kolorektik olarak ayrı bir sınıfa konulmalıdır.

Bu noktada Gersonlar, bu bahsedildiği şekliyle uygulanacak kahve lavmanının ancak Gerson tedavi rejimeninin bir parçası olarak uygulandığında güvenliğinin garanti edildiğini vurguluyorlar.

Başta beslenme şekli olmak üzere stres azaltımı ve diğer terapiler eşliğinde uygulandığında Gersonlar, kahve lavmanlarıyla serum toksin seviyelerinin azaltılması sağlandığında hastaların hücrede enerji üretiminin arttığını, dokuların sağlıklarını geri kazandığını, kan ve lenf dolaşım sistemlerinin düzeldiğini, bağışık sistemlerinin kuvvetlendiğini, doku tamir ve rejenerasyonunun ise ivme kazandığını gözlemlediklerini belirtiyorlar.

Kimler Yapsın?

Üç karaciğeri olmayan herkes!

Sağlıklı ve temiz bir karaciğerin hayati önemine dair Andreas Moritz Timeless Secrets of Health and Rejuvenation’ adlı kitabında şunları söylüyor:

    • Vücutta hemen her hastalığın kaynağı, doğrudan veya dolaylı olarak, karaciğerdeki safra kanalları ile safrakesesinde oluşacak tıkanıklıktır.
    • Sindirim/hazımla ilgili problemlerin büyük bölümünün sebebi sistemde sıkışıp kalmış, toksik safradır.
    • Karaciğerdeki tıkanmış safra kanalları yüzünden zararsız kimyasallar kanser yapıcı maddelere dönüşüp buradan vücuda da yayılabilir.
    • Yorgun ve tıkalı karaciğerin performansındaki düşüş yüzünden kalbe gidecek kanda %70 azalma meydana gelebilir.
    • Zihni açık-beyni işler, duyu ve duyguları da dengede tutan organ karaciğerdir.
    • Kaldırabileceğinden fazla yüklenmiş, safra kanalları da tıkalı bir karaciğerden lenf sistemine protein taşabilir. İşte bunun olması durumunda immün sistem reaksiyon ardına reaksiyon verecek, allerjilerden tutun da otoimmün hastalıklara, basit nezleden kansere kadar bedende  çok çeşitli arazlar kendini belli edecektir.
    • Karaciğer enzimleri vücudun kendi steroid hormonlarını faydalı veyahut ölümcül hormonlara dönüştürebilir. İkinci şık, kişiyi üreme organlarını tutan kanser türlerine yatkınlaştıracaktır.

Bu kadar mı? Elbette değil. Karaciğerin 500’ün üzerinde görevi var diyor tıp. Hepsini bilmemiz şart değil. Bizim bilmemiz gereken, vücutta sorun her nerede kendini gösteriyor olursa olsun, bütün yolların daima karaciğere çıktığı, o yüzden önce ve ille karaciğeri işlevsel hale getirmemiz gerektiği.

Uçağa bütün yolcular binecek, ama öncelikli binmesi gerekenler kimler, ona bakalım:

  • Otoimmün hastalığı olanlar,
  • Vücutta zehirli metal (kurşun, cıva, kadmiyum, arsenik, alüminyum, nikel, uranyum, berilyum, bizmut, antimon, zirkonyum, gadolinyum, kalay) yükü fazla olanlar,
  • Reçeteli/reçetesiz ilaç (aşı), alkol/sigara, uyuşturucu madde kullananlar,
  • Kabızlık, ince bağırsakta aşırı bakteri veya mantar büyümesi ve ağrı sendromları olanlar.
  • Aşırı halsizlik, depresyon ve panik/anksiyete sorunları olanlar.
  • Her türlü cilt rahatsızlığı (egzama, sedef, akne, rosacea (gül hastalığı), ciltte zamanından önce yaşlanma) bulunanlar.
  • Kanser teşhisi bulunanlar.
  • Organik beslenemeyip, safra oluşumunu sekteye uğrattığı bilinen RoundUp etken maddesi Glifosat’a maruz kalanlar.


