Bir bilimadamınca Danimarka’dan çıkan son MMR / KKK araştırmasının kusurları nasıl ortaya konulmuş, hep birlikte bakıyoruz.

Biyokimyager Brian S. Hooker

Hviid ve ark.’nın 2019 tarihli ve Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlanmış MMR / KKK aşısı araştırması “Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık Aşılaması ve Otizm: Ülke Genelinde Yapılmış Kohort Araştırması”, kesin sonuçlar ortaya koymaktan ziyade akıllarda fazlasıyla mühim soru işaretleri bırakan bir çalışma.

Çalışma yazarları yayınlarının “MMR / KKK aşılamasının otizm riskini artırmadığı, duyarlı çocuklarda otizmi tetiklemediği ve aşılama sonrasında otizm vaka öbeklenmelerine yol açmadığı yönünde güçlü kanıtlar ortaya koyduğu”nu öne sürmekte.

Maalesef ortaya koydukları kanıtlarca desteklenmeyen, haddinden fazla iddialı bir önerme bu. Çıkarmış oldukları sonuçların doğruluğunu şüpheye düşüren sekiz hayati yanlışı barındırmakta bu araştırma.

1. Çalışma örneklemine alınmamış çocuklar sözkonusu:

Göze çarpan en önemli sorun, otizmlilerin çalışma veri kümesindeki düşük temsili. Çalışma yazarları ülke genelinde Danimarkalı anneden dünyaya gelmiş çocukların nüfus kayıtlarını kullanmış olduğundan, çalışmalarındaki otizm insidansının şu an Danimarka için açıklanmış olan %1.65 olmasını bekliyoruz (Schendel et al. 2018, JAMA). Oysa Hviid ve ark.’nın yayınındaki örneklem %0.98’lik otizm insidansı yansıtıyor, bu da yaklaşık 4.400 otistik çocuk çalışmaya alınmamış demek. Yazarların aradaki bu farka dair herhangi bir açıklaması yok yayınlarında.

2. Çalışmaya dahil edilmiş çocukların önemli kısmı otizm teşhisi alamayacak yaşta:

Otizm insidansına dair rakamların birbirini tutmamasının nedeni büyük ihtimalle Hviid ve ark.’nın çalışmaya dahil ettikleri kohortun yaşça fazla küçük olması dolayısıyla henüz otizm teşhisi taşımayanlardan oluşması. Araştırmadaki örneklemin yaş ortalaması 8.64, standart sapma da 3.48 yıl. Danimarka’da otizm tanısı alma yaşının ortalaması ise 2.86 yıllık standart sapmayla 7.22 olarak verilmiş. Tanı alma yaşının standart bir çan eğrisini takip ettiğini varsayarsak, araştırmaya alınanların %31.5’inin henüz otizm tanısı alamayacak kadar küçük olduğu anlaşılır. Analizde eksik kalmış fazladan 3.400 vaka anlamına gelen bu durum, MMR / KKK aşısı ile otizm arasında ilinti bulunamamasına neden olacak şekilde çalışmaya bias (taraflılık hatası) katmış oluyor.

3. Genetik durum nedeniyle oluşmuş otizm vakaları örneklemden ayıklanmamış:

Ayrıca, genetik ko-morbidite (eşlikçi hastalık) tanısı olan ve 1 yaşından sonra bunun otizm tanısıyla sonuçlanacağı bilinen bireyler “sansür” yemiş; yani sadece tanı alınıncaya dek takip edilmiş bu vakalar çalışmadan çıkarılmamış. Yani bu aslında çoğu genetik sorun nedeniyle otistik kalmış bireyler de araştırma örnekleminden sayılmış. Oysa bunlar, araştırma örneklemine alınmaması gereken olgular.

4. İki (2) ayrı MMR / KKK aşısı kullanımı:

Çalışma kapsamında iki farklı MMR / KKK aşısı kullanımı sözkonusu. 2000’den 2007’ye kadar Danimarka GlaxoSmithKline’ın Prolix® formülasyonunu, 2008’den 2013’e kadar da Merck’ün MMR®II formülasyonunu kullanıyor. Prolix®’teki kızamık suşu Schwarz iken, MMR®II’daki Ender’in Edmonston’ı. Merck formülasyonlu aşıyı olmuş çocuklar henüz otizm teşhisi dahi alamayacak yaştalar, tarihlere bakılacak olursa aralarından en büyükleri bile çalışmanın yapıldığı dönemde en fazla 6 yaşındalar. Bu çalışmaya bakıp ABD gibi (çalışma dönemi boyunca) salt Merck formülasyonlu aşı kullanan ülkelerle kıyaslama yapmaya kalkacaksanız, bu ayrıntı önem kazanıyor.

