Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
Forrest Maready’nin Polio Efsane’sinin Anatomisi’ni masaya yatırdığı video dizisinin son bölümünün yanısıra, konuyla ilgili FB sayfasında yapmış olduğu geniş bir açıklamayla sizleri başbaşa bırakıyoruz:
1. Sizlere öğretilen Polio (çocuk felci) hikayesi yanlış. Son iki yüz yılın en yanlış anlaşılmış olaylar dizisi belki de. İnsanların gerçekte neler yaşanmış olduğunu anlayabilmesi için birkaç noktayı açıklama gereği duydum.
2. Modern çağda Polio olarak adlandırılabilecek bir vaka tanımına ilk 1789’da rastlıyoruz. Michael Underwood adlı bir hekim, gördüğü çocuklarda “Vücudun Alt Kısmındaki Uzuvlarda Kuvvetsizlik” (“Debility of the Lower Extremities”) ismini verdiği bir durumu tanımlıyor. Ortaya çıkan bu durumu da diş çıkarma ve bozuk bağırsaklara bağlıyor.
https://archive.org/details/b28771254_0001
3. Sonraki bahislerden biri 1841’de Louisiana’dan. Birkaç çocukta felç hali gözlemleniyor. Doktorlar nedenini ‘diş çıkarma’ya bağlıyor. Diş çıkarma ile paralizinin ne gibi bir ilgisi olabilir ki?
Acute Anterior Poliomyelitis (infantile Paralysis): A Précis, Issues 44-51
4. 1800’lü yıllar, felce uğramış çocuklarla ilgili türlü hikayelerin geldiği yıllar olarak kayda geçiyor, tutulum hemen her seferinde bacaklarda oluyor. Çoğu kişice buna “dişleme felci” dense de, kimileri “infantil paralizi”, yani “çocuk felci” demeyi tercih ediyor.
5. Bu yaşananlar ise tamamen yeni bir fenomen o dönem için: Doktorlar ne daha önce böyle bir şeyle karşılaşmış ne de neden dolayı oluştuğunu biliyorlar. Araştırmalar başlıyor ve omuriliğin gri/boz kısmında meydana gelmiş lezyonlar yüzünden felç halinin ortaya çıktığı fikri gün ışığına çıkmaya başlıyor.
6. Omuriliğinizde lezyon varsa, bunun adı “poliomiyelit” oluyor. Polio = gri/boz. Miyelit = omurilik iltihabı.
7. Poliomiyelitiniz varsa, omuriliğinizde lezyon var demek oluyor. Kişide birden fazla lezyon da olabiliyor. Fakat çocukların neden, görünüşe göre bir de durduk yere, lezyon geliştirmeye başladığını bir türlü çözemiyorlar.
8. Bilimadamları laboratuvarda hayvan deneylerine girişiyor, bunun için de dönemin gözde pestisitinin (ve tıbbi ilaçlarının) hammaddelerinden biri olan arsenik ile kasten zehirliyorlar kobayları. Sonuç? Arka bacaklarında paralizi (felç).
https://collections.nlm.nih.gov/…/1015021…/PDF/101502128.pdf
9. Hayvanlara uygulanan otopside, omuriliklerinde lezyon oluşumu tespit ediyorlar. Hayvanlar, tıbbın “poliomiyelit” dediği hastalığı geçirmiş oluyor.
10. 1800’ler süresince akla gelebilecek hertürlü hastalık için tıbbın ana tedavi metodu cıvalı ilaçlara dayanıyor–bağırsakları çözmek için kullanıyorlar bunu. Diş çıkaran bebeklere cıvalı toz karışımlar veriliyor.
11. Bu öyle kıyıda köşede kalmış bir tedavi metodu da değil, bugünün Tylenol’ü (parasetamol’ü) neyse, cıva da o gün için o. Metallerden arseniğin poliomiyelit oluşturduğu biliniyordu madem, bir diğer metal, cıva da oluşturuyor olamaz mı?
12. 19. yy süresince orada burada başgösteren tek tük infantil paralizisi (çocuk felci) vakaları var. Öyle epidemi boyutunda bir şey yok. 1890’lara gelindiğinde ise, işler değişiyor.