Karaciğer ve Safrakesesinin Taş Dolu / Tıkanık Olduğunu Gösteren Belirtiler

Andreas Moritz aşağıdaki belirtilerden herhangi biri veya bunlara yakın şikayeti bulunanların karaciğer ve safra keselerinin taşla dolu olduğunu düşünmesi gerektiğini söylüyor. Hazırsak başlayalım:

  • İştahsızlık
  • Aş ermeler
  • Sindirim sistemi rahatsızlıkları
  • İshal
  • Kabızlık
  • Kil rengi gaita (dışkı)
  • Fıtık (Hernia)
  • Flatülans (Mide veya bağırsakta aşırı gaz bulunuşu; gastrointestinal gaz sebebiyle oluşan karın şişkinliği)
  • Hemoroid
  • Karnın sağ tarafında ince sızı şeklinde ağrı
  • Nefes almada güçlük
  • Karaciğer sirozu
  • Hepatit
  • Çoğu enfeksiyon
  • Yüksek kolesterol
  • Pankreas iltihabı
  • Kalp hastalığı
  • Beyin hastalıkları/rahatsızlıkları
  • Onikiparmak bağırsağı ülserleri
  • Mide bulantısı, kusma
  • Asabi/huysuz/ters veya öfkeli mizaç
  • Depresyon (bunalım)
  • İktidarsızlık
  • Başka cinsel sorunlar
  • Prostat hastalıkları
  • İdrar yolları ile ilgili sorunlar
  • Hormonal dengesizlikler
  • Menstrüal ve menopozla ilgili bozukluklar
  • Göz bozukluğu
  • Göz çevrelerinin şiş olması
  • Hertürlü cilt problemi/rahatsızlığı
  • Yaşlılık lekeleri olarak bilinen, İngilizcede “karaciğer lekeleri” olarak geçen ve özellikle elde ve yüz bölgesinde görülen lekeler
  • Baş dönmesi ve bayılma epizodları
  • Kas tonusu kaybı
  • Aşırı kilo alımı veya tam tersi, erime
  • Ağır omuz ve sırt ağrıları
  • Kürek kemiği üstünde ve/veya iki kürek kemiği arasında ağrı
  • Göz altı karaltısı, siyahlık
  • Soluk bet/beniz, yüzde hastalıklı görüntü
  • Üstü cilalı gibi parlayan bir dil veya dilin beyaz/sarı bir katmanla kaplı olması
  • Skolyoz
  • Gut (Damla hastalığı)
  • Donuk omuz
  • Tutuk boyun
  • Astım
  • Başağrısı ve migrenler
  • Diş ve diş eti problemleri
  • Gözde ve ciltte sarılık
  • Siyatik
  • Bacaklarda uyuşma veya tutulma (paralizi)
  • Eklem hastalıkları
  • Diz problemleri
  • Osteoporoz (kemik erimesi)
  • Obezite
  • Kronik bitkinlik
  • Böbrek hastalıkları
  • Kanser
  • Multpl skleroz ve fibromiyalji
  • Alzheimer
  • El ve ayaklarda soğukluk
  • Vücudun üst kısmında aşırı sıcaklama ve terleme
  • Saçlarda fazla yağlanma ve saç dökülmesi
  • Kanaması durmayan ve bir türlü kapanmayan/iyileşmeyen kesik ve yaralar
  • Uyuyamama, insomnia
  • Kabus görme
  • Eklem ve kaslarda sertlik, tutukluk
  • Sıcak ve soğuk basmalar

Karaciğerde Toksisite Belirtileri:

  • Kabızlık, şişkinlik/gerginlik, hazım problemleri
  • Nefeste koku
  • Cilt problemleri: Böbrekler ve bağırsak yoluyla atılamayarak birikmeye giden toksinlerin çıkış yolu cilt olacağından egzama, akne, sivilce, kızarıklıklar şeklinde toksisite kendini belli edecektir.
  • Kilo kaybı veya kilo alamama sorunu
  • Aksilik/kızgınlık/öfkeden küplere binme hali
  • Zihin bulanıklığı/konsantrasyon güçlüğü/hafıza zayıflığı
  • Depresyon/ruh hali bozuklukları/bi-polar bozukluk
  • Östrojenin baskın hale geçmiş olması/hormon problemleri/PMS (adet öncesi sendromu)
  • Metabolizmanın yavaşlamış olması
  • Allerjiler/her şeye (kimyasallar, polen, gıdalar) karşı hassasiyet
  • Hipoglisemi
  • Aşırı gaz oluşumu
  • Dil pası
  • Protein sindiriminde sorunlar
  • Safrakesesi problemleri/safra taşları
  • Kronik bitkinlik/halsizlik
  • Kolesterol ve tansiyon yüksekliği
  • Çok sık geçirilen nezleler/aşı mukus-ifrazat/bağışıklık sistem zayıflığı
  • Karaciğer yağlanması
  • Gözlerin bozulmaya başlaması
  • Kaşıntı


Kimler Yapmasın?

