Zerdeçal; erzak dolabımızın kadrolu baharatı, sağlıklı bir beden ve zihnin altın anahtarı…

Güneydoğu Asya mutfağının baş baharatı olmasının yanısıra dini seromonilerin de bir parçası. Gözalıcı sarı renginden dolayı Marco Polo kendisine “Hint Safranı” adını takmış. Bu renk bize başka neyi anlatıyor derseniz, bitki dünyasında renk ne kadar koyu ve parlaksa antioksidan özelliği o kadar fazla manasına geliyor. Öyleyse gündelik yaşamda yüklendiğimiz zehir ve kanserojenlerin detoksunda ‘renklere gitmenin’ önemine bir de zerdeçal sarısı çalıyor ve devam ediyoruz.

zerdeçal1

Tıbbi kullanım geçmişi 4000 yılı buluyor. Ayurvedik ve Çin tıbbında sindirim sistemi ve karaciğer problemleri, cilt hastalıkları ve yaraların iyileştirilmesinde anti-enflamatuvar olarak kullanılagelmiş. Modern tıp da keşfetmiş durumda önemini; son 25 yılda zerdeçal üzerine yayımlanmış 3000 araştırmaya rastlıyoruz.

Bugün çeşitli hastalıkların tedavisinde modern tıbbi uygulamalar yaygın olarak tercih ediliyor olsa da, geçmişi 100 yılı ancak bulan bir sistem olduğunu hatırlamamız lazım. Oysa geleneksel tıp binlerce yıldır insanoğlunun hüzmetinde, çalışma mekanizması ve dayandığı temeller halen tam anlaşılamamış olsa da etkinlik ve güvenliğinin tarihin testinden başarıyla geçmiş olduğu aşikar.

Dünyanın farklı yerlerinde zerdeçal yüzyıllardır halk arasında tedavi edici preparatlarda kullanılagelmiş. Ayurvedik uygulamalarda zerdeçal vücudun genel enerji seviyesini arttırıcı, gaz alıcı, kurt/tenye düşürücü, hazmı kolaylaştırıcı, kadınlarda menstrüasyon düzenleyici, safrataşı çözücü ve artriti ortadan kaldırıcı etkisi dolayısıyla kullanılıyor. Güney Asya ülkelerinin çoğunda kesik, yanık ve yara bere tedavisinde antiseptik ve antibakteriyel ajan olarak kullanılıyor. Pakistan zerdeçalı anti-enflamatuvar etkisiyle biliyor, aynı zamanda iritabl bağırsak sendromu ve sindirim sistemiyle ilgili diğer bozukluklarda ortaya çıkan gastroentestenal rahatsızlıkların tedavisinde tercih ediliyor. Pakistan, komşusu Afganistan’la birlikte zerdeçalı yaraların temizlenmesinde, yakılmış bir parça bez kumaşa sürülmüş zerdeçalı yaranın üzerine bastırmak suretiyle kullanıyor, böylelikle yaraların çok daha çabuk iyileşmesi sağlanıyor. Hintliler Ayurvedik uygulamaların yanısıra kanı temizlemede ve cilt sorunlarını ortadan kaldırmada kullanıyorlar. Hindistan’ın bazı yörelerinde kadınlar fazla tüylerinden zerdeçaldan yapılmış macunla kurtuluyor. Yine Hindistan, Bangladeş ve Pakistan’ın bazı bölgelerinde gelinle damada kına olarak yakılıyor zerdeçal, cilde ışıltı verdiği ve vücudu zararlı bakterilerden koruduğuna inanılıyor. Zerdeçalın bugün bazı güneş kremlerinde de kullanılması tesadüf değil. Çokuluslu bazı şirketler zerdeçaldan yüz kremleri yapmakla meşgul şu an.