5. “Doz etkisi” hesaba katılmıyor:

Tüm bunların yanısıra, Danimarka’da çocuklara vurulacak 2. doz MMR’ın yaşı 2008 yılında 12. yaştan 4’e çekiliyor. Bu da, 2004 sonrası doğan çocukların ortalama otizm tanısı alma yaşına kadar 2, daha büyük çocukların ise yalnız 1 doz MMR / KKK aşısı almaları demek. Şayet MMR / KKK aşısının kaç kez vurulduğunun otizm gelişip gelişmemesinde herhangi bir rolü (etkisi) varsa (diyelim iki doz MMR / KKK almanın otizmle nedensel ilişkisi varsa / 2 doz MMR otizme yol açıyorsa), bunu bu araştırma örneklemine bakıp bulamazsınız ve yine, bu durum sonuçların hatalı şekilde arada ilişki bulmayacak şekilde çarpıtılmasına (bias) yol açmakta.

6. Araştırmada kullanılan istatistiksel metod, otizm teşhisini gecikmeli almış çocukları yakalamaktan aciz:

Çalışma yazarları şeffaf bir biçimde açıklamadıkları bir istatistiksel metod kullanarak, otizm tanısı almada MMR / KKK aşısını olduktan sonraki “insan yılı”nın hesaba katıldığı bir yöntemle çalışıyor, ancak böyle yapıldığında aşının birinci dozundan kısa süre sonra otizm teşhisi almış olanlar yakalanıp, teşhisi daha geç gelmiş çocuklar kaçırılmış oluyor. Böyle bir yöntemle çalışmanın izah edilebilir tarafı yok, zira popülasyondan popülasyona otizm tanısı alma yaşı sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik, otizm belirtilerinin ağırlığı ve benzeri pekçok etmene göre değişiklik gösteriyor. Bilindiği gibi bu, hastalık etmeniyle temastan hemen kısa süre sonra enfeksiyonel hastalığın (örneğin su çiçeği) ortaya çıktığı enfeksiyon hastalık epidemiyolojisinden “ödünç alınmış” bir yöntem. Lakin aşılama sonrasında doğru tanının yıllar sonra bile gelebileceği kronik bir sekel çalışılırken bu yöntemin hiçbir şekilde işi olamaz.

7. Otizmli çocukların aşılı erkek kardeşleri arasında otizm daha fazla görülüyor:

Çalışmanın ek bölümünde verili Şekil 2’de, aşılı grupta yer alan ve otistik kardeşe sahip erkek çocuklarda otizm insidansının yüksek olması dikkate değer bir durum. “Hayatta kalma eğrisi”nin sonuna doğru gözlemlenen artış, (otistik kardeşe sahip olup da) MMR / KKK ile aşılanmış erkek çocuklarda otizmin, MMR / KKK aşısını olmamış olanlara göre daha fazla olduğunu gösteriyor. Aradaki fark istatistiksel mana taşımayacak denli küçük gözüküyor, ancak bunun da nedeni analize alınmış bu altkümedeki oğlan çocuklarının sayıca çok az olmasıyla açıklanabilir.

Çalışmanın yazarları ayrıca CDC’nin 2004 tarihli Destefano ve ark.’nın yayınına atıfta bulunmuş, ancak aslında bu, MMR / KKK aşısını olma yaşıyla otizm insidansı arasında istatistiksel olarak manalı ilişki bulmuş bir çalışmadır. American Physicians and Surgeons dergisinde yayımlanmış çalışmada CDC’ye ait veriler yeniden analiz edilmek suretiyle bu konu aktarılmıştır (Hooker, 2018).

8. Çalışma yazarlarının çıkar çatışmaları

Çalışmayı yürüten üç kişinin de Danimarka’daki Statens Serum Institut adlı kar-amaçlı aşı üreticisi firmanın çalışanı olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Dahası, bu araştırmada bir de Novo Nordisk vakfınca verilen hibe kullanılmıştır. Novo Nordisk, Danimarka’daki çokuluslu bir ilaç şirketidir. Bunlar ziyadesiyle ciddi çıkar ilişkileridir.

Çalışma baş yazarı Anders Hviid, 2002 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanmış MMR / KKK otizm çalışmasının da ikinci yazarı idi (Madsen et al. 2002). Bahsi geçen bu çalışma, araştırmacıların çalışmayı tamamlamak için gerekli etik onayı hiçbir zaman almamış olmalarına rağmen bitirilip yayına verilmiştir. Bu konuyla ilgili detaylı analiz Children’s Health Defense websitesinden görülebilir.

Tüm bu sorunlara sahip böyle bir araştırma, MMR / KKK aşısının otizme yol açmadığına dair kanıt sayılamaz.

Vitamingiller’den Ekleme:
Çalışmayı yayınlayan dergi editörlerinin bildirimini yaptığı, endüstri ile menfaat ihtilafı yaratan ilişkileri ise şöyle: