Son birkaç yıl içerisinde, endüstrinin bilinçlerimize aşılamaya çalıştığı ‘aşılar işe yarar ve güvenlidir’ sloganınının yanlışlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş birkaç önemli vakaya şahit olduk. Türk basınında hiç yer almadığı için, bunların bahsini her fırsatta etmeyi görev addediyoruz.

Örneğin, tek günde vurulan 5 aşıyı takip eden 2 gün içinde sağlığında başgösteren bozulma ‘otizm spektrum bozukluğu’ teşhisi ile sonuçlanmış 19 aylık Hannah Poling’in öyküsü…

Hannah’nın vakası daha sonra ABD’de 2007 yılında başlayan 5,000 kişilik tarihi ‘Toplu Otizm Duruşmaları’ (TOD)’a da dahil oluyor. 5,000 ailenin ‘aşıya bağlı otizm gelişimi’ nedeniyle yaptığı tazminat başvurusunu teker teker değerlendirmektense, davacılar ve devlet tarafından görevlendirilen ‘Özel Yargıçlar’ birlikte tüm başvurular arasından 6 test vakası seçiyor, bunların görülecek davaları üzerinden diğer tüm başvuruları bağlayıcı karar çıkarılmasına karar veriliyor. Aşılamanın otizm spektrum bozukluğu başlangıcına sebep olduğuna dair ilk başta test vaka olarak seçilmiş Hannah’nın davası, kurulan özel mahkemede savunmayı temsil eden Amerikan Adalet Bakanlığı (AAB) avukatlarının pek beklediği gibi gitmiyor.

TOD’da devletin bilirkişi olarak ifadesine başvurduğu Dr. Andrew Zimmerman, aralarında Hannah’nın da olduğu mitokondri sorunlarına sahip çocuk popülasyonunda aşılamanın otizme yol açabileceği yönünde uzman görüş bildiriyor. Nöroloğun bu ifadesi Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Dairesi (CDC), Adalet Bakanlığı ve medya şirketleri nezdinde paniğe yol açıyor. Poling ailesiyle 2010’da derhal yirmi milyon dolarlık bir anlaşmaya gidiliyor, anlaşma gereği aileye basına açıklama yapma yasağı getiriliyor. Ancak haber basına sızıyor, dünya genelinde (Türkiye hariç) haber oluyor. Bu gelişmelerle ilgili olarak ‘Aşı Skandalının Artık Gizlenemeyen Gerçekleri’ başlıklı paylaşımımızı görebilirsiniz.

2014’te, CDC’nin aşılar üzerine pekçok çalışmaya imza atmış kıdemli epidemiyoloğu William Thompson resmi ‘ihbarcı’ statüsü alarak, geçmişte meslekdaşlarıyla birlikte KKK (MMR-Kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısı ile otizm ilintisini araştıran (ve daha sonra ABD devletinin (CDC) aşı-otizm bağıntısı olmadığına dair bilmin “son sözü” olarak öne süreceği) çalışmada bilimsel hileye başvurmuş olduklarını itiraf ediyor. Yine, ilaç sanayisinin reklam gelirleriyle çarkı dönen medya şirketleri ve ilaç sanayiinin etkisi altındaki tıp camiası derhal hasar kontrolü moduna girerek konunun duyulmasını önlüyor. Bu konuyla ilgili Türkçe altyazılı videoya buradan ulaşabilirsiniz.

Ve bugün ise aşılar hakkında pekçok “mahsurlu” hakikatin gözler önüne serildiği bir yeminli ifade var elimizde… Sansürsüz, engelsiz, gerçeği görmek isteyen herkesin ulaşabileceği şekilde internette dolaşıyor bu bilgiler. ABD’nin Michigan şehrinde görülen bir velayet davası sayesinde hepimiz, velayet davasında çocuğu aşılamak isteyen babanın tarafında gönüllü uzman tanıklık (bilirkişilik) yapmak üzere kameralar karşısında 9 saat boyunca karşı tarafın avukatının sorularını yanıtlayan 86 yaşındaki aşı ilahı Dr. Stanley Plotkin’in itiraflarını görme şansına eriştik sonunda.

Dr. Plotkin kim mi?

