Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
Planlı “pandemi” Covid-19’un ortaya çıkış hikayesinde global oyunculardan birkaçının dikkatlerden kaçan icraatlerinin izini sürüyor olacağız bu yayında. Küresel planın yereldeki işbirlikçileri için de ipuçları bırakacağız.
Önce İngiltere’ye uzanıyoruz…
İngiltere’de ilaç/aşı endüstrisi, akademi ve fon sağlayan ilgili kurumları bir araya getiren bir oluşum, ‘UK Vaccine Network’ yapılanmasını mercek altına alıyoruz. Türkçesine ‘İngiltere Aşı Ağı’ diyebileceğimiz bu oluşumun görevi, inanılır gibi değil ama, hala bilimsel olarak varlığı ispatlanmamış olan “Wuhan virüsü” [ SARS-CoV-2] için aşı geliştirilmesini sağlamak.
İngiltere’nin Aşı Ağı’nın perdesini biraz aralayınca ise, karşımıza tabii ki gezegenin taçsız kralı Bill Gates’in Bill & Melinda Gates Vakfı, Dünya Sağlık Örgütü, İngilizler’in gözbebeği ilaç firması [Türkiye’ye de büyük yatırımları olan] GlaxoSmithKline ve İngiliz Devleti’nin içe içe geçmiş, 200 milyon pound’luk bir para havuzunda yüzen iş ilişkileri çıkıyor. Evet… İngilizlerin bu pandemi için oluşturulmuş aşı kurulunu oluşturan 34 ismin 32’sinin, doğrudan Gates Vakfı’ndan almış olduğu 200 milyon poundun üzerinde “bağış” sözkonusu.
Gates Vakfı sadece doğrudan bağışlarla akademisyen ve bilimadamı satın almıyor biliyoruz ki, örümcek ağını, aynı zamanda kurduğu iş ortaklıkları ile de ilmek ilmek genişletiyor. Bu ortaklıklardan biri de Türkiye’de aşı piyasasını [ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde görev alan Aşı Bilim Danışma Grubu üyelerini] neredeyse bütünüyle ele geçirmiş olan GlaxoSmithKline.
Gates ve GSK ortaklığı ise çok özel, zira GSK’nın CEO’su Emma Walmsley 2019 Aralık ayında Microsoft’ta Gates’in sağ kolu olarak yönetim kuruluna katılıyor.
1969 doğumlu Emma, Oxford Üniversitesi filoloji mezunu, 17 sene Loreal’de pazarlama müdürlüğü yapıyor, Paris ve New York’tan sonra Loreal’de son pozisyonu Şangay, Çin’de Loreal genel müdürlüğü… Burada bir başka Çinli kozmetik firmasının da idareciliğini yaptıktan sonra GSK’ya transfer oluyor. Bu arada, 2017’ye kadar idareciliğini yaptığı Baileys, Johnny Walker, Smirnoff, Guiness markalarının üreticisi DIAGEO içki firması da Çinli bir firma tarafından satın alınıyor. 2017 yılında GSK CEO’su Sir Andrew Witty’nin boşalttığı yeri alıyor.
2012’de Kraliçe tarafından İngiltere ekonomisine katkılarından dolayı Şövalyelik ünvanıyla onurlandırılan Witty’i tanıyalım ve unutmayalım: İlaç sanayii ve özellikle GSK, İngiliz kraliyetinin tacında taşıdığı mücevher, gözbebeği. Ekonomik çıkarlar elbette her zaman öncelikli olmak zorunda:
Ekonomi mezunu ve pazarlama müdürlüğünden CEO’luğa kadar yükselmiş Sir Andrew Witty’nin 9 yıllık GSK yöneticiliği uluslararası rüşvet skandalları, şirket içinden çıkan ihbarcılar, şirketin kriminal suçlar nedeniyle çoklu kereler mahkumiyeti ve dünyada tek celsede ödenmiş (3 milyar dolar gibi) rekor düzeyde tazminatlarla süslü…
Bütün bunlar olup biterken, kendisinin sadece 2009 yılına ait maaşı, bonuslarla beraber 3 milyon 128 bin pound olarak kaydedilmiş. GSK’nın o senelik karı ise 8.5 milyar pound (13 milyar dolar). KAYNAK
Hatırlayın, 2009 GSK’nın altın yılıydı. H1N1 olarak da bilinen domuz gribi salgınında, DSÖ’nün pandemi ilanından 3 ay sonra GSK aşım hazır diyerek piyasada hakimiyeti ele geçirmişti. Bugün ise aşısının narkolepsiye yol açtığı kanıtlanmış durumda.