 

Çocuklar:

Kahve lavmanı üzerine okuyabileceğiniz en kapsamlı “hitabe”nin yazarı Dr. L. Wilson bugüne kadar binlerce kişiye kahve lavmanı uygulatmış bir sağlıkçı ve bu konuda şöyle diyor:

“Kahve lavmanı 3 yaştan itibaren çocuklarda uygulanabilir. Çocuk için suyu ve kahveyi normal ölçünün yarısından az tutmak gerekiyor. Bazı çocukların gayet güzel yere yatıp aynen büyükler gibi lavman yaptığını görüyoruz.”


VG Not: Kahve ve diğer ev tipi lavmanlar/implantlar konusunda kendi pratiği olan ebeveynler için gayet sorunsuz işleyebilecek bir süreç bu. Fakat yine de, bu konuda hiç deneyimi olmayanların, eğer çocukta ağır bir sağlık sorunu da varsa, bu ve destekleyici diğer sağlık uygulamalarında kendilerine destek olup gereği gibi yönlendirebilecek bir doğal sağlık uzmanıyla birlikte hareket etmeleri daha emniyetli olacaktır.

Gebeler: Dr. Wilson gebelikte uygulanan kahve lavmanlarıyla ilgili herhangi bir olumsuz geribildirim almadıklarını söylüyor. Düzgün yapıldığı takdirde emniyetli olduğunu belirtiyor.


VG Not: Daha önce hiç kahve lavmanı (veya herhangi başka tür bir lavman) yapmamış olanlar için bu deneyime gebelikte adım atmak akıllıca bir hamle değil. İdeal olan, anne adaylarının en az 2 sene önceden başlayarak bağırsak ve karaciğer problemlerini bitirmeye çalışmaları, ecza ilacı kullanımına hiçbir şekilde ihtiyaç duymayacak seviyede sağlıklılık halini yakaladıkları noktada gebeliğe adım atmaları. Bu hazırlık sürecinde ve gebelikte şifalı bitkiler ve homeopati kullanımı ile ilgili edinilecek bilgi ve tecrübe, çok acil durumlar (zehirlenme, ani gelişimli bir enfeksiyon, çok yoğun ağrı) dışında gebelikte lavman uygulamasına gerek bırakmayacaktır.

*Bazı kaynaklar gebelikte uygulandığı takdirde doğumu tetikleyebileceğinden bahsettiği için, bu konuda mutlaka güvendiğiniz bir sağlıkçıya danışmanızı tavsiye ediyoruz.

Emziren anneler: Dr. Wilson, emzirirken uygulanacak kahve lavmanı için ‘tamamen güvenli’ notu düşüyor.

VG Not: Emzirme sürecinde lavman uygulaması yapma gereksinimi duyanlar için mutlaka lavmana başlamadan 30 dk önce bir “binder” (toksin bağlayıcı) almalarını tavsiye ederiz.

Apandisit: Dr. Wilson, karnının sağ-alt kısmında ağrısı olanlar için kahve lavmanı önermiyor.

Gerson Klinikleri’nden Uyarı

Aşağıda verilen durumlarda kişinin, Gerson Protokolü Uygulayıcısı bir hekimin yakın takibinde değilse, kahve lavmanı uygulamasında bulanmasını tavsiye etmiyorlar:

a. Kemoterapi almakta olanlar
b. Böbrek, kalp veya solunum yolları yetmezliğinde
c. Kolon yolunda kanama ve/veya ülserleşme varsa
d. Ülserli Kolit varsa
e. Krohn hastası olanlar
f. İleyostomililer (kalın barsak ve rektumu ameliyatla tamamen alınmış olanlar)
g. Hipertansiyon ve/veya taşikardisi olanlar
h. Gebeler (doktorunuza veya Gerson hekimize danışınız)
i. Akut veya kronik ishal durumunda
j. Ameliyat sonrası ilk 6 ila 8 hafta içinde (mutlaka doktorunuza veya Gerson hekiminize danışarak ilerleyiniz)


KAHVE LAVMANI HAZIRLIYORUZ


Kahve Lavmanının Başarısını/Sonucunu Etkileyecek Faktörler

Su miktarı — Uygulama başına 500 ml (yarım litre) su kullanmak kafi. Dileyen art arda 2 adet 500 ml’lik lavmanla toplamda 1 litrelik lavman yapabilir.