Akademi, devlet ve endüstrinin el üstünde tuttuğu, aşı dünyasının tartışmasız en büyük otoritesi Plotkin bugün 14 farklı üniversitenin akademik kadrosunda yer alıyor, anaakım medyanın kendisinin hamiliğini yaptığı Dr. Paul Offit ile birlikte görüşüne en çok ve en önce başvurduğu kişi ve ABD’de halk sağlığının tartışılmaz en büyük kahramanı. 2013’te ‘Dünyanın En Nüfuzlu İlk 50 Kişisi’ sıralamasında Dr. Plotkin ikinci sırada yer almış. Birinci ise yabancı değil; Bill Gates. Bill Gates’i, Dr. Plotkin’in aşı endoktrinasyonu ve vaksinoloji konusundaki kutsal kitabı “Plotkin’s Vaccines” kitabının 7. baskısının önsözünü yazmış, sahip olduğu vergiden muaf(!) “Bill & Melinda Gates” Vakfı aracılığıyla 2. ve 3. dünya ülkelerinin bazı durumlarda silah zoruyla aşılanması programlarının finansörlüğünü yapan, 2010-2020 arasındaki onyılı Aşı Onyılı ilan etmiş, GDO biliminin amansız savunucu ve destekleyicilerinden, bugün Türkiye’nin özellikle aşılama konusunda sözünden çıkmadığı Dünya Sağlık Örgütü’ne en yüksek bağış yapanlar arasında ABD devletini bile geride bırakmayı başarmış teknoloji devi Microsoft’un sahibi “hayırsever” kişi olarak tanıyoruz. Kitabının editörleri arasında ise yakından tanıdığımız diğer aşı aktörleri Walter Orenstein ve Plotkin ile birlikte eş mucidi olduğu Rotavirüs aşısının yaratıcısı, çocuk enfeksiyon uzmanı Paul Offit bulunmakta. Dünyanın bu en nüfuzlu, en çalışkan, en başarılı, en hayırsever, kendini bilme adamış insanlarının sağlığımız ve iyiliğimiz için canla başla çalıştığını bilmek, içimizin derin bir huzurla kaplanmasını sağlıyor.

Hayatını “bilme” adamış Plotkin’in kariyerinin kısa dökümü dahi sayfalar süreceğinden, biz burada kendisinin sadece en öne çıkan özelliklerine değinmekle yetineceğiz. Ancak önce, nüfuz alanının ne kadar geniş olduğunu bizden bir örnekle göstermek isteriz.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Firdevs Aktaş’ın hazırladığı ve eğitim amaçlı kullandığı AŞI YAN ETKİLERİ VE YÖNETİMİ‘ni anlatan sunumda, aşılar dolayısıyla ciddi sağlık sorunları geliştürmiş çocukların müteakip aşı dozlarını almalarında hiçbir sakınca görülmediğini Türk sağlık camiasına aktarırken kaynak olarak gösterdiği kitap (5., yani eski baskısı olmakla birlikte) yine Plotkin ve talebesi Offit’in aynı isimli kitabı çıkıyor. Türk sağlık camiasının aşı konusunda hiçbir şekilde kendi araştırma ve çalışması bulunmadığı için aktarıcılıktan öteye gidemediği vaksinolojide atıfta bulunmaktan çekinmedikleri bu yayınların yazarları, bu konuda aşılardan kazandıkları onmilyonlarca dolarla doğrudan maddi ihtilafı bulunan, şüpheli, güvenilmez ve Plotkin’in ifade kayıtlarını izleyen herkesin görebileceği gibi sosyopati sınırında karakterlerden oluşmakta. Sayın Firdevs Aktaş’ın Plotkin’in geliştirdiği aşıların da aralarında olduğu takvim aşılarına ait yan etki ve kontraendikasyonlar konusunda üzerine ikinci defa düşünmeden verdiği bu “aşılamaya mahsur yoktur” görüşünün tamamıyla ilaç firmalarının klinik deneylerindeki kendi çıkarım ve hükümlerine dayandığını, aşı yan etkilerinin bu deneylerde  hiçbir şekilde bağımsız uzman kurullarca değerlendirilmediğini, bu durumda Türk hekimlerinin ve çocuklarını aşılatacak anne-babaların tamamıyla PHARMA’nın sözüne güvenerek hareket etmekte olduklarının altını kalın çizgilerle çizmek isteriz. Bakalım Sn. Aktaş hangi durumlarda çocukların müteakip aşıları almasında sakınca olmadığını öğütlüyormuş:

 

 

Evet… Global çapta aşı politikalarına yön veren bu seçilmemiş(!) kadronun doğrudan emri altında hareket eden T.C. Sağlık Bakanlığı ve Türk hekim camiasına, meslekdaşlarını yakından tanıtmaya devam edelim:

Plotkin, akademik görevlerinin yanısıra birçok aşı üreticisi firma (Merck, GSK, Sanofi , Pfizer  ve diğerleri), biyoteknoloji şirketi ve kar amacı gütmeyen derneğe danışmanlık hizmeti vermekte, bazılarının yönetim kurulu başkanlığını yürütmekte. Aşılardan bugüne kadar elde ettiği gelir yüz milyonlarca dolar ile ifade ediliyor.

Ülkemizde de aşı takviminde yer alan su çiçeği, kızmıkçık (Merck’ün KKK aşısı içinde), kuduz, rotavirüsü (henüz resmi olarak bizde takvime girmiş değil) gibi aşıların yaratıcısı Dr. Plotkin. Şaibeli KKK (Merck’e ait MMR) aşısını savunmada Dr. Paul Offit ile beraber gösterdiği üstün başarının yanısıra, aynı hastanede çalışma zevkinden de mahrum kalmadığı Dr. Paul Offit ile birlikte yine Merck’ten Rotavirüs aşısını dünyaya kazandırmasıyla ünlü doktorumuz, 1980’lerden bu yana aşı geliştirme işinde olan Wistar Enstitüsü ve Philadephia Çocuk Hastanesi (CHOP)‘a devrettiği patent hakkı sayesinde yine milyonlarca doların sahibi olmuş. Merck için birlikte geliştirdikleri Rotavirüs aşısının (RotaTeq) Amerikan aşı takvimine alınışı sırasında Dr. Paul Offit, takvime aşı girişini onaylayan resmi kurulda (tüm çıkar ihtilafına rağmen) aktif görev aldığından, ikilinin gelecekteki maddi kazancını garantiye alan figür oluyor. CHOP hastanesi de 2007 yılında satışa çıkardığı RotaTeq telif hakkıyla, 182 milyon dolar değerindeki aşıdan payını almış oluyor.

Evet, günümüzde gözü dönmüş şekilde aşıların mutlak gerekliliği ve mutlak zararsızlığını savunan kitle, oluşturulmuş aşı takviminin sahip olduğu sorunlarla ilgili hiçbir eleştirinin medyada yer bulup kamuoyunun gündemine taşınmaması konusunda hararetli bir işbirliği içinde sansür uygulamalarına devam ededursun, sayın Plotkin’ın gökte ararken yerde bulduğumuz 9 saatlik yeminli ifadesi aşılarla ilgili en çarpıcı itirafların peşpeşe sıralandığı, “konu kapanmıştır” denilen sözde “aşı bilmi”ndeki gediklere dair en önemli KANIT olarak gözümüzün önünde durmakta. 2018 sonunda yaşanan bu muazzam fiyaskonun internete düşmesiyle birlikte 2019 yılı başında Dünya Sağlık Örgütü staratejik bir hamleyle “aşı karşıtlığı”nı en büyük 10 global sağlık tehdidi arasında gösteriyor ve bu “saygın” kurumun “terörist” ilan ettiği “aşı karşıtı” harekete internette Google, Facebook, Pinterest, GoFundMe, Bol.com, Amazon gibi düzen yanlısı dev şirketlerde cadı avı ve sansür uygulamalarına girişmeleri için yeşil ışık yakılmış oluyor.

Plotkin’in neden olduğu skandal bu kadar büyük işte!

Ortaya saçılan kirli çamaşırlar aklanabilecek gibi olmadığından düzen, çareyi total faşizm, yasaklamalar, sansür ve karartma uygulamalarını sahte gerekçelerle devreye sokmada buluyor.