2000-2002 yılları arasında Çin’in Guangzhou Valisi’nin ekonomi danışmanlığını yapmış Witty, şu anda da Singapur başbakanının araştırma, inovasyon ve ticari teşebbüs konseyinde danışmanlık görevini sürdürüyor.
Ana karakterlerimizin hep bir Çin bağlantısı olması da hayli enteresan, değil mi?
GSK’dan sonra CEO olarak göreve başladığı Amerikan sağlık hizmetleri şirketi OPTUM’da yer verilen bilgiye göre, kendisi aynı zamanda Bill ve Melinda Gates Vakfı’na danışmanlık hizmeti sunuyor.
Ve 20 Nisan 2020 tarihi itibariyle kendisini, DSÖ’nün Covid-19 hastalığına karşı geliştirilecek aşı çalışmalarını hızlandırmak amacıyla kurduğu yeni görev gücünde çalışırken buluyoruz.
Gates’le birebir çalışma kapasitesindeki iki isim, Gates’in 2019’da tatbikatını yaptığı virüs için aşıyı çıkaracak ve bu aşıyı daha sonra tüm dünya ülkelerine dayatacak, parası yetmeyenlere “insani yardım olarak” bağışlayacak kurum ve kuruluşlarda [GSK ve DSÖ’de] kilit noktalara yerleştirilmiş durumda.
Peki ya test?
İngiltere’de Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Covid-19’a diagnostik test geliştirmesi için 500 bin pound bütçe verdiği Mologic adlı firma, diğer yandan Gates tarafından fonlanmakta.
Test çıktığında, devletin yana yakıla “NHS’imizi–sağlık sistemizi–koruyun’ kampanyaları yürüttüğü İngiltere’de bu testin kişi başına NHS’e maliyetinin £225 – £250 arasında olması bekleniyor. Ülke herkesi test etmek istediğini açıklamış durumda, o zaman 65 milyonluk nüfusu test ettiği taktirde Mologic şirketi sadece testten 13 milyar poundun üzerine para kazanmış olacak.
Altyazılı videosunu yayımladığımız Alman doktor Wolfgang Wodarg’ın virüs vurguncuları ile ilgili sözlerini hatırladınız mı? Ne diyordu?
Bilimsel olarak ellerinde veri bile olmadan, virüs var ve çok da tehlikeli diyen virologlar, peşisıra peydah olan ve biz hemen size test geliştiriverelim diyen fırsatçılar, böylesi ehemmiyetli bir konuda “uzman” görüşlerine başvurulmak üzere kuruluveren, bilirkişi panelleri, uzman kurulları, aşı ağları… Bu ağla bütünleşen devlet idari yapılanması. Girift ve bariz çıkar çatışmalarına rağmen eldeki bu kadronun yönlendirmesiyle alınan “güvenlik”, “sağlık”, “tecrit”, “karantina” kararları…
Halbuki kral çıplak, virüs taçsız, ortada panik havası ve bundan iştahla beslenen fırsatçılar ve en tepede iplerini tutmuş gülümseyen birkaç cani adam.
Dr. Wodarg’ın bahsini ettiği bu tabloyu İngiltere üzerinden analiz etmeye devam ediyoruz. Gelelim İngiliz hükümetinin baş bilim danışmanı, Sir Patrick Vallance’a.
2018 Mart ayında, 12 yıl hizmet ettiği GSK şirketinden ve Araştırma ve Geliştirme Departmanı başkanlığı görevinden ayrılarak devlette baş bilim danışmanı olarak çalışmaya başlıyor. Bu kararlar hep çok isabetli, zira GSK, 2009’da domuz gribi salgını çıkmadan seneler evvel hazırlıklara başladığını belirtmiş, salgından 3 ay sonra aşım hazır demiş bir şirket… Vallance’ın en büyük başarılarından biri de özellikle solunum yolları hastalıklarına karşı yeni ilaçlar geliştirmiş olması… Taraflar için hayli öngörülü ve isabetli bir karar olduğu açık. Doğrudan başbakana ve kabineye danışmanlık veriyor. SAGE denilen, acil durumlarda hükümete eylem planı hazırlayan bilim danışma kurulunun başkanı.