Konsantrasyon — Standart ölçü aşağı yukarı 1 litre suya 2 yemek kaşığı kahve.

Kafein — Kullanılan kahvedeki kafein oranı etkiyi değiştirecektir

Süre — Kahveli suyu içinizde ne kadar tuttuğunuza göre etki değişecektir (standardı 5 ila 15 dakika arası tutmak)

Isı — Kahvenin sıcaklığı

Lavman kovası/kabı/torbası’nın yükseliği — Kahvenin kolona giriş hızını belirleyen faktördür. Kovanın kalçanızdan 40 santimetre kadar yukarıda durması kafi.

Bu sayılan faktörlerden herbiri ihtiyaca göre ayarlanıp değiştirilebilir.

Gerekli Ekipman

Binder / Toksin Bağlayıcı

Kahve –> Organik olmak kaydıyla (altın sarısı, yeşil ve beyaz kahveden hafif ve orta kavrulmuş kahveye kadar) farklı kahve çeşitleri kullanmak mümkün diyor Gersonlar. Uzun kavrulmuş, koyu (dark) kahveyi ise içeriğindeki güçlü bileşikler ısıyla kaybedilmiş olduğundan uygun bulmuyorlar. Altın sarısı, yeşil veya beyaz kahve çekirdekleri çok güçlü olup bunların hafif (az) veya orta kavrulmuş olanları genellikle herkese hitap eden, rahatsızlık vermeden kullanılabilen kahveler diyorlar. Gersonlar kahve lavmanına ilk defa adım atacakların bu güçlü yeşil, altın veya beyaz kahveyle başlamak yerine orta veya az kavrulmuş kahveleri tercih etmelerini salık veriyorlar. Instant kahve veya kafeinsiz kahve kullanılmıyor. Küflenme ihtimalini azaltmak için tercihan kahveyi tane olarak alıp, hazırlamadan önce kendimiz çekiyoruz. Çekilmemiş kahveyi buzdolabında tutmak iyi fikir.

Güvenilir Kahve Seçeneklekleri

Orta kavrulmuş organik Gerson Kahvesi

PureLife Orta / Hafif / Ultra hafif kavrulmuş organik kahveler, Gerson Klinikleri Onaylı

S.A. WILSON’s Gold Roast Coffee, Dr. Nicholas Gonzales’in tercih ettiği, kanser hastalarına özel geliştirilmiş kahve

Bulletproof, Orta Kavrulmuş, organik kahve

 

Saf su veya Arıtılmış Su –> İdeali lavmanları (distile edilmiş) saf su ile yapmak, yoksa arıtılmış su kullanabiliriz. Berkey filtreleri veya Zero Water gibi filtreler bu işe gayet uygun.

Kahve Presi veya Süzgeç –> Mümkünse ısıya dayanıklı cam bir kasede pişen kahveyi süzmek için kullanacağımız ya bir French Press tarzı kap ya da (alüminyum olmayan) ince tel süzgeç.

*Kahveyi süzmek için kağıt filtre istemiyoruz, çünkü hem bu kağıt filtrelerde istenmeyen kimyasallar kullanılıyor hem de telvenin yanısıra lavman için elzem Kafestol gibi ana bileşikleri de topluyor bu filtreler.

Lavman Seti –> İdeali cam olabileceği gibi metal de kullanabiliriz. Plastik tercih etmiyoruz! Metal kovada lavman sırasında suyun ne kadar kaldığını gözlemlemek zor olabiliyor ve az da olsa paslanmaz çelikteki nikele hassasiyeti olanlar olabiliyor. O yüzden, her türlü lavman (klordioksitli, papatyalı, esansiyel yağlı, hint yağlı vb.) için içiniz rahat bir şekilde kullanabileceğiniz ve temizlemesi en rahat opsiyon olan cam, ideal seçim gibi görünüyor.

Yağ–> Kayganlaştırıcı olarak kullanacağımız organik hindistancevizi yağı veya zeytinyağı güvenli seçenekler.