Zerdeçalın Geleneksel Tıpta Kullanım Alanları

 

AYURVEDA GELENEKSEL ÇİN TIBBI UNANİ TIP SİSTEMİ
Her ikisinde de kekre tadıyla zerdeçal hazmı kolaylaştırıcı ve gaz alıcı etkisi nedeniyle kullanılır. Balgam atmada kullanılır.
Astım, bronş aşırı duyarlılığı ve alerji gibi solunum yolları sorunlarında son derece etkili Karın ağrısı ile kendini belli eden rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyor Kan dolaşımını iyileştirmek amacıyla damar açıcı olarak kullanılır
Karaciğer rahatsızlıkları
  • Hazmı kolaylaştırmak, gaz ve şişkinliği önlemek için pilav ve fasulye gibi yemeklerde kullanılabilir.
  • Kolagog, yani safra söktürücüdür; karaciğeri uyararak safra yapmasını sağlar ve safra kesesinden de duodenuma safra akışını destekler, böylelikle yağ hazmını kolaylaştırır.
  • Süt veya suyla karıştırılıp alındığında bağırsak hastalıklarını, soğuk algınlığı ve boğaz ağrısını iyileştirir.
Anoreksiya
Römatizma
Diyabete bağlı oluşan yaralar
Burun akıntısı
Öksürük
Sinüzit
Burkulma, incinme ve şişik tedavisinde binlerce yıldır kullanılageliyor

 

Gelelim modern tıbbın zerdeçalla ilgili bulgularına. Hintlilerin uzun zamandır bildiğinin altına bugün bilim de imza atıyor. Işte on ana başlık altında zerdeçalın bilimsel olarak gösterilmiş özellikleri:

1. Zerdeçal hayli güçlü ilaç etkisi gösteren biyoaktif bileşiklere sahip

Bu bileşiklere kurkuminoid deniyor ve aralarından kurkumin en öne çıkan bileşik oluyor. Kendisi zerdeçalın ana aktif maddesi. Hayli kuvvetli anti-enflamatuvar etkiye sahip ve aynı zamanda da çok güçlü bir Z2antioksidan.

Gelgelelim zerdeçalın ağırlık olarak sadece %3’ünü oluşturuyor kurkumin.
Yapılan bilimsel araştırmaların büyük çoğunluğu kurkumine odaklanmış durumda, günde 1 gramı aşan dozlar üzerinde çalışma yapılıyor. Ancak tabii bizim zerdeçalı sırf baharat olarak yemeklerde kullanarak bu kurkumin dozajını yakalamamız pek mümkün değil.

O yüzden tam etki görmek isteyenlerin kurkumin miktarı arttırılmış zerdeçal ekstratlarından kullanmaları gerekiyor.
Bir nokta daha var bilinmesi gereken… Yenildiğinde kana fazla karışmıyor kurkumin, çoğu vücuttan kullanılmadan geçip gidiyor diyebiliriz, fakat emilimini %2000 arttıracak doğal bir madde imdada yetişiyor bu noktada; karabiber.

Şayet gıda desteği olarak kurkumin alıyorsanız yanında birkaç ‘tane karabiber’ yutmanız etkisini arttıracaktır. Yemeklerimde kullanıyorum zerdeçalı diyorsanız, normalde ne kadar kullanıyorsanız yine o kadar karabiber eklediğinizde otomatikman kurkumin de aktifleşmiş oluyor.

Kurkumin de yağda çözünüyor. Bu ne demek? Yağlı yiyecek veya yemeklerle beraber alınması çok daha faydalı olacak demek. Geleneksel olarak her Hintlinin evinde hazırlanan ‘Altın Süt’ için çiğ, tam yağlı keçi sütü kullanılmasının nedeni de bu olmasın?

Özetle: Zerdeçalda güçlü anti-enflamatuvar ve antioksidan özelliklere sahip kurkumin bulunuyor. Bilimsel çalışmaların çoğunda standart olarak yüksek miktarda kurkumin ihtiva eden zerdeçal ekstratları kullanıyor.
Bilim yine doğanın bizlere bahşettiği bir gıdanın tek bir izolatına (kurkumin) odaklanadursun, biz biz olalım, gıdaları bütünlüğü bozulmamış haliyle, yani doğanın öngördüğü şekilde tüketmeye devam edelim.