13. 1892’de Massachusettes eyaletinin Boston kentinde, o coğrafyaya ait olmayan yabancı bir ağaç zararlısı olan ‘gypsy moth’ isimli bir tür güveyle mücadele için ‘kurşun arsenat’ denilen yeni bir pestisit geliştiriliyor. Kurşun ve arseniği birleştiriyorlar, çünkü bu şekilde sıkıldığı yerden kolay çıkmaz hale geliyor.
http://www.deq.state.va.us/…/Brownf…/Weaver1-195-1-PB-8r.pdf
14. Konuyla ilgilenenler, bu hikayeni başından sonuna anlattığım “The Moth in the Iron Lung” isimli kitabımı okuyabilirler. Kitabı buradan edinebilirsiniz: www.amazon.com/Moth-Iron-Lung-Biography-Polio/dp/1717583679
15. Varlarıyla yoklarıyla bu pestisiti sıkmaya başlamalarının üzerinden iki yıl geçmeden, ABD’nin kuzeydoğusunda gerçek manada ilk poliomiyelit epidemileri başgösteriyor. Öyle birkaç çocuk değil, yüzlercesi birden hastalanmaya başlıyor.
16. Bu epidemilerden (salgınlardan) en çok etkilenen çocuklar, fakat, bir başka tuhaf kurban daha var ortada: hayvanlar. Atlar, köpekler, tavuklar, domuzlar. Hepsi poliomiyelitten ölüyor–omurliklerinde paralizi ve ölümle sonuçlanan lezyonlar oluşuyor.
https://archive.org/details/infantileparalys00cave
17. Tuhaf diyorum çünkü polio virüsü (Eski Dünya Maymunları hariç) hayvanları tutan veya hastalık yapıcı etkiye sahip olan bir virüs değil. Bu görülenler literatürde ABD tarihinin ilk polio salgınları olarak geçiyor, fakat hayvanlar da işin içinde olduğundan bunların polio virüsü kaynaklı olamayacağını biliyoruz.
18. Dönemin bilimadamlarının aklını karıştıran bir başka olay da–ki insanların bugün bile polio hikayesinde bunca yanılmalarının asıl sebebi de budur: Koch Postulaları (Koch’s Postulates).
Medical Definition of Koch’s postulates
19. Koch Postulaları dediğimiz şey, her hastalık için, hastalığın gelişimine sebep olan tek bir mikrop bulunması gerektiği yönünde bir kriter de içeren birtakım kılavuz bilgiler. ‘Tek hastalığa tek mikrop’ ilkesi zamanın diğer tüm hastalıkları (kolera, tifo, difteri) için GEÇERLİYDİ çünkü.
20. Takipeden birkaç yıl içinde bilimadamları poliomiyelite birçok farklı şeyin sebep olabileceğini keşfedecekti–olay sırf arsenik de değildi. Sinir sistemine doğrudan enjekte edildiği takdirde paralizi oluşturacak şekilde lezyon oluşumu yaratan başka birtakım virüs ve bakteriler de bulundu.
21. Gelgelelim, şu Koch Pustulaları’nın kılıcı araştırmacıların tepesinde sallanıp duruyordu. Birçok bilimadamı–tıpkı diğer hastalıklar gibi–poliomiyelit’in de TEK bir şey yüzünden–bir bakteri veya bir virüsten–kaynaklanıyor olmasının ŞART olduğunu düşünüyordu. O TEK etmeni bulsalar, çözülecekti iş.
22. Tam da bu dönemde bilim camiasının düşünüş şeklinde meydana gelen değişimi görebiliyorsunuz. Bir bulgu olarak ele almak yerine ‘özel isim’ olarak kullanmaya başlıyorlar ‘Poliomiyelit’i: Hastanın poliomiyeliti var, diyorlar.
23. Virüs konusunda çalışma olanakları hala zor bu dönemde. Göremiyorlar virüsleri, varlıklarını sadece yarattığını düşündükleri belirtilerden anlamak durumundalar. 1908’de, maymunlarda felç oluşturma kabiliyetine sahip bir virüs bulunuyor.
24. Buna “poliovirüsü” diyorlar, çünkü maymunda poliomiyelit oluşturabildiğini görüyorlar. Oysa başka virüs ve bakteriler de aynı şeyi pekala yapabiliyor; örneğin koksaki virüs, eko virüs, D68 vs.
25. Koch Pustulaları ışığında yürüttükleri araştırmalarında, başka pekçok sebebi olduğunu bilmelerine rağmen bu virüsü alıp, poliomiyelitin TEK sebebiymiş gibi buna odaklanıyorlar. İşte bu hata, sonraki onyıllar boyunca milyonlarca insanın yaşayacağı acıların müsebbibi oluyor.
