Yalancı çobanın hikayesini hepimiz bilir, fakat her sene yeni bir pandemi denemesi ile karşımıza çıkan malum endüstrinin yalan sosuna batırılmış tariflerine yine de gözümüz kaymadan edemeyiz.

Dünyanın diğer ucunda bir virüs varsa bizim burada “hani bize aşı” refleksi verenlerden farklı olarak biz komplo realistleri bir durur bekler, koparılan fırtına bi durulsun der ve bilindik soruları sorarız kendimize:

  1. Yine potansiyel bir pandemi alarmı, 70 yıldır tanınan bilinen ve bugüne kadar mikrosefali ile ilişkilendirildiği tek vaka olmayan bu virüsün aşısı yolda da bunun PR çalışması yapılıyor olabilir mi?
  2. Mikrosefaliyle kesin olarak ilişkilendirilmiş tarım ilacı maruziyeti bakımından Brezilya’nın durumu nedir? Zika histerisinden sadece 8 ay önce Reuters’ın haberi şu: “Brezilya’nın Riskli Tarım İlaçlarına Bu İştahı Nereden Kaynaklanıyor?”
  3. Doğum kusuru var ortada, peki acaba Brezilya’da mikrosefali alarmından 12 ay önce uygulamaya konulan, gebelikte etkisi hiçbir şekilde çalışılmamış, B sınıfı ilaç kategorisindeki TDaB aşılamasına geçilmesinin bu sonuçla ilgisi olabilir mi?

pesticides_herbicide_man_spray_735_350-2

Bu sorular önemli, fakat biz daha bunlara cevap ararken Brezilya’dan asıl can alıcı haber geliyor:

Araştırmacılar geçtiğimiz Ekim ayından bu yana mikrosefali şüphesiyle bildirilen 4,180 vakanın 700’ünü daha detaylı inceliyorlar ve bunlardan sadece 270’inin gerçekten mikrosefali olduğu ortaya çıkıyor, geri kalan 462 vaka ise normalden az gelişmekte olanlar ve/ya prematüre doğanlar deniyor.

İşin gerçeği, Brezilya’nın bu 4,180 bebekte mikrosefali tespiti için kullandığı tek kriter baş çevresinin 33 santim veya daha düşük olması. Buna bakacak olursanız ABD’deki yenidoğanların %10’u otomatikman mikrosefali klasmanına giriyor demektir. Ortada normalden olağanüstü bir sapma mı var, yoksa teşhis kriterleri fazlasıyla geniş mi tutulmuş?

Bu filmi başka nerde görmüştük diye düşünürken aklımız jet hızıyla 2009’un Domuz Gribi salgınına ve CDC’nin ’22 milyon domuz giribi vakası’ var yalanına gidiyor! Oysa domuz gribi denilen vakaların büyük bölümünün kan tahlilleri ne domuz gribi ne de herhangi bir tip grip gösteriyor. Buna rağmen CDC gözünü karartıyor ve denenip-onaylanmış Goebbels takdiği ile yalanının kuyruklusunu atıyor ortaya ki duyan hizaya girsin!

Zika-Gate’te de gerçekler anlaşılmadan sistemin çarkları çoktan dönmeye başladı bile;

  • Gazeteler, televizyonlar bir ağızdan felaket senaryoları pompalıyor,
  • İlaç firmaları zika aşısı için birbiriyle yarış halinde,
  • Brezilya sağlık bakanı, zanlı sivrisineğin eradikasyonu için 220,000 askerin görevlendirildiğini söylüyor,
  • Askerler zaten bakımsız, fakir ve zayıf insanların yaşadığı ve maalesef kontrolsüz şekilde tarım ilaçlarının kullanılmakta olduğu Brezilya’nın kuzey-doğusunda kapı kapı dolaşıp 400,000 gebeye(!) zehirli sinek ilacı dağıtmakla meşgul şu an.
  • Amerika kıtasının güneyinde kadınlar ikinci bir emre kadar ürememe talimatı almış durumda….
    Kıdemli komplo realistleri buna “Bir basın konferansıyla depopülasyon nasıl yapılır – 101” adını taktı bile.

261

Yetkililerin şüpheye dayalı tahminlerini ve anekdota dayalı kanıtlarını bir tarafa bırakacak olursak elimizdeki gerçekler şunlar:

1. Zika virüsünün mikrosefali ile ilişkisi kesin bir şekilde ortaya konulmuş değil.
2. Brezilyalı yetkililer kesin mikrosefali teşhisi almış bebekleri anneleriyle birlikte test ediyorlar ve şu ana kadar 270 teyitli mikrosefali vakasından sadece 6’sında zika virüsü ile enfeksiyon tespit edilebiliyor.
3. Amerikan Nöroloji Akademisi diyor ki:

“Mikrosefali, erken gelişme safhasında beynin maruz kalacağı herhangi bir etkene bağlı olarak gelişebilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, yılda ortalama 25,000 bebek mikrosefali ile dünyaya gelmektedir.”

Beyne herhangi bir ters etkiden bahsediyoruz;
– toksik tarım ilacı maruziyeti mesela, buna bağlı gebede oluşacak uzun süreli malnutrisyon?
– annenin bedenine zerk edilmiş toksik bir madde – uyuşturucu veya bir(kaç) aşı?
– fiziksel darbe?
– annede kronik yüksek ateş?
– vs. vs….

Jon Rappoport muhteşem ifade etmiş bakınız:

“Tam 25,000 mikrosefali vakası, bir sefere mahsus değil bakın, ABD’de her sene görülen vaka sayısı bu. Peki bu ne anlama geliyor? 1492’de Kristof Kolomb getirdi Zika’yı Amerika kıtasına da bunca zaman dormant kalan virüs modern çağda ABD’de patlama mı yaptı?

Hayır. ABD’de yıllık 25,000 vaka olması demek, şu an bizlere yutturulmaya çalışılan hikayenin palavradan başka bir şey olmadığı anlamına geliyor tam olarak.”

CDC ve DSÖ yetkilileri ellerindeki bunca az kanıta rağmen elbirliğiyle yarattıkları global paniğin önüne geçmek için adım atacaklar mı, Ebola’da olduğu gibi aşısı daha 2. faz klinik deneye geçemeden salgın histerisi sönüp gidecek mi hep birlikte göreceğiz.