Vaksinolojinin mutlak otoritesi Plotkin, aşı bilim kurgusunun ayrıntılarına hakim bir avukat tarafından sorguya çekildiğinde, medyaya hazırladıkları tek satırlık reklam replikleri (sloganları) ile işi yürütemeyeceğini, sorgu sırasına verdiği “yanlış” ifadelerin aksini kanıtlayan belgeler anında çıkartılıp kendisine sunulduğu anlarda çok net bir şekilde anlamış olacak ki, hem bilirkişilikten kendini azad ediyor(!), hem de 2019’un Mart ayında, mahkemelerde aşıların güvenliğini savunma adına “bilirkişilik” yapacak doktorlara “ders” olması için bir de özel makale yayımlıyor: “Aşı Güvenliği Konusunda Mahkemede Uzman Tanıklığa Nasıl Hazırlanılır”!

Dr. Plotkin’in sorgudaki ifadelerini kısa bölümler halinde mercek altına alan, Vaxxed Belgeseli prodüktörü Del Bigtree’nin Highwire isimli internet üzerinden yayın yapan ve büyük engellemelerle karşılaşan TV şovunu takip etmenizi tavsiye ediyoruz. Del Bigtree’nin sitemizde Türkçe altyazılı olarak yayımlanan, aşı güvenliğindeki büyük açıkları ortaya koyan muhteşem sunumunu daha önce izlememiş olanlarımızı ise önce bu sunumu görmeye davet ediyoruz.

Aşılarda insan cenin hücreleri kullanımı konusu ise yıllardır hem halk hem de kanuni düzenleme yapan resmi mercilerce tartışılan önemli bir konu. Özellikle ABD’de 2019 yılı başında koordinasyonlu şekilde tüm eyaletlerde birden devreye sokulan ve aşıları kanunen mecburi hale getirmeye yönelik yasa tasarısı tekliflerinin ana hedefi, çocuklarını aşı zararından korumaya çalışan ebeveynlerin son sığınağı olan ‘felsefi ve dini aşı ret hakları’. Tıbben global çapta fetva verme yetkisi varmış gibi kamuyouna lanse edilen Plotkin ve Offit gibi endüstri ajanlarının, yukarıda da gördüğümüz gibi “öldürür, yine de aşılarız” felsefesi yüzünden önüne set çekilen tıbbi ve felsefi ret hakkından sonra, bütün-nüfusa-tam-hakimiyet için PHARMA’nın önünde kalan tek engel dini ret hakkı çünkü!

Aşılarda kürtajla alınmış cenin ve bebek doku ve hücrelerinin hem aşı geliştirme aşamasında, laboratuvar çalışmalarında kullanılıyor olması, hem de aşı son ürünü içinde bulunması dolayısıyla dini çekincelere sahip kişilerce bazı aşılar reddediliyor. Aşağıda Türkçe altyazılı olarak bulacağınız ifadesinde, Dr. Plotkin bugüne kadarki aşı çalışmalarında kaç cenin kullanmış olduğu sorusuna önce “iki” yanıtını veriyor. Avukatın Plotkin’e Wistar Enstitüsü’nde yürütmüş olduğu eski çalışmalarından birinin kopyasını vermesiyle ise doktor bey, sadece tek bir çalışmada “76 cenin” kullanmış olduğunu itiraf etmek zorunda kalıyor, ki bugüne kadar aşı geliştirmek için düzinelerce aşı deneyi yürütmüş bir isimden bahsediyoruz burada!

Sorgusu sırasında daha sonra Plotkin gülümseyerek, “Katolik Kilisesi’nin bu konuda yayımladığı fetvası var….Buna göre, aşılarda kürtajla düşürülmüş doku kullanılıyor diye–ki SEVE SEVE yaptığım iştir bu– cehenneme gidecek biri varsa o da ben oluyormuşum”, diyor. Fakat kaderin cilvesi o ya, Dr. Plotkin’in işte bu ifadesi şimdi ABD’de aşılara karşı dini ret hakkının genişletilmesi için kanun yapıcı ve eyalet temsilcilerinin fikrini değiştirmeye yarıyor ve endüstri ile devlet bundan çok rahatsız. O yüzden 2019 itibariyle topyekün saldırıya geçmiş durumdalar.

Şimdi gelin 9 saatlik ifadeden konuyla ilgili bölümü izleyelim, daha sonra ise aşılarda insan DNA fragmanlarının bulunmasının olası tıbbi sonuçları ile ilgili açıklamalar için gen mühendisi Theresa Deisher’ın videosuna geçeceğiz.