İngiltere Aşı Ağı’nın kimlerden oluştuğu da kendisi tarafından açıklanıyor.
Aşı Ağı’nın başkanlığını, aynı zamanda İngiltere Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın baş bilim danışmanlığı görevini yürüten Chris Whitty yapıyor (üstteki fotoğrafta solda).
Whitty, özellikle İngiliz The Guardian Gazetesi tarafından büyük destek gören tecrübeli bir doktor.
Ve çoğu tecrübeli doktor ve akademisyen gibi, 53 yaşındaki bu Oxford mezununun da Bill & Melinda Gates Vakfı ile yolları kesişmiş, sıtma araştırmaları için vakıftan 40 milyon dolar bağış almış bir isim, İngiltere’nin Covid-19 mücadelesini yürütecek, alınacak idari kararları belirleyecek ve dahi aşı çalışmalarını yönlendirecek isim oluyor. Bilmeyenler için tekrarlayalım, Bill Gates ülkelere işte böyle sızıyor.
Sızma planında elbette medyanın rolü tartışılmaz. Örneğin iştahla korona haberciliği yapan ve Whitty’yi yere göğe sığdıramayan İngiliz The Guardian gazetesinin, Gates’in bağışıyla global habercilik sitesini açarak, buradan gerek sağlık gerek iklim değişikliği konuları olsun, ajandaya uygun haber servis etmeye devam ettiğini belirtelim.
Tablo ABD’de farklı değil biliyoruz ki. ABD’de korona gemisinin kaptanı Dr. Anthony Fauci’nin ve çalıştığı Milli Sağlık Enstitüleri’ne bağlı Milli Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nün hemen Ekim 2019’da Gates’ten 100 milyon dolarlık hibe almış olduğu gerçeği bir tarafa, Gates Amerikan CDC’ine de yıllar içerisinde milyonlarca dolarlık bağışta bulunuyor. En son 2013’te CDC Vakfı üzerinden yaptığı 13.5 milyon dolarlık bağış, global çapta yürütülecek menenjit ve rotavirüs aşılamalarının yanısıra ilginçtir, respiratuar hastalıklara karşı geliştirilecek tedavileri de kapsıyor.
Dünya Ekonomi Forumu ve Bill & Melinda Gates Vakfı sponsorluğundaki CEPI’den daha sonra ayrıntılı bahsedeceğiz; bunlar farklı Coronavirüs aşıları geliştirmek için dünya genelinde farklı firmalarla çalışıyor. Bunun Amerika ayağını, Dr. Anthony Fauci ve Milli Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Dairesi’nin gözetimi ve işbirliği ile Moderna adlı firma oluşturuyor. Yalnızca 4 ayda, rekor hızda aşıyı hazırlayan Moderna’nın, tıpkı İngiltere’den Wellcome Trust’ın yatırım yaptığı gibi RNA aşısı çıkardığını görüyoruz. Daha önce hiçbir şekilde denenmemiş, yepyeni bir aşı teknolojisi bu, hayvan deneyleri durumun aciliyeti nedeniyle Fauci’nin oluruyla atlanmış ve doğrudan insan deneylerine geçilmiş durumda ve bu şekilde hazırlanan DNA ve RNA aşılarının insan DNA’sına etkisinin ne olacağı şu an için bilinmemekte.
Rutin aşılardan farklı olarak ilaç firmalarına, çıkaracakları pandemi aşılarının yol açacağı istenmeyen etkiler için devletlerin yasal soruşturmadan muafiyet hakkı tanıdıkları, Bill Gates’in de daha önce paylaştığımız röportajında dünyaya bu yönde çağrıda bulunduğunu yeniden hatırlatalım.
Mart ayı ortasında Dr. Fauci’nin Covid ölümlerinin senelik grip ölümlerinin 10 katı olduğu yönündeki kasıtlı yanlış beyanları aşı için Amerikanvari pazarlama çalışmaları olarak kayıtlara geçerken, başkan Donald Trump’ın süreci yürüttüğü bir diğer isim, Beyaz Saray Koronavirüs Görevgücü ekibinden Dr. Deborah Birx, Dr. Fauci ile HIV/AIDS araştırmaları ve aşı geliştirme çalışmalarında omuz omuza çalışmış bir isim olarak öne çıkıyor ve elbette yine Bill Gates’le finansal ilişkileri bulunuyor.
Deborah Birx, Bill Gates vakfınca milyarlarca dolarla ödüllendirilmiş, global sağlık hizmetleri sunma iddiasındaki The Global Fund’ın yönetim kurulunda yer alıyor.
The Global Fund sitesi aradaki sıcak ilişkiyi şöyle açıklıyor:
“Bill & Melinda Gates Vakfı, yaptığı nakit bağışlar, yönetim kurullarımız ve komitelerimizde aldığı aktif rol ve bağış toplama etkinliklerimize gösterdiği destek ile Global Fund’ın en önemli ortaklarındandır. Gates Vakfı bugüne kadar Global Fund’a 2.24 mil-yar dolar katkıda bulunmuş, 2020-2022 dönemi için de $760 milyon dolar bağışta bulunacağı taahhütünü vermiştir.”
Dr. Birx ve Fauci bugün, ABD’de koronavirüs salgınına karşı beyaz saraya sunulan diğer eylem planlarını ekarte edip Bill Gates’in modelini uygulamaya koydukları ve ülkeyi onarılması zor bir ekonomik krize sürükleyen tecrit planlarını dayattırdıkları için ağır eleştirilere maruz kalmakta.
İlişkiler ağının ABD ayağının ayrıntıları başka yayının konusu olsun, biz şimdi yeniden İngiltere’ye dönelim…
Gates bağlantılı, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Baş Bilim Danışmanı Chris Whitty’nin İngiltere’nin 34 kişilik Aşı Ağı’nın başkanlığını yürütmekte olduğundan bahsetmiştik. Endüstri, akademi ve ekonomik kaynak sağlayacak kuruluşları bir araya getirerek aşı ve aşı teknolojilerine yatırım yapmalarını amaçlayan bu örgütteki 34 kişiden 32’sinin, devlet kurumlarında çalışıyor olmalarına rağmen Bill and Melinda Gates Vakfı’ndan bağış/hibe kabul etmiş isimler olması, sanırız artık kimseyi şaşırtmıyordur?
Bunlardan biri, İngiltere’nin İlaç ve Tıbbi Cihaz Denetleme Kurumu (MHRA)’dan Ian Hudson. İngiltere’nin FDA’i, ilaç denetim ve onayından sorumlu kişi bu! Bu devlet kurumu, B&M Gates Vakfı’ndan £980,000 bağış alıyor. (15 Aralık 2017)
Üretim aşamasına gelmiş 200’ün üzerinde aşı ve Gates’in ha geldi ha gelecek dediği Pandemi için lazım olacak yeni(!) teknoloji ürünü ‘GEN BAZLI AŞILAR’ var ve gördüğümüz üzere kimlerin bu aşıyı olması gerektiğini belirleyecek diagnostik testler de, aşıların kendisi de, bu aşıların vurulduktan sonra yaratacağı zarar ve ziyanın takibini yapıp kaydını tutacak “akıllı” sistemler de hep Gates’in kontrolünde.
Bu kurumun Türkiye’deki karşılığı olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) idaresinin ise, 2020 yaz aylarında muazzam seri değişikliklere şahit olduğunu hatırlatalım; istifasını sunan eski başkan Hakkı Gürsöz’ün görevini Harun Kızılay devralmış, 15 gün sonra ise bu defa kendisi, yerini Doç. Dr. Tolga Tolunay’a bırakmış durumda. Kritik dönemlerde gerçekleşen bu olağanüstü hızlı değişikliklerin ardındaki sebepler herhalde kamuoyuna bir şekilde yansıyacaktır.
İngiltere örneğine dönecek olursak, Ian Hudson Eylül 2019’da devletteki bu görevinden ayrılıp Bill and Melinda Gates Vakfı Londra şubesinde Özel Danışman olarak çalışmaya başlıyor. Bu arada da İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yeni yöneticisi, Dr. June Raine’e Gates Vakfı’ndan alacağı projeler için £292,000’luk hibe ayarlıyor.
Hayırsever Gates’in kadın sağlığına özel bir ilgisi var biliyoruz ki ve bu defa da, gebelikte alınacak(!) ilaçların güvenli doz ayarlarının yapılabilması için–belki o arada hangi trimester’de hangi aşı(LAR)ın da vurulabileceğini araştırırlar– İngilizler’in FDA’ine “yatırım”….. Yok yok… bağış yapıyor… Gates acaba bizim ülkemizdeki kadınların sağlığına da aynı şekilde ilgi duyuyor olabilir mi? İlerleyen paragraflarda bakalım, görelim.