2. Kurkumin adlı bileşik doğal bir anti-enflamatuvar

Önce enflamasyonun ne olduğunu anlamamız gerekiyor.

Enflamasyon (yangı, iltihap), iyileşmede ilk adım. Bir yerinizi vurdunuz veya yaralandınız diyelim, ilk yardım görevlisi kim? Enflamasyon. Kendisini olay mahalindeki acı, ağrı, şişlik, kızarıklık, elinizi Z3sürdüğünüzde hissettiğiniz sıcaklık olarak tanıyoruz. Görevi: Vücudun yabancı istilacılara karşı savaşmasına yardımcı olmak ve oluşmuş hasarı onarmak.

Vücudun kendi kendini iyileştirme kabiliyetinin yüzakı enflamasyon. Bileğinizi burktunuz diyelim, kaç saniye içinde şiştiğini izleyin, enflamasyonu görev başında görün. Birkaç güne kalmadan enflamasyon azalıp geçtiğinde dokularınız onarılmış ve artık iyileşmiş olacaksınız.

Peki ama tüm bu enflamasyon ve kronik hastalıklar (kanser başta olmak üzere otoimmün hastalıklardan tutun kardiyovasküler hastalıklar, obezite, metabolik sendrom, Alzheimer’s, depresyon ve daha pekçok hastalık) arasındaki bağıntıya dair koparılan gürültü nedir diyeceksiniz. Tabii, normal ve faydalı bildiğimiz bir proses tüm bu korkunç hastalıklarla nasıl ilişkilendirilebiliyor?

Birkaç gün içinde işini bitirip vedalaşmasını beklediğimiz akut enflamasyon kronikleşip sistemik hale gelir de, fizyolojimizin düşük-yoğunluklu ancak sürekli hissedilen bir parçası haline gelirse işte o zaman başımız dertte demektir. Enflamasyonun temiz çalışmasını bekliyoruz, anında olay mahaline gidecek, işini görüp ayrılacak. Sürekli konuk haline geldiğinde, hele bir de yakıcı hiddetini vücudun kendi dokularına yönelttiğinde dejeneratif hastalıkların pençesindeyiz artık demektir.

O yüzden, kronik enflamasyonla mücadele etme kapasitesine sahip her şey hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde potansiyel öneme sahip olacaktır.
İşe bakın ki zerdeçal öyle böyle değil, oldukça güçlü anti-enflamatuvar etkiye sahip; öyle ki, piyasadaki bazı anti-enflamatuvar ilaçlarla boy ölçüşüyor.
Muazzam akıllı çalışıyor; enflamatuvar izyolundaki aşamaların birkaçını birden, hem de moleküler düzeyde hedef alıyor.
Hücre çekirdeğine ulaşıp enflamasyonla ilintili genleri devreye sokmakla görevli NF-kB adlı molekülü durduruyor. NF-kB deyip geçmeyelim, bu molekülün pekçok kronik hastalığın oluşumunda başrolde olduğu düşünülüyor.

Enflamasyon gerçekten komplike bir proses, fazla detaya girmeden işin bizi ilgilendiren kısmı şu; zerdeçal, enflamasyonla moleküler düzeyde mücadele eden biyolojik olarak aktif bir madde.
Yürütülen bazı karşılşatırmalı çalışmalarda ecza ürünü anti-enflamatuvar ilaçlardan daha da iyi çalıştığı tespit edilmiş, hem de yan etkisi filan olmadan.

Özetle: Batı dünyasını kasıp kavuran hastalıkların çoğunun altında kronik enflamasyonun yattığı biliniyor. Zerdeçal da enflamasyonda başrolde gördüğümüz pekçok molekülü etkisiz hale getiriyor.

3. Zerdeçal vücudun antioksidan kapasitesinde muazzam artış sağlıyor

Z4

Yaşlanma ve pekçok hastalığın ardındaki mekanizmalardan biri de oksidatif hasar biliyoruz ki.

Oksidatif hasar dediğimizde vücutta oluşmuş serbest radikallerden, son derece reaktif moleküllerden bahsediyoruz elbette.