26. Sorulması gereken soru şu: Virüs ve bakteriler poliomiyelit OLUŞTURABİLİYOR madem, peki neden o dönem yapıyorlar da öncesinde yapmıyorlar? Neden daha önce hiç bahsi dahi ortada yokken, 1900’lerde birden polio salgınları başgösteriyor?
27. Kimileri neden olarak sanitasyonu öne sürüyor. Sanitasyon koşulları iyileştiği için insanlar çocuklukta daha az yakalanıyordu hastalığa, zaten anne sütündeki antikorlarca da korunuyorlardı diyorlar.
28. Zayıf bir hipotez bu. 1940’larda bile insanlar bu hastalığa infantil paralizisi (çocuk felci) diyorlardı, çünkü sadece bebeklerde görülüyordu. Sanitasyon çocukların enfeksiyonu küçüklükte geçirmesini engellemiş filan olsa, hastalığın vurduğu kitle nasıl bizzat ÇOCUKLAR olabilir?
29. Ayrıca, hastalığın ortaya çıktığı ilk yerler hep köy-kasaba gibi taşra alanlar, bu bölgelerde sanitasyon uygulamalarında değişiklik hemen hiç yok o dönem. Tabii aynı taşra alanların, yoğun zırai ilaçlamaya (pestisit kullanımına) maruz kalan yerler olması da tesadüf değil.
30. Asıl soru şu; omurilik, vücudun paralitik enfeksiyona karşı sağlam koruma altında olan bir yeriyse, başka bir dönem değil ama bu dönemde birden enfeksiyona yenik düşmesinin sebebi nedir?
31. Benim düşüncem, yiyecek-içecek yoluyla vücuda alınan ve hücre zarı fonksiyonunu bozduğu bilinen pestisitlerin virüs ve bakterilere bağırsaklardan, bağırsağın tam arkasında konuşlanmış omuriliğin alt kısmına geçiş için direkt yol açmış olduğu yönünde.
32. İşte bu yüzden çocuklar bu dönemde tek bir tane değil; polio virüsü, koksaki virüsü, eko virüsü vb. bir dolu virüsten hasta düşüp felç geçirmeye başlamışlardı. Genetik mutasyon filan değildi neden. Sanitasyondaki iyileşme de değildi. Bağırsak bütünlüğü pestisitlerce fiziksel değişime uğratılmıştı, neden buydu.
33. Modern bilimciler diyor ki, virüs kana geçiyor, omuriliğe de bu yoldan ulaşıyor. Peki ama kan bütün bir omuriliğe eşit şekilde ulaştığına göre, neden başka yerini değil de neredeyse sadece omuriliğin alt kısmını tutuyor bu enfeksiyon?
34. Bu hastalığın en kötü bebek ve çocukları vurmasının sebebi bence buydu işte. Bebeğin omuriliğinin uç kısmı (yani bacakları kontrol eden bölümü) bağırsakların tam arkasındadır da ondan.
35. İnsan büyüdükçe, omurilik omurgaya göre kısa kalmaya başlar ve yetişkinlerde, omuriliğin alt ucu bağırsaklara göre hayli yukarıda, çoğu toksik veya mikrobiyel etmenin etki alanından uzaktadır.
36. Enjeksiyon şeklinde verilen Salk aşısının bunca başarısız olmasının nedeni de buydu işte. Paralize edebilecek virüslerden yalnızca birine karşı antikor oluşturuyor ve bu antikorlar da haliyle kanda bulunuyordu–bağırsak enfeksiyona karşı tamamen etkisiz bir savunma modeli yani.
37. Zehirli özelliği nedeniyle kurşun arsenat gözden düşünce, yerine yeni bir takım sentetik pestisitlerin devreye sokulduğunu ve böylece problemin çok daha ağırlaştırıldığını görüyoruz.
38. 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonra her yere DDT sıkılmaya başlanıyor; doğrudan çocukların yiyeceklerine sıkıldığı gibi giysilerine, yatak-döşek ve nevresimlerine vs. de sıkılıyor. İnsanlar berbat şekilde hasta oluyorlar ve poliomiyelit paralizilerinde patlama görülüyor. Korkunç tablolar oluşuyor hakikaten.