Buraya kadar görğümüz şey ise, Gates’in, devlet kurumlarına ve uygulanacak politikalara nasıl sızdığına dair şablonu ortaya koyuyor.
Bill and Melinda Gates Vakfı’ndan Dr. Dan Hartman İngiliz İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna bağışta bulunduğu proje için diyor ki, “Bu 3 S projesi, dünyanın belli başlı hastalıklarıyla mücadele için girişilen halk sağlığı programlarının başarısı için hayati önemdedir. Yeni bir ilaç veya aşı piyasaya çıktığında potansiyel risklerin hemen anlaşılıp tanımlanabilmesi kritik önemdedir. İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun bu projemize dahli, ulusal merkezlerde bilim ve denetleme mekanizmalarında ekspertiz sağlayacaktır.”
Gates’in aynı şekilde, emrindeki DSÖ üzerinden Afrika’da aşıların yarattığı ölüm ve sakatlıkları gizlemek amacıyla benzer “takip sistemlerini” kurdurduğu biliniyor. Yakında tüm dünya nüfusuna mecburi hale getirilecek son teknoloji ürünü pandemi aşılarımızdan sonra meydana gelecek sorunların takip ve kaydının kimin kontrolünde olacağını sanırız artık biliyoruz.
2000’den bu yana ağlar nasıl yavaş yavaş örülmüş, 2020’de planladıkları teknokratik devrimle sağlanacak totaliter dünya rejimi için ülkeler büyük bir koordinasyonla adeta askeri nizamda, tek merkezden gelen emir ve komutayı hayata geçirmeye nasıl hazırlanmış, görüyoruz. 2010’da Rockefeller Vakfı’nca kaleme alınmış senaryoların ismi neydi hatırlayalım? “Lock Step”. Uygun adım marş…
İngiltere’de bahsi geçen gelişmelerin yaşandığı tarih 17 Aralık 2017. GSK’dan çıkacak aşı ve ilaçların güvenliğinin ve yan etki takibinin yine Gates bağlantılı resmi kişi ve kurumlarca, yine Gates’in sağladığı teknolojik test/sürveyans sistemleriyle denetimi garantilenmiş oluyor. Gates’in, onyıllardır fonladığı Johns Hopkins Hastanesi‘yle 18 Ekim 2019’da yapacağı korona pandemisi tatbikatına şunun şurasında 2 yıl kalmış. 1,3 milyon pound tutarında bu yatırım, yüz milyarlar olarak Gates’e geri geleceği gibi, asıl hedeflenen şey, insanlığın teknolojik esaretle sisteme tabi hale getirilmesi ve üremelerinin önüne geçilmesi, bu minik yatırımlarla mümkün olacak.
İngilizler’in aşı panelinde, Vakıf‘la hiç ilgisi olmayan yalnız 2 kişi var ve bunlar ABD’nin Savunma Bakanlığı’na bağlı DARPA’sına karşılık gelen İngiltere Savunma Sanayii Bilim ve Teknoloji Laboratuvarı’nda çalışan isimler. DARPA, “Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Ajansı” ismiyle kurulmuş Pentagon’a bağlı bir birim. İngilizlerin savunma bakanlığına bağlı çalışan bu iki isim de, sonuç itibariyle, Sir Patrcik Vallance’ın, yani esasen GSK’nın emrinde çalışan grup üyeleri konumunda.
Aşı Kurulu üyelerinden,
– Adrian Hill, Gates’ten £10 milyon alıyor.
– Andrew Pollard, 36.9 milyon pound.
– Eleanor Riley £50 milyon,
– İngiltere’nin Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise £80 milyon görüyor Gates Vakfı’ndan.
En düşük bağış miktarı, 1 milyon pound’un altına inmiyor.
Pirbright Enstitüsü, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Tıbbi Araştırmalar Konseyi, Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu hep Vakıf’tan düzenli bağış alan kurumlar. Ve tabii meşhur covid-19 modeliyle Imperial College, yanısıra Sheffield University, Liverpool Tropikal Tıp Fakültesi, St Georges Üniversitesi, hepsi Gates’ten bağış alan ve İngiltere’nin AŞI KURULUNDA da TEMSİL EDİLEN kurumlar.
