Aktif çalışma hayatından sonra  kendi halimde, bebekle başbaşa kaldığım  yıllardı. Oğlumun yemeklere başlaması ,benim hiç olmaz dediğim sağlık sorunlarıyla tanışmam gözlerimi açmaya başlamıştı . O kadar iyi beslendiğimi zannederken bir yerlerde bir hatalar yapıyordum. Bir gün gazetelerde “yediğimiz tavuklar böyle böyle”diyen bir doktor okudum. Okuduklarım tüyler ürperticiydi . Tüm çalışan kadınlar gibi ben de sağlıklı olmak adına beyaz et olarak tavuk tercih etmiştim yıllarca ve hala da yemekteydim . Bir bilim insanı, tam da olması gerektiği gibi şüpheci yaklaşıyor ve daha önce duymadığım şeylerden bahsediyordu. Tavuklar ,hormonlar ve son yıllarda iyiden iyiye kendini gösteren artışla özellikle de kadın hormonları kaynaklı gerek meme kanseri gerekse de üreme sorunları arasında bir bağlantı olabilir miydi ? Çevresel ve bozulan beslenme faktörlerinin kadın hormonal yapısını bozması pek ala da olası şeylerdi.

Bir sabah bir e-posta yazdım bu doktora. “Sizi basından takip ediyorum ama onu bile zor yapıyorum. Bir bebeğim var .Seminerlerinize katılamıyorum. Rica etsem , mahalleme gelip anlattıklarınızı etraflıca anlatabilir misiniz? Size yer sağlayabilirim, Avrupa yakasından Anadolu’ya ulaşımınızı sağlayabilirim. Mahallemde sizi dinlemek isteyebilecek kişilere ulaşmaya çalışırım ancak kaç kişi gelir , kaç kişiye hitap edersiniz onu bilemem.Belki de sadece ben olurum. TV programlarınız çok yoğun biliyorum ama belki önümüzdeki zaman diliminde bir yerlere sığabilirim umuduyla “ diye .

2 gün sonra mail kutuma düşen yanıt beni şaşırtıyordu. “ Gerçekten çok yoğunum. Haftaya cuma akşamı uygunsanız kaçabilirim. Yoksa araya epey zaman girer. Kararınızı bana bildirin .” Hiç tanımadığım bir doktor bana yanıt vermiş hatta randevu vermişti. İnanamadım. İstanbul’un cuma akşamı trafiğini bilenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Cuma akşamı , kendi imkanlarıyla , taksi teklifimi reddedip , Avrupa’dan Anadolu’ya toplu taşıma ile gelen , tüm tv kanalları kendisiyle irtibatta iken , kaç kişiye bile hitap edeceğini bilmediği bir davete icabet ederek , akşam 19:00 dan 23:00 e dek bizimle kalıp her sorumuza yanıt veren , beni ve 50 komşumun kalbini fetheden bu doktor Yavuz Dizdar’dı. O gece üzerinde olan aynı hırka ile TV kanallarında konuşan o sade ve idealist  insan. Tabi ya , ah şu şarlatan doktorlar !

Kendisinin bu yaklaşımından aldığım cesaretle daha sonraları , çalışmalarını hayranlıkla takip ettiğim bir isim olan Slow Food Türkiye Lideri sevgili Defne Koryürek’le de iletişime geçtim. Tohum Takas Şenliklerinin hazırlıklarıyla oldukça  yoğun olduğu günlerin birinde yine mahalleme kadar kendi imkanlarıyla gelip , adil gıdaya erişim dahil bir çok  konuda  gece yarısına kadar bizlerle sohbet etti. Basından milyonlara ulaşmak varken, nerede ve nasıl olduğunu bilmediği  bir topluluğa konuşmak için gelmişti. Samimiyetini ben biliyordum .Ama öyle demiyorlardı . Memleketin bunca sorunu varken kafayı “lüfere” ve “ekşi mayalı ekmeğe” takmış o kadın var ya ! Ah şu şovmenler!

Zaman zaman yanıt aradığım sorular için  , kendisini geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz saygıdeğer hocamız Prof. Ahmet Aydın ‘a yazardım. “Akçeli işler” le meşgul hekimlerimizin aksine belli ki odasına kapanıp benim gibi nicelerinin sorularını yanıtlamayı tercih etmiş ve kendisini hep ihmal etmişti. İşte bu yüzdendir ki kendilerini tanımadığım halde sizin, benim ve nicelerinin üzerinde hakları var. Bu vesileyle kendisine rahmet diliyorum. Yakıştırmaları hemen hazır . Ah şu kitaplarının satışının derdinde olan doktorlar yok mu !

Prof.Canan Karatay , gebelikte şeker yüklemesinin zararları diyecek oldu , anında Jinekoloji Derneğinden “çizmeyi aşma ” uyarısı geldi.Senin konun değil ! Ah şu “haddini aşan ” doktorlar yok mu!

çilekGeçtiğimiz günlerde Columbia Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin dünyaca ünlü doktoru Mehmet Öz’ün üniversitedeki görevinden alınması için ortak açıklama yapan 10 doktoru takip ettik.  Ne yapıyordu Dr. Öz bunu hakedecek? Marketlerde satılan yiyeceklerin üzerinde GDO etiketlemesinin olmasını gerektiğini savunmuştu.Başka ?   Programında Monsanto’nun Roundup ot öldürücüsünün  kanserojen olduğunu belirtmişti. Bir hekim üstüne vazife olmayan konulara neden dalar değil mi ! Kimya lordlarını kızdırmıştı bir kere. Kişisel kar sağlama amacıyla halka sahte tedaviler öneriyordu .Öğreniyoruz ki, mektubu yazan doktorlar da sektörle içiçe geçmiş isimlerdi.

Şaşırdık mı ? Hayır. Düğmeye basılmışcasına içerden de sesler yükselmekte gecikmedi. Bakanlık  Canan Karatay gibi Yavuz Dizdar ve diğerlerine de “acilen ayar ” vermeli diyen yazılar yayınlandı.

Demem o ki , büyük resme bakınca , asıl sağlığımızı korumakla sorumlu olanın “kendimiz” ve buna “hakkımız ” olduğu çok net görülüyor.

Dikkatli bakarsak , GDO yu allayıp pullayıp bize sunmak için öylece pusuda bekleyenler devekuşu misali .

Aslında GDO hayatımızı epey renklendirecek ne şahane birşey de ,

Ah şu şarlatanlar  olmasa…

Yersen.