Evet, Aşıların Taçsız Kralı’nı tüm “çıplak”lığı ile gördükten sonra onurlu ve ahlaklı bilim/felsefe temsilcisi Theresa Deisher’a geçiyoruz. Önce kendisini tanıyalım:

Sound Choice Pharmaceutical Institute (SCPI) isimli, kar amacı gütmeyen biyomedikal araştırma derneğinin başkanlığını yürüten genetik mühendisi Theresa Deisher’ın ilaç sanayiinde temel insan biyolojisinden klinik deney yürütmeye kadar görevler üstlendiği 20 yıllık bir geçmişi var. 1993’ten bu yana tedavi amaçlı gen mühendisliği çalışmaları yürütmekte. Yetişkin insanlarda kök hücre keşfiyle tüm bilim dünyası tarafından tanınan bir isim haline gelen Deisher’ın bu alanda 23 de patenti var.

Kurmuş olduğu SCPI derneğinde yaptıkları çalışmaları şöyle özetliyorlar:

  •  İlaçlardaki fötal insan DNA kalıntıları, hücresel atıklar ve retrovirüslerin sağlığa etkileri ile yarattıkları patojenik etkilerin çalışılması
  • İlaç keşfi, ilaç geliştirme ve ticari satışında insan fetüs materyalinin ne kadar yaygın şekilde kullanılmakta olduğu konusunda kamuoyunda farkındalık yaratılmaya çalışılması ve tüketicinin kullandığı ürünlerde insan DNA’sı kalıntısı da dahil olmak üzere başka ne tür kirleticiler olduğu konusunda tam bilgilendirme hakkına sahip olduğu konusunda bilinçlendirilmesine çalışılması
  • Dernek olarak fötal kök hücre yerine yetişkin insan kök hücreleri kullanılarak elde edilen bilimsel kazanımların desteklenmesi
  • Aşı üretimi için alternatif hücre hatları temini de dahil olmak üzere araştırma ve ilaç geliştirme çalışmalarının yürütülmesi
  • Biyomedikal araştırmalar ve ticari ürün geliştirme amacıyla insan kaçakçılığı ve sömürüsünün sona erdirilmesine yarayacak bilimsel metodların uygulamaya geçirilmesi

Theresa Deisher’ın Türkçe altyazılı videosundan da dinleyeceğimiz temel aşı ve hücre hattı bilimi şuna benzemekte:

Aşı için önce hedefteki virüsün numuneleri bulunup toplanıyor, ardından iş bunları laboratuvarda besleyip büyütüp, hastalığın daha zayıf versiyonunu yaratmak amacıyla gerekli modifikasyonun laboratuvar ortamında yapılmasına geliyor. Virüsün daha zayıf versiyonu (suşu) elde edildikten sonra geriye kalan bir seruma konulup, bu şekilde vücuda (genellikle iğneyle) zerk edilmesi. Teori şu ki, vücut doğal virüsün bu zayıflatılmış versiyonunu alt etmede herhangi bir güçlük çekmeyecek, bunu alt ettikten sonra doğal virüsle karşılaşırsa onu da hiç sorunsuz tanıyıp aynı şekilde alt edecek.

Aşıda kullanılacak zayıflatılmış virüs tipini yaratmak için bir besi ortamına, yani bir “hücre kültürü”ne ihtiyaç var. Virüs bu kültür hücrelerini istila edecek, hücre içine geçip buradan beslenecek, burada olgunluğa erişecek ve çoğalmaya başlayacak. Kullanılan hücre kültürleri, iddia edildiğine göre gayet “öngörülebilir” şekilde yıllar, hatta onyıllar boyunca laboratuvar ortamında bölünüp çoğalmaya muktedir özel bir hücre tipinden oluşuyor ki, tanımı gereği bunun onkojenik hücre tipine girip girmediği FDA de dahil olak üzere pekçok ortamda tartışılagelen bir konu. Bu uzun süre giden hücre kültürlerine “hücre hattı” deniyor. Bu hatları başlatan ilk (orijinal) hücreler nereden alınıyor derseniz, çok çeşitki kaynaklardan; maymun embriyo ve böbrek hücrelerinden tavuk ve tavşan embriyolarına ve maalesef, anne karnında gelişimi durdurulmuş insan bebeklerine kadar değişiyor bu kaynaklar.