Havlu/Koruyucu Bez–> Bu işe adayacağımız eski ve büyükçe bir havlu, ve eğer yerde yapacaksak belki bunun da altına serip yumuşaklık sağlayabileceğimiz kalınca bir banyo paspası. Koltuk veya yatakta yapmayı düşünüyorsak alta koruyucu hasta örtüleri sermek iyi fikir.

Tuvalet kağıdı/Havlu Kağıt–> Katater ucunu rektuma yerleştirip çıkarırken temizlik amacıyla kullanılıyor.

Opsiyonel: Kızıl ve/veya kızılötesi ışın veren lamba


Lavman Sonrası Temizlik için Gerekli Malzemeler:

Kaynar su (Katater ucunu kağıtla iyice temizleyip çok sıcak sudan eçirebilir veya bir kapta kaynatabilirsiniz. Ardından minik bir sprey şişeyle saf alkol sıkarak işlemi tamamlayabilirsiniz.)
Sabun (Yurtdışındakiler Dr. Bronner sabunlarını tercih edebilirler. Katkısız arap sabunu, kaliteli organik zeytinyağı veya defne sabunu yine güzel seçenekler.)
Saf alkol (Online marketlerden veya eczaneden temin edeceğiniz saf alkolü minik sprey şişelerine aktarıp banyo-tuvalet ve lavman seti temizliğinde kullanabilirsiniz.)
Hidrojen Peroksit / Klordioksit (Lavman seti parçalarını ayrı ayrı sıcak/kaynar suda dilerseniz sabunla yıkayıp alkolledikten sonra parçaları birbirine takıp settten 2 su bardağı %3’lük hidrojen peroksit veya 1 su bardağı distile suya eklenmiş 10 aktif klordioksit damlası geçirip seti son kez içten temizliyoruz.)
Non-toksik Dezenfektan (Elinizde alkol veya klordioksit/hidrojen peroksit yoksa bu şekilde hazır bir ürün kullanabilirsiniz.)


1. Kahveyi hazırlamaya başlamadan önce hangi binder’ı seçtiysek 1 tane alıyoruz. Lavman uygulamasından en az yarım saat (30 dk) önce binder’ı almış olmak istiyoruz.

2. Tek seansta toplam 1 litrelik kahve lavmanı yapmak kesinlikle yeterli. İlk başlarda bu miktarın hepsini içimizde tutamayacağımızdan rahat ettiğimiz ve tuvalete gitme hissi oluşturmayacak kadar miktarlarda kahveyi alıp, an az 5 dakika en fazla 15 dakika içimizde tuttuktan sonra tuvalete boşaltıp, daha sonra 1 litrelik kahvemiz bitene kadar bu işlemi tekrarlayabiliriz. Bir diğer seçenek, önden boş distile su (safsu) veya klordioksitli su (250 – 500 ml) ile kolonu biraz temizleyip, ardından (500 – 1000 ml’lik) kahve lavmanına geçmek.

3. Çekildiğinde 1 ila 4 silme yemek kaşığı gelecek kadar çekirdeği kahve öğütücüsünde çekiyoruz. İlk defa yapacak olanların 1 tatlı kaşığı veya 1 yemek kaşığında kalmaları öneriliyor. Zamanla 4 kaşığa kadar çıkabilirsiniz.

4. Cam tenceremize 1 litre suyun 600-700 ml kadarını ve ne kadara karar verdiysek o kadar çekilmiş kahvemizi koyuyoruz. Ayırdığımız suyu kahve piştikten sonra ilave ederek çabuk soğumasını sağlayabiliriz. Karışımı kaynama noktasına getirip 12-15 dakika kadar kısık ateşte tıkırdatıyoruz. Piştikten sonra ayırdığımız suyu da ilave ederek vücut sıcaklığına gelmesini sağlıyoruz, gerekirse bir süre daha bekliyoruz.

5. Kahve ocaktayken biz o arada havlumuzu, lavman setimizi, tutacaksak karnımıza (karaciğer tarafına) yönlendireceğimiz kızıl/ötesi lambamızı, okumak için dergi/kitap veya dinlemek için müzik veya podcast’ımızı ayarlıyor, yağımızı/tuvalet kağıdımızı hazır ediyoruz.

6. İçimizde tutacağımız kahve lavmanından önce hızla tuvalete çıkıp kolonu boşaltmaya karar verdiysek, kahve ocakta pişerken 2 bardak kadar distile suyu vücut sıcaklığına gelecek kadarıyla ısıtıp bununla önden doldur-boşalt tarzı mini lavmanımızı yapıyoruz.