39. 1952’ye gelindiğinde sinek ve böceklerin çoğunun DDT’ye direnç kazanmaya başladığı anlaşılıyor, insanlar toksisitesinden de endişelenmeye başlıyor. Daha güvenli pestisitleri tercih etmeye başlıyor toplum ve diğer yandan kurşun arsenat da artık resim dışı kalmış olduğundan infantil paralizi, yani çocuk felci vakaları yok olmaya başlıyor.
40. Steedman’s Teething Powder isimli, bebek ve küçük çocuklara diş çıkarma döneminde verilen cıvalı toz karışımın bile formülü değiştiriliyor.
https://trove.nla.gov.au/newspaper/article/47581346
41. 1960’a gelindiğinde, Salk aşısının beklenen başarıyı gösterememiş olmasının yarattığı endişe ile bilimadamları Chicago’da bir araya gelerek problemi masaya yatırıyor. 4 kez, hatta daha fazla aşılanmış olmalarına rağmen insanlar felç geçirmeye devam ediyor.
http://manmadedisease.s3.amazonaws.com/ThePresentStatusOfPo…
42. Detroit’te yürütülmüş bir çalışmanın sonuçlarından da endişeliler aslında. Burada, polio teşhisi almış neredeyse 1,000 kişiden dışkı numunesi alıyorlar ve laboratuvar tetkiki sonucu bu insanların yanızca üçte birinde gerçekten polio olduğu ortaya çıkıyor. Diğerlerinin hepsi paralizi kabiliyetine sahip başka bir virüsten dolayı hasta düşmüşler meğer.
https://jamanetwork.com/journa…/jama/article-abstract/327642
43. Bu sorunlu bir durum, çünkü çocuk hastaların çoğuna sende “polio” var denmiş hep. Oysa gerçekte, felce yol açanın ne olduğunu bilmiyorlar bile. Bir sürü başka tip virüs olabileceği gibi felcin sebebi, pestisitlerden tutun bakteri bile olabilir kaynağı.
44. Kısa süre sonra Sabin’in ağızdan verilen polio aşısı kullanıma giriyor ve bu aşı yeri bağırsak olan polio virüs enfeksiyonu üzerinde hakikaten de etkiye sahip, fakat fark etmiyor. Tek yapabildiği polio virüsüne kaşı etkili olabilmek, paralize edici diğer hiçbir mikroba dokunamıyor.
45. Ve 1963’e gelindiğinde, poliomiyelit (yani, “polio”)’nun izine dahi rastlanmaz oluyor. Görüldüğü üzere, iki aşı da aslında gereksiz çıkıyor. Salk aşısının paraliziyi filan önlediği yok, sınıfta kalıyor, Sabin’in aşısı da herhangi bir etki yaratmak için fazla geç devreye giriyor.
46. Bugün, toksik pestisit kullanımını sürdüren ülkelerde infantil paralizi, yani polio, yani çocuk felci halen görülüyor. Damla şeklindeki polio aşısı için konuşacak olursak, aşırı agresif bir uygulamayla belki polio enfeksiyonlarının önüne bununla geçilebilir…
http://pediatrics.aappublications.org/…/…/Supplement_1/S16.2
47. …fakat ortada felce götüren çok sayıda başka virüs varken, bu aşı da insanların zannettiği gibi bizi kurtuluşa götüren çözüm değil. İşin kötüsü, ağızdan verilen polio virüsü aşısı zaman zaman bizzat kendisi paraliziye yol açıyor.
https://www.npr.org/…/mutant-strains-of-polio-vaccine-now-c…
48. Tüm bunlardan ne anlıyoruz peki? “Polio”nun insan eliyle yaratılmış bir problem olduğunu. Pestisitle direkt temas dolayısıyla VEYA omuriliğe geçiş yolu yaratılmış virüslerce oluşan felç durumu için, doğrudan insan eliyle yaratılmıştır diyebiliriz.
49. 1890’larda kurşun arsenat kullanımıyla epidemi boyutuna ulaşmış, 1950’lerde DDT kullanımının düşüşe geçmesiyle görülmez olmuştur. Birçok farklı sebepten oluştuğunu bildiğimizden, hastalığın azalmasında tek virüslü bir aşının etkisinin ancak minimal düzeyde olacağını da biliyoruz.