Imperyal Kolej demişken…
İngiltere başbakanı Boris Johnson’ın İngiltere’nin tecrit uygulamasına gitmeyeceğini açıkladığı günün ertesinde sundukları matematik modelleme ile İngiltere’de 500 bin, ABD’de de 2 milyon kişinin Covid-19’dan öleceğini öngörerek, bu ne hakem kontrolünden geçmiş ne de yayımlanmış çalışma baz alınarak ülkenin 180 derece yön değiştirip sokağa çıkma yasağı uygulamasına geçmesinin, ABD’de de eyaletlerin bir bir aynı modeli uygulamasının yolunu açmış Londra’nın Imperyal Kolej’ini ve modelin [evde hapis modelinin de diyebiliriz] mimarı, epidemiyolog ve matematik profesörü Neil Ferguson’u mercek altına alalım istiyoruz.
- Endüstri ile ortak faaliyetleri konusunda hayli iddialı Londra İmperyal Kolej’in çalışanı Ferguson’un “kristal küresi” ilk olarak 2001-2002 yılları arasında İngiltere’deki ayak-ağız hastalığı için öngörüde bulunuyor ve Ferguson’un tavsiyesi ile hükümet, hepsi sağlıklı 4 milyon sığır, 2 milyon da koyun ve domuz itlaf ediyor, İngiltere’nin uğradığı ekonomik zarar 2 milyar pound oluyor. Dönemin baş bilim danışmanı Sir David King devreye girerek gidişata son veriyor, hayvan katli duruyor.
2. 2002’de Ferguson İngiltere’de deli dana hastalığından 50 bin insan ölecek diyor. Koyunlar da girerse işin içine, sayı 150 bine çıkar diye ekliyor. İngiltere’de bu nedenle ilişkilendirilen ölüm sayısı 177’de kalıyor.
3. 2005’te, Ferguson’ın matematik modeli kuş gribinden ölüyoruz, 200 milyonumuz birden, kehanetinde bulunuyor. Dünya genelinde 282 can kaybı yaşanıyor. 2014’e kadar kuş gribi saymayı sürdüren Amerikan CDC’si tüm dünya genelinde 10 senede 396 ölüm bulabiliyor.
4. Hükümetin ısrarla danışmaya devam ettiği Ferguson ve İmperyal Kolej’deki diğer arkadaşlarının matematik modeli, 2009 domuz gribi (H1N1) pandemisinde de 200,000 İngiliz’e ölüm cezası kesiyor, oysa ölümler 500 kişiyi bile bulmuyor. Devlet, GlaxoSmithKline’a (GSK) boşu boşuna 90 milyon dozluk aşı ücreti ödediği ile kalıyor.
5. Ferguson’un küresi bu sene Covid-19 için hiç önlem alınmasa 500 bin kişiye mezarı işaret ediyor, salgının tepe noktasında kaydedilen ölüm sayısı 12 binde kalıyor. Ölüm raporlarının düzenlenmesindeki usulsüzlükler ve uygulanan tedavilerin bizzat ölüme yol açtığının öğrenilmesi gibi şaibeleri hiç hesaba katmaya bile gerek yok. Neden derseniz, İngiltere’de yılda ortalama 600,000 kişi hayatını kaybediyor, bunun 17 bininin gribe bağlı olduğu belirtiliyor. Kanserden ölenlerin sayısı yalnız İngiltere için senede 160 bin…. Fakat Ferguson istediği sonuca ulaşmış, tecrit ve sokağa çıkma yasağını devreye sokturmuş bulunuyor. İngiltere’nin bu krizde ekonomik kaybının haftalık 20 milyar pound olduğu ileri sürülüyor. Fakat her şey göze alınmış durumda gibi, zira hedef büyük; herkese zorunlu aşı, herkese zorunlu biyometrik kimlik yapmamız lazım… Taçsız kral böyle istiyor…
Bu projenin mimarlarından İmperyal Kolej, Wellcome Trust’tan bugüne kadar £400 milyon pound tutarında hibe, Bill and Melinda Gates Vakfı’ndan da ayrıca bir £184 milyon pound bağış almış bir kurum. Üniversitenin ve akademisyenlerinin bu şartlar altında bağımsız herhangi bir çalışma/araştırma yahut yönlendirme yapabilmesini beklemek, hayalcilik olur. Hele bir de İmperyal Kolej’de bizzat Neil Ferguson’un başında olduğu Vaccine İmpact Modelling Consortium’un ana ortaklarının Bill ve Melinda Gates Vakfı ile GAVI aşı alyansı, GAVI’nin de 20 sene önce bizzat Bill Gates’in 750 milyon dolarıyla kurulmuş bir kurum olduğu düşünülürse, ortadaki çıkar ihtilafının rengi daha da koyulaşıyor! Yeryüzündeki çocuk nüfusun yarısını aşıladığı iddiasındaki GAVI ve Bill Gates’e çalışan Ferguson’un, İngiltere’nin Corona virüsüne karşı alacağı önlemlerin belirleyicisi konumundaki matematik modellemelerini yapıyor olması, hele de geçmişteki izahı mümkün olmayan yanılgıları düşünüldüğünde, başlı başına skandal sayılmalıdır.