Theresa Deisher’ın çeşitli röportajlarında belirttiği gibi, aşılarda bulunan cenin hücreleri değil, ancak cenin hücrelerinin biyolojik bileşenlerinin ciddi miktarlardaki “kalıntıları” aşılara asimile oluyor ve aşıya karışan bu biyolojik bileşenler arasında başı hücre proteinleri ve ölçümlenebilir seviyelerde fötal DNA bölümleri çekiyor.

Aborte edilmiş bebeklerden alınmış hücre hatları neler?

Aşı geliştirme çalışmalarında ağırlıklı olarak kullanılagelmiş iki hücre hattı var ve bu hücreler içinde geliştirildikleri laboratuvardan alıyorlar isimlerini. WI-38 olarak bilinen hücre hattı, ABD’nin Philadelphia şehrindeki Wistar Enstitüsü‘nde geliştiriliyor mesela. Diğer hücre hattının ismi MRC-5, ki bu da İngiltere’deki Medical Research Council (Tıbbi Araşaıtrmalar Konseyi)’nde geliştirilmiş bir hat.

WI-38, 1962’de Dr. Leonard Hayflick tarafından, gebeliğin 3. ayının tamamlanmasına ramak kala alınmış bir kız bebeğin akciğer hücreleri alınarak geliştiriliyor. Dr. Hayflick’in Journal of Experimental Cell Research dergisinde yayımlanmış makalesine göre WI-26, WI-38 ve WI-44 isimli 3 hücre hattı da düşürülmüş bebeklerden alınarak geliştirilmiş. WI-38‘i kullanarak Kızamıkçık aşısını geliştirmiş Dr. Stanley Plotkin’in uluslararası bir kongrede WI-38’in orijini ile ilgili kendisine yöneltilen soruya verdiği cevap şöyle:

“Bu fetüs Dr. Sven Gard tarafından özellikle bu amaçla seçilmiş bir fetüstü. Anne de baba da biliniyor, evliler ve hikayenin acıklı tarafı, ikisi de şu anda hala hayatta ve büyük ihtimalle Stokholm’de yaşamaya devam ediyorlar. Çok çocuk yaptılar diye kürtajla aldırıyorlar bu fetüsü. Ebeveynlerin ikisinde de ailevi bir hastalık geçmişi, özellikle de kanser geçmişi yok.”

MRC-5 hücre hattının ortaya çıkış hikayesini ise Ulusal Tıbbi Araştırmalar Enstştüsü’nde çalışan üç İngiliz akademisyenin Nature dergisinde yayımlanmış makalelerinden öğreniyoruz. Şöyle diyorlar: “14 haftalıkken, aile öyküsü genetik açıdan normal, ne kürtaj zamanında ne de bunu takip eden 3 sene boyunca neoplastik hastalık izine rastlanmamış 27 yaşındaki bir kadından psikiyatrik nedenlerle alınmış erkek fetüsün akciğer dokularından bir hücre hattı daha geliştirmiş bulunuyoruz.”   Dr. Hayflick’in WI-38 hücre hattı geliştirme çalışmalarına paralel olduğunu düşündükleri kendi çalışmaları için yazarların çıkarımı şu: “Çalışmalarımız bize şu an için kabul görmekte olan kritelere göre MRC-5 hücrelerinin–benzer kaynaktan elde edilmiş WI-38 hücreleri gibi–normal özelliklere sahip olduğunu ve bu yüzden de WI-38 hücreleri ile aynı amaçlar için kullanılabileceklerini gösteriyor.”

Her iki hücre hattı için de belli ki bu çocuklar tamamen sağlıklı kabul edilmişler ve alınmaları için de tıbben gerekli veya hayati tehlike oluşturan bir durum veya hastalık da sözkonusu değilmiş!

Devam edelim…

Daha yenice bir hücre hattı, PER C6 var ve bu şu an Ebola ve HIV tedavisine yönelik aşı geliştirme çalışmalarında kullanılıyor. Bu hücrenin nereden alındığını ise Dr. Alex Van Der Eb’in Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’in ‘Aşılar ve Bununla Alakalı Biyolojik Ürünler Danışma Konseyi’nde verdiği ifadeden öğreniyoruz:

18 haftalık ve göründüğü kadarıyla sağlıklı bir fetüsten retina hücreleri aldım. Aile öyküsünde göze çarpan herhangi bir anomali olmayan ve 18 haftaya kadar tamamen normal ilerleyen bir gebelik bu ve kadın sadece fetüsten kurtulmak istediği için, sosyal nedenlerle alınmış [abortus provocatus] bir fetüs bu.”