50. Daha önce de bahsettiğim gibi, bütün bu hikayeyi ayrıntılarıyla ele alan ve burada vermediğim pekçok detayın yer aldığı bir kitabım var. Adı “The Moth in the Iron Lung”, yani “Demir Ciğerdeki Güve”. Umarım okuma fırsatınız olur.
www.amazon.com/Moth-Iron-Lung-Biography-Polio/dp/1717583679
51. Şu polio hikayesini bir doğru şekliyle anlayabilirsek, başka pekçok problem de kendiliğinden çözülecek aslında. Gelişmekte olan pekçok ülkede halen görülmekte olan çocuk felci (infantil paralizi) polio aşısıyla bitecek bir şey değil! Çevreyi toksinlerden temizlemedikleri müddetçe bu hastalığı bitiremezler.
52. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim ve varsa sorularınızı elimden geldiğince yanıtlamaktan memnuniyet duyarım.
53. Bir şey daha… Altta gördüğünüz demir ciğerli fotoğraf, polio dendiğinde herkesin aklına gelen ilk şey. Bu fotoğrafın Life Magazine (‘Hayat’ Dergisi)’ne reklam için çekildiğini belirtmek isterim. Burada gördüğünüz demir ciğer cihazlarının çoğu fabrikadan daha yeni çıkmış, ülke genelindeki hastanelere dağıtılmak üzere burada bulundurulan makineler.
54. Los Angeles’taki Ranchos Los Amigos Hastanesi’nin konferans salonundaki izleyici koltukları sökülmek suretiyle hazırlanıyor çekim alanı. Amaç da endişeli anne-babalara ABD’nin polio ile savaşa hazır olduğunu göstermek.
55. O dönem ülkedeki en geniş polio koğuşuna sahip hastane hakikaten de bu, fakat bunca demir ciğeri işletecek kapasiteye hiçbir zaman sahip olmuş bir hastane değil burası. Büyük şehirlerdeki hastanelerin çoğu olsa olsa birkaç demir ciğere sahip.
56. Polio krizinin zirve yaptığı dönemde bile tüm ülkedeki toplam demir ciğer sayısı ancak 1,100’ü buluyor. Bu fotoğrafta yanısıtılan manzarayla alakası yok gerçeklerin. Altındaki diğer fotoğrafta ise Ranchos Los Amigos Hastanesi’nin gerçek polio koğuşunu görüyorsunuz. Odaya simetrik sıralanmış gibi duruyor demir ciğerler ve nereden baksanız 8, bilemediniz 9 makine var burada. Her bir demir ciğer cihazı için gerekli yardımcı aksamı/ekipmanı görebiliyorsunuz bu fotoğrafta (ancak büyük fotoğrafta bunlar yok).
57. Bu fotoğrafı bir daha gördüğünüzde, insanoğlunun ve icatlarının yıkıcı gücü gelsin aklınıza. Polio virüsü, o devrin felce sebebiyet veren diğer tüm nedenleri gibi, bizim ulvi maksatlarımızın hesapta olmayan sonuçları olmadan bize asla zarar bile veremezdi.
Dikkat: Video Türkçe altyazılıdır, ayarlardan altyazı fonksiyonunu açmanız gerekebilir.
Benim İNANILMAZ Kanaatim!
Polio, İnsan İcadı Bir Hastalıktır / 6. Bölüm
Polio’nun insan eliyle yaratıldığına halen daha ikna olmadıysanız, ki benim de öyle kolay ikna olduğum söylenemez, aynen ben de inanmakta zorlanmıştım çok, halen bana inanmıyorsanız, şu an size aktaracaklarımın–yani bulmacanın SON parçasının, benim şahsen kesin ikna olmamı sağlayan kısım olduğunu bilmenizi isterim.
Bu kısmı öğrendiğim andan itibaren artık geri dönüş yoktu benim için.
Polio’nun insan eliyle nasıl yaratılmış olduğunu anlattığım video dizisinin 6. bölümünü izliyorsunuz.
Dönüp baştan izlemek isteyebilirsiniz bölümleri, sağlam bilgiler verildi çünkü bunlarda…
Yeni icat edilmiş bu PESTİSİTlerden hayvanların nasıl hasta düştüklerini anlatmıştım ya size hani, hani TIPKI POLIO’da olduğu gibi, felç bile oluyordu hayvanlar hani…
Hayvanların omuriliklerini mikroskopla incelediklerinde bile polio hali görüyorlardı hani…
İyi de, tıbben hayvanda polio görülmesi imkansız bir durum değil miydi?!
Tuhaf bir durum… Öyle değil mi?