Bu serbest radikaller vücuttaki önemli organik maddelerle, örneğin yağ asitleri, proteinler ve DNA ile tepkimeye giriyor.

Antioksidanların bize en büyük yararı işte bu serbest radikallerden vücudumuzu korumaları.

Özel kimyasal yapısıyla kurkumin, serbest radikalleri gayet rahat nötralize edecek kuvvetli antioksidan özelliğe sahip.

Bununla da kalmıyor, kurkumin vücudun kendi antioksidan enzimlerinin aktivitesini de güçlendiriyor.

Bir taşla iki kuş vuruyor kurkumin yani; serbest radikalleri doğrudan bloke etmekle kalmıyor, üstüne bir de vücudun kendi antioksidan mekanizmalarını stimüle ediyor.

Özetle: Kurkuminin antioksidan özelliği çok kuvvetli. Tek başına serbest radikalleri etkisizleştirdiği gibi, vücudun kendi antioksidan enzimlerini de uyarıcı özelliği var.

4. Kurkumin  ‘beyin kökenli nörotrofik faktör’ü güçlendiriyor, beynin daha iyi çalışmasını sağlıyor ve beyinde hastalık riskini azaltıyor

Eskiden erken çocukluk dönemi bittikten sonra nöronların bir daha bölünüp çoğalamadığı zannedilirdi. Oysa artık böyle olmadığı biliniyor.Z5

Nöronlar yeni bağlantılar kurabildikleri gibi, beynin bazı bölgelerinde çoğalabilme özelliğine de sahipler.

Bunu yapabilmemizi sağlayan etmenlerden biri de ‘beyin kökenli nörotrofik faktör’ (BKNF) dediğimiz, beyinde görev yapan bir tür büyüme hormonu.

Sık rastlanan beyinle ilgili rahatsızlıkların birçoğu bu hormon seviyesindeki düşüşle ilişkilendirilmiş durumda. Bunlar arasında neler mi var? Örneğin depresyon ve Alzheimer’s.

İşin enteresan tarafı, kurkumin BKNF seviyelerini yükseltebiliyor.

Bu şekilde pekçok beyin hastalığının ötelenmesinde, hatta ve hatta geri çevrilmesinde, ayrıca beyin fonksiyonlarında yaşa bağlı düşüşü önlemede etkili olabiliyor.

Hafızayı güçlendirip zekayı yükseltme olasılığı da var. BKNF düzeyleri üstündeki etkisini düşününce mantıklı aslında ve bunu fare deneylerinde de göstermişler.

Özetle: Kurkumin beyin hormonu BKNF düzeylerini yukarı çekiyor, bu da yeni nöron yapımını sağlayarak beyinde görülen çeşitli dejeneratif prosesleri engelliyor.

5. Kurkumin sağlığınızda yarattığı bir dizi iyileşmeyle kalp hastalıkları riskinizi azaltıyor

Z6

Dünyada en fazla ölümden sorumlu hastalık nedir derseniz, cevap kalp hastalıkları olacaktır.

Onyıllardır üzerinde araştırmalar yapılıyor ve nedenine dair hatırı sayılır bir bilgi birikimine ulaşılmış durumda.

Varılan noktada kalp hastalığının muazzam komplike yapısı ortaya konmuş ve hastalığa yol açan çeşitli faktörler belirlenmiş durumda.

Kurkumin kalp hastalığına giden basamaklardan pekçoğunun geri çevrilmesine yardımcı olabiliyor.

Kalp hastalığı çerçevesinde kurkuminin belki de en büyük faydası endotel tabakasının [kalp, kan ve lenf damarlarının iç yüzünü döşeyen tabakanın] işlevini iyileştirmesi.

Endotel tabakada işlev bozukluğunun kalp hastalığının başlıca sebeplerinden biri olduğu bilinmekte. Böyle bir durumda endotel tabaka kan basıncının ayarlanması, kanın pıhıtlaşması ve diğer pekçok faktörü yerine getiremez oluyor.