Şu anda PER C6 hücre hattında geliştirilmeye çalışılan birkaç aşı birden olduğunu hatırlatalım.

Kullanımdaki çocuk aşılarının pekçoğu WI-38 ve MRC-5 hücre hatlarından üretilmiş olsa da, bunların bazılarının hayvan hücrelerinde üretilmiş alternatifleri mevcut. Aşağıdaki liste ABD’de kullanımdaki insan cenin hücresi ile kirli aşılar ile varsa alternatiflerini veriyor. Türkiye’de kullanımda farklı marka aşı varsa, bunun “ceninli aşı” olup olmadığını CDC’nin buradaki tablosundan kontrol ederek araştırınız ve eğer varsa, Sağlık Bakanlığı’ndan gerekli açıklamayı talep ediniz.

 

ABD’de kullanım onayı almış, aborte cenin hücresinden üretilmiş aşılar

Hastalık Aşı Markası Üretici Firma Hücre Hattı
Adenovirüs Barr Labs., Inc WI-38
Su çiçeği Varivax Merck & Co. MRC-5 & WI-38
Difteri, Tetanos, Boğmaca, Polio, HIB Pentacel Sanofi Pasteur MRC-5
Hepatit A Havrix GlaxoSmithKline MRC-5
Hepatit A Vaqta Merck & Co. MRC-5
Hepatit A-B Twinrix GlaxoSmithKline MRC-5
Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık MMR II Merck & Co. WI-38
Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık, Su Çiçeği ProQuad Merck & Co. MRC-5 & WI-38
Kuduz Imovax Sanofi Pasteur MRC-5
Zona Zostavax Merck & Co. MRC-5

 

ABD’de kullanım onayı almış Alternatif Aşılar

Hastalık Aşı Markası Üretici Firma Geliştirildiği Ortam
Difteri, Tetanos, Boğmaca Daptacel/Adacel Sanofi Pasteur Birkaç farklı ortam
Difteri, Tetanos, Boğmaca Infanrix/Boostrix GlaxoSmithKline Birkaç farklı ortam
Difteri, Tetanos, Boğmaca & Polio Kinrix GlaxoSmithKline Birkaç farklı ortam
Difteri, Tetanos, Boğmaca, Hepatit B & Polio Pediarix GlaxoSmithKline Birkaç farklı ortam
Hepatitis B ENGERIX-B GlaxoSmithKline Maya
Hepatit B RecombivaxHB Merck & Co. Maya
HIB ActHIB Sanofi Pasteur Yarı sentetik
HIB Hiberix GlaxoSmithKline Yarı sentetik
HIB MenHibrix GlaxoSmithKline Yarı sentetik
HIB PedvaxHIB Merck & Co. Birkaç farklı ortam
Polio IPOL Sanofi Pasteur Maymun böbreği
Zona SHINGRIX GlaxoSmithKline Hamster yumurtalığı
Kuduz RabAvert Novartis Sentetik

Ve şimdi sizleri Theresa Deisher’la 2018 yılında gerçekleştirilmiş söyleşi kaydıyla başbaşa bırakmadan önce, söyleşide değindikleri ana konu başlıklarını sıralayalım:

  • Deisher’ın Otizm, Kanser ve Aşılardaki Fötal DNA Bağıntısı Hakkındaki Görüşleri
  • Deisher’ın Otizmin Erkeklerde Daha Yaygın Görülmesi Üzerine Düşünceleri
  • Deisher’ın İNSAN FÖTAL DNA’sı taşıyan AŞILAR ile ÇOCUK KANSERLERİ ilişkisine dair görüşleri
  • Deisher’ın Aşılardaki FÖTAL DNA’NIN YETİŞKİN SAĞLIĞI AÇISINDAN YARATTIĞI RİSKLER konusundaki görüşleri
  • Deisher’ın KARŞI CİNSTEN BİRİNİN DNA’SININ VÜCUDA ALINMASIYLA İLGİLİ görüşleri
  • Deisher’ın Çocuğunu Aşılatma İle İlgili Karar Aşamasındaki Ebeveynlere Tavsiyeleri
  • Deisher’ın Bu Konunun Taraflarca Enine Boyuna Tartışılması Gerekliliği ile ilgili görüşleri