Tarihçiler işin bu kısmını pek anlatmazlar, çünkü kafa karıştırıcı bir durumdur bu…
Size şu her sonhabar, okul açılış döneminde çocuklara uygulanan toplu aşılamalar esnasında ortaya çıkıveren ESRARENGİZ POLİO BENZERİ bir HASTALIKTAN bahsetmiştim hatırlarsanız…
Felç eden, ama ismine POLİO DEMEDİKLERİ(!) şu hastalık hani…
Neyin nesiydi bu hastalık dersiniz?
Ya da, ‘neyin nesiDİR’ demek daha doğru olur herhalde…
Pekala, iyi dinleyin şimdi…
Polio’nun insan icadı bir hastalık olduğuna hala inanmayanınız varsa, BU duyacağınız fikrinizin değişmesini sağlayabilir.
Beni ikna eden de bu olmuştu.
İNSANIN YAPTIĞI BİR EYLEM; yani toprak, gıda, insanlar ve hayvanların yeni icat edilmiş kurşun-arsenat veya DDT gibi birtakım kimyasallara boğulması gibi bir eylem, ÖNEMSİZ/ZARARSIZ bir virüs olan POLİO’yu insan/hayvan FELÇ eder hale getirebiliyorsa şayet, bu değişimin, BAŞKA VİRÜSLERİ DE BENZER ŞEKİLDE ETKİLEMİŞ olabileceğini düşünebilir miyiz dersiniz?
Polio virüsünün tutup insanların sinir sistemlerine işlemesinin nedeninin bu olduğuna inanmasanız da, inanıyormuş gibi yapıverin bi…bozmayın oyunu şimdi…
1800’lerin sonunda yiyip-içmeye başladığımız bütün bu PESTİSİTLER ve BÖCEK İLAÇLARI, polio virüsüne sinir sistemimize geçip bizleri felç etmesini sağlayacak şekilde kapı aralayabiliyorsa şayet, AYNI tarım ilaçları, BAŞKA virüslere de AYNINI yapma imkanı sağlamış OLABİLİR Mİ SİZCE?
İşe bakın ki EVET, yapıyorlar bunu…
BAŞKA VİRÜSLERE DE AYNI KABİLİYETİ KAZANDIRIYORLAR.
Ve dünya kadar virüs var böyle!
Hakkında HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİMİZ, varlığından bile haberdar olmadığımız BİR DOLU VİRÜS de birdenbire insanda, aynen Polio virüsü gibi felç oluşturabilir hale geliyor!
EKO virüsler, KOKSAKİ virüsler…
O zaman bilmiyorlar tabii bunu ama, meğer bu ENTEROVİRÜSLER (mide-bağırsak yolu virüsleri) de yakın zamanda sinir sistemimize geçip felç durumu oluşturma kabiliyeti kazanmışlar!
Tıpkı polio gibi!
Salt insanlarda da görülmüyor bu hastalıklar bakın…Hayvanları da etkileyeme başlıyor!
Hayvanlarda daha önce hiç rastlanmamış olmasına rağmen, tıpatıp “Polio”yu andıran, YENİ birtakım paralitik hastalıklar türüyor, hem de müthiş bir zamanlamayla…insanlardakiyle AYNI ANDA ortaya çıkıyor bu hayvan hastalıkları da!
1930’larda bilimadamları FARELERDE bacak paralizisi ile karşılaşıyor ve böylelikle TO virüsü mevcudiyeti keşfedilmiş oluyor.
Üzerinden birkaç ay geçmeden bu defa DOMUZLARDA görülüyor bacak tutulumu ve böylelikle YENİ bir hastalık, TESCHEN Hastalığı keşfedilmiş oluyor:
Fakat dediğim gibi…Başlarda, bunlara TOPTAN “POLIO” DENİYOR.
Daha virüslerin gözle görülemediği dönemlerden bahsediyoruz bakın, o yüzden, kişide–hatta hayvanlarda–ani gelişimli PARALİZİYE yol açan HER NE VARSA, adına POLİO deniyor.
Bu YANLIŞ uzun bir süre de devam ediyor hani!
Polio aşısı(!) piyasaya çıktıktan SONRAKİ dönemde bile sürüyor hata…
1960’da–yani Polio aşısının icadından yıllar(!) sonra–ortaya çıkan büyük bir “polio” salgını sonrası yürütülen takip çalışmasında, “polio” tanısı almış insanların yarısından fazlasının(!!!)