7. Kahve istenilen sıcaklığa geldiğinde French Press’e aktarıp süzüyor, süzülmüş kahveyi lavman kabına aktarıyoruz.

8. Kateter ucuna giden mandalı açıp hortumda hava boşluğu kalmaması için bir miktar kahveyi lavoboya akıtıyoruz.

9. Havası alınmış lavman kabını vücudumuzdan 15 – 40 santimetre yukarıda kalacak şekilde yerleştiriyoruz. Lavman suyunun kolona yavaş verilmesi şoklanıp derhal kasılmaması ve tuvalete gitme ihtiyacı duymamanız için önemli. O yüzden, lavman kabını/kovasını ne kadar alçak tutarsanız su o kadar yavaş gelecek, belki ikinci/üçüncü uygulamada suyu daha hızlı alabilecek kadar kolon rahatlamış olacaktır.

10. Kateter ucunu yağlayıp ister sağ, ister sol yanımıza dönerek rektuma yerleştiriyor, mandalı açarak suyun yavaş bir şekilde akmasını sağlıyoruz.

11. Suyu 5 ila 15 dakika arasında içimizde tutttuktan sonra boşaltıyoruz. İlk başlarda 1 litrelik su için 3-4 defa tuvalete koşmanız gerekebilir. Bunda yanlış veya tuhaf bir durum yok. Zamanla kolonda birikmiş pislikler temizlenip boşaltım sisteminiz daha etkin şekilde çalışmalaya başladığında tek seferde çok daha fazla su alabildiğinizi fark edeceksiniz.

12. Tuvalete oturduğunuzda kolon boyunca, dışkının hareket yönünde (sağ alttan yukarı, oradan düz karşıya ve sol taraftan aşağı inecek şekilde) ellerinizle bastırarak karnınıza masaj yapabilirsiniz.

Genel Olarak Hatırlatılması Gerekenler:

Kahve lavmanında kullanılması gereken, sizin için doğru kahve miktarına ulaştığımızı nasıl mı anlıyorsunuz? Lavmanı içinizde 12-15 dakika tutabilmeye başladığınız ve lavman bitiminde kendinizi canlanmış, zinde ve zihniniz açılmış hissettiğiniz zaman. Kahve miktarını az tutup lavman yapmanın bağırsağı hafifçe temizlemenin ötesinde fazla bir faydası yok. Ancak tepkimizi, toleransımızı belirlemek için mümkün olan en düşük konsantrasyondan başlayıp vücudumuzu dinleyerek ilerlememiz gerekiyor ve bizim için doğru olan konsantrasyona eriştiğimizde, işte o zaman karaciğer ve safrakesesi etkin şekilde temizlenmeye başlıyor.

İçimize tek seferde alacağımız 500 ila 1000 ml suyun öncelikli hedefi bildiğimiz gibi, rektumun hemen gerisindeki hemoroyidal venler. O yüzden, tuhaf yoga pozisyonlarına girerek suyu kolonun başına kadar ilerletmeye filan çalışmak gerekmiyor. Yatış pozisyonu olarak da herkes kendine en uygun pozisyonu zamanla bulacak, ancak örnek olarak mesela suyu doldurma aşamasında solunuza yatıyorsanız, ikinci 5 dk’da sırtüstü yatabilir ve üçüncü 5 dk’lık bölümde sağ tarafınıza dönmeyi deneyebilirsiniz.

Haftada 1 ile başlayıp zamanla haftada 3-4 kahve lavmanına rahatlıkla çıkabilirsiniz.

Kolon başına kadar gidilmediğinden kahve lavmanında elektrolit kaybı gibi bir durum sözkonusu değil, ancak isteyenler lavman yaptıkları günlerde 1 ampul (10 ml) Quinton deniz sularını, mineral deposu etsularını, hindistancevizi sularını veya özel elektrolit solüsyonlarını içebilirler.

Ve son olarak, Dr. Natasha Campbell-McBride’ın GAPS Protokolü’ndeki çocuklara yönelik lavman önerileri için buradaki yazıyı inceleyebilirsiniz.

Hepimize şifa olması dileğiyle,

VG

Ed-Not: Bu yazı, geçtiğimiz Şubat ayında aramızdan ayrılan, 1922 doğumlu Charlotte GERSON anısına hazırlanmıştır.