Çeşitli bilimsel çalışmalarla kurkuminin endotel fonksiyonda iyileşme sağladığı gözlemlenmiş. Birinde egzersiz kadar etkili olduğu bulunmuş, bir diğerinde ise Atorvastatin adlı ilaç kadar kadar iyi çalıştığı sonucuna varılmış.

Bununla da kalmıyor, kurkuminin yine kalp hastalıklarında önemli rolü bulunan enflamasyon ve oksidasyona iyi geldiğini de yukarıda anlatmıştık zaten.

Çalışmalardan birinde koroner arter bypass ameliyatı olacak 121 hasta randomize şekilde iki gruba ayrılıyor; ameliyattan önceki ve sonraki birkaç gün boyunca günde 4 gram kurkumin alacaklar ve plasebo verilecekler diye.

Kurkumin grubundakilerde hastanede kaldıkları süre boyunca kalp krizi geçirme riskinde %65 azalma gözleniyor.

Özetle: Kurkumin, kalp hastalığında rol oynadığı bilinen birkaç faktöre birden olumlu etki ediyor. Endotel fonksiyonu iyileştiriyor ve aynı zamanda kuvvetli bir anti-enflamatuvar ve antioksidan.

6. Zerdeçal kanseri önleyebiliyor (ve hatta belki de iyileştirebiliyor)

Z7

Kanser kontrolsüz hücre çoğalmasıyla karakterize korkunç bir hastalık.

Pekçok kanser çeşidi var ama hepsinde bazı ortak noktalar da var ve bunların bazıları üzerinde kurkumin desteğinden etkili olduğu görülmüş.

Faydalı bir şifalı bitki olarak kurkumin üzerinde epey bir kanser araştırması yapılmakta. Görülen o ki kanserin gelişimini ve yayılmasını moleküler düzeyde etkileme kapasitesine sahip.

Bu güne kadarki çalışmalarda anjiyogenez (tümörlerde yeni kan damarı oluşumu), metastazı (kanserin yayılmasını) azalttığı ve aynı zamanda da kanserli hücrelerin ölmesine katkıda bulunduğu görülmüş.

Kurkuminin laboratuvar deneylerinde kanserli hücreleri küçülttüğü ve kobay hayvanlarında da tümör gelişimini inhibe ettiği gösterilmiş durumda.

Peki acaba emilimi arttırıcı biberle birlikte yüksek doz kurkumin alındığında kanseri yenme şansımız olabilir mi, henüz bir bilen yok.

Ancak kanser oluşumunu, özellikle de (kalın bağırsak kanseri gibi) sindirim sistemi kanserlerinin oluşumunu engellemede yardımcı olabileceğini gösteren çalışmalar mevcut.

Kalınbağırsağında kansere dönüşme özelliği olan lezyonları olan 44 erkek deneğe 30 gün boyunca günde 4 gram kurkumin verildiğinde, lezyon sayısının %40 azaldığı görülmüş örneğin..

Özetle: Kurkuminin moleküler düzeyde yarattığı değişiklikler kanserin önlenmesinde ve hatta belki de tedavi edilmesinde yardımcı olabilecek güçte.

7. Kurkumin Alzheimer’s hastalığının önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilir

Dile kolay, dünyanın en sık görülen nörodejeneratif hastalığından, demansın başlıca nedeninden bahsediyoruz. Neden bu denli yükselişte modern tıbbın bir cevabı yok, maalesef tedavi için önerebilecekleri Z8pek fazla bir seçenek de yok.

Öyleyse en başta bu hastalığı önlemenin çarelerini bulmamız lazım ve belki de beklediğimiz iyi haber ufukta göründü bile: kurkuminin kan-beyin bariyerini geçtiği tespit edilmiş.

Alzheimer’s’da enflamasyon ve oksidatif hasarın rol oynadığı biliniyor. Ve artık biliyoruz ki, kurkumin her iki soruna da iyi geliyor.

Alzheimer’s’a özgü bulgulardan biri de beyinde Amiloid plakları denilen protein yumaklarının oluşumu. Şimdi kukuminin bu plakları temizlediğini gösteren çalışmalar var.