BAŞKA BİR ŞEYDEN, POLİO DIŞINDAKİ bir etmenden dolayı felç olduğu anlaşılıyor!!!
Polio’ludur denilen insanların YARISINDAN FAZLASINDA polio virüsü filan yok!
Onun yerine, belirtileri TIPKI Polio’ya benzeyen başka bir virüs yüzünden felç oluyorlar.
İnsanlar, hayvanlar…Hepsi aynı zamanlamayla, tam da 1800’lerin sonunda, türlü virüsler—sadece polio değil!-yüzünden felç geçirmeye başlıyor.
Kabul etmek gerekir ki, Polio insan davranışı sonucu ortaya çıkmamış olsa, bir dolu farklı virüsün HAKİKATEN DE İNANILMAZ bir TESADÜF eseri HEPSİNİN AYNI ANDA, hem insanlar HEM DE hayvanlarda, tamı tamına AYNI probleme, yani PARALİZİYE yol açacak şekilde mutasyona uğramış olmaları gerekirdi.
Bu anlattıklarımı daha önce hiç duymayanlar için söylüyorum–ki çoğu kişinin de duymamış olduğunu tahmin ediyorum–sizi gayet iyi anlıyorum…kabullenmesi çok zor bir şey bu:
Polio ve yanısıra daha az tanınan/bilinen başka birkaç virüs daha…bunlar BİZİM DAHLİMİZ OLMADAN KİMSEYİ FELÇ FİLAN EDEMEYECEKTİ.
Ki bugün hala(!) insanoğlu dünyanın bazı yerlerinde, polio denilen bu hiçbir ehemmiyeti olmayan/basit virüsün tutup insanları felç etmesine neden olan şeyleri yapmaya devam ediyor!
Polio’nun mahvettiği hayatlara dair fotoğrafları görüp de, bu acıların aslında tamamen önlenebilir olduğunu bilmek KORKUNÇ BİR TRAJEDİ hakikaten.
Bu duyduklarınızın, hayatınız boyunca sizlere belletilenden oldukça farklı olduğunun farkındayım.
Kendi adıma söylemem gerekirse, hikayeyle ilgili hakikatleri dürüst bir şekilde inceledikten sonra benim için artık polio’nun, o dönem insan VE HAYVANLARI felç etmeye başlamış diğer tüm virüsler gibi ***insan davranışı sonucu sonucu yaratılmış*** olduğu dışında bir şeye inanmak İMKANSIZDI artık.
Ne düşündüğünüzü biliyorum.
Evet evet biliyorum…
Bir şey daha var aklınızı kurcalayan–bir şeyi daha bilmek istiyorsunuz, değil mi?
“E peki o zaman AŞISI nasıl bunca işe yaramış olabilir?” diye düşünüyorsunuz…
İnsanları felç eden bunca *başka* hastalık etmeni vardıysa ortada, o zaman POLİO AŞISI problemi nasıl ortadan kaldırmış olabilir ki?
Mantıksız gözüküyor, öyle değil mi?
O koca demir ciğerler nereye gitti?
Koltuk değnekli çocuklar nereye gitti?
Aşması EN zor nokta kesinlikle buydu benim için.
Yıllar yılı cana başla direndim aksine ikna olmamak için, çünkü bana anlatılan, öğretilen hikaye bu değildi işte!
Doğru olmasını istediğim hikaye bu değildi!
Bu sorunun cevabını söylersem size, inanmazdınız da bana…
Ben kendim inanmadım yıllar yılı…
Cidden bilmek istiyorsanız, kitabım “The Moth, in the Iron Lung” [Demir Ciğerdeki Güve] adlı kitabımı okumanız gerek.
Orada bu kısa video disizinde yer vermediğim tüm ayrıntıları bulacaksınız.
Çocukken bize öğretilenden çok daha ilginç ve KORKUNÇ bir hikaye olduğuna temin ederim sizi.
Polio hakkındaki “inanılmaz” kanaatimi izlediğiniz için teşekkürler.
Ve umarım bize **yanlış** öğretilmiş diğer bazı hikayelerle ilgili yaptığım videoları da izlersiniz.
“The Moth in the Iron Lung” isimli son derece ayrıntılı, okuması da bir o kadar keyifli kitabımı edinmeyi ihmal etmeyin lütfen.
Okuduğunuz için kendinize teşekkür edeceksiniz emin olun.
Benim “İnanılmaz” kanaatim budur…
Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
En Son Yorumlar