Alzheimer’s’ta ilerlemeyi yavaşlatma, durdurma veya dejenerasyonu geri çevirmeye muktedir mi kurkumin, tıp araştırmaya devam ediyor. Ancak köri soslarının baş baharatı zerdeçalın mutfaklardan eksik olmadığı Hindistan’ın, Alzheimer’sın dünyada en az görüldüğü yer olması da tesadüf olmasa gerek.

Özetle: Kurkumin kan-beyin bariyerini geçebiliyor ve şu ana kadar Alzheimer’s hastalığının patolojik gelişiminde çeşitli iyileşmelere yol açtığı gösterilmiş durumda.

8. Artrit hastaları kurkumin desteğine çok iyi yanıt veriyor

Batı dünyasındaki yaygın sorunlardan biri de artrit.Z9

Birkaç farklı tipi var artritin fakat çoğunda eklemlerde bir çeşit enflamasyon sözkonusu.

Madem kurkumin kuvvetli bir anti-enflamatuvar, öyleyse artrite de iyi geleceğini düşünmek yanlış olmaz. Halihazırda birkaç çalışma da var bu savın gerçekliğini destekleyen.

Römatoid artritli hastalara bakmışlar bir çalışmada ve kurkuminin anti-enflamatuvar ilaçlardan da iyi etki gösterdiği çıkmış ortaya.

Kurkuminin artrite etkisini çalışan daha pekçok çalışma var ve hepsinde de semptomlarda çeşitli dereceden iyileşmeden bahsediliyor.

Özetle: Artrit, eklem yerlerinde enflamasyonla karakterize sık rastlanılan bir hastalık. Kurkuminin artrit semptomlarını geçirdiğini ve hatta bazı durumlarda ilaçlardan daha etkili bulunduğunu gösteren pekçok çalışma mevcut.

9. Çalışmalar kurkuminin depresyona inanılmaz iyi geldiğini gösteriyor

Depresyon tedavisinde kurkumin hakikaten ümit vadediyor.Z10

Kontrollü bir çalışmada 60 hastayı rastgele 3 gruba ayırıyorlar.

Bir grup Prozac alıyor, diğeri günde 1 gram kurkumin ve üçüncü grup hem prozac alıyor hem de kurkumin.

6 haftanın sonunda kurkumin ve Prozac’ın etkisi benzer çıkıyor, hem Prozac hem kurkumin alan grup semptomlarında en fazla iyileşme gözlemlenen grup oluyor.

Bu küçük çalışmadan anlıyorz ki kurkumin piyasada satılan antidepresan kadar etkili. Korkunç yan etkileri olmaması da cabası.

Depresyonun ayrıca ‘beyin kökenli nörotrofik faktör’ düzeylerinde azalma ve beynin öğrenme ve hafızada rol oynayan bölümü olan hipokampüste küçülmeyle ilişkisi de ortaya konmuş durumda.

Kurkumin BKNF düzeylerini yükseltmek suretiyle meydana gelmiş değişimlerin bir kısmını geri çevirebiliyor.

Kurkuminin beyin nörotransmitterleri serotonin ve dopamini arttırıcı etkisine dair de kanıt var.

Özetle: Depresyondaki 60 hasta üzerinde yapılan bir çalışma, kurkuminin depresyon belirtilerini ortadan kaldrımada Prozac kadar etkili olduğunu gösteriyor.

10. Kurkuminin yaşlanmayı geciktiriyor ve yaşla alakalı kronik hastalıkları önlüyor

Kalp hastalıklarını, kanseri ve Alzheimer’s’ı önleyebildiğine göre, kurkumin uzun ömrün de anahtarı demektir..

Kurkuminin popüler bir anti-aging (yaşlanma geciktirici) destek haline gelmiş olması bizleri şaşırtmıyor haliyle.

Oksidasyon ve enflamasyonun elinin yaşlanma prosesinde de olduğu düşünülecek olursa, kurkuminin hastalık önlemenin çok ötesinde faydaları var demektir.