Konunun İngiltere ayağını bitirmeden, yeniden CEPI isimli kuruma dönüyoruz. Coalition for Epidemic Prepareness and Innovation, açılımı… Epidemilere Hazırlık ve Teknolojik İnovasyon Koalisyonu bu…
Herhalde tahmin edebiliyoruzdır artık, bunun da kurucusu taçsız kralımız Bill Gates; Norveç, Hindistan, Wellcome Trust ve WEF (Dünya Ekonomi Forumu) ile birlikte çalışıyor burada ve “daha güvenli bir dünya için yeni aşılar” vaadediyor.
CEPI, ansızın bastırıveren pandemilerde, “en büyük kurtarıcı olan aşı” için öyle aylarca, senelerce bekleniyor olmasından mustarip, biz bu işi iki üç haftaya indirelim yeni teknolojilerimiz ile diyor.
10 Aralık 2018’de endüstri dostu bağışseverimiz İmperyal Kolej’de Neil Ferguson’un departmanına 8.4 milyon dolar bağışlayarak, “RapidVac” (“Çarçabuk Aşı Yapma”) projesini başlatıyor. DSÖ de kendileriyle hemfikir. Disease X, yani ismi konmamış her ne öcü hastalık gelecekte patlak verirse, 3 hafta içinde RNA aşımız hazır olsun istiyoruz diyorlar. Ne tesadüftür ki, bizim SARS-Cov2 virüsü de RNA virüsü çıkıyor. Beklenilen(!) X hastalığımız da, çok yakında yepyeni teknolojili aşısına kavuşmuş olacağa benziyor. O arada, Dr. Fauci’den örnek verdiğimiz gibi, ismi büyük bilimadamları hayvan deneylerine vakit yok, daha önce hiçbir şekilde denenmemiş bu aşılar için doğrudan insan deneylerine geçilsin diyorlar ve Nisan ayı itibariyle de deneylere başlanmış oluyor.
Wellcome Trust’ın RapidVac felsefesini ve teknolojisini anlattığı, önümüzdeki yıllarda her yeni pandemi ilanında nasıl tüm dünya popülasyonuna birtakım genetik kodların zerkinin yolunun yapıldığını anlayabileceğiniz videoyu izleyelim.
Şimdi de, 2017 yılında Gates Vakfı‘nca yayımlanıp, gelecek(!) ve belli ki viral olacağı da önceden belli, hatta DNA değil de RNA virüsüne bağlı olacağı da öngörülebilmiş pandemilerde vücudunuzu kendi tabirleriyle “aşı fabrikası”na dönüştürecek gen bazlı aşı çalışmalarına yatırımlarını anlatan videoda sıra:
Bu noktada, Türkiye’ye dönelim. Küresel ağın yereldeki temsilcileri kimler olabilir, ne tür girişimlerde bulunmuşlardır, yüzeysel de olsa bakalım.
Önceklikle, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin 2023’te Türkiye’yi ilaçta bölge üssü haline getirme hedeflerinin olduğunu tespit edelim. Oyuncuların buna göre konumlanmış olması doğal. GSK Türkiye Medikal Direktörü Dr. Fulya Erman, Türk ilaç sektörünün mevcut durumunu, şirketinin hedeflerini ve gelecek dönem vizyonunu anlatırken bakın neler diyor?
Solunum rahatsızlıklarına ilgi / yatırım büyük görüyoruz. 7 milyarlık dünya nüfusuna dayatılacak solunum yolu rahatsızlığına karşı geliştirilmiş aşı kulvarında kıyasıya bir yarış olduğu açık. Ve elbette bütün oyuncuların, tarihteki en büyük tıbbi düzenbazlıkların döndüğü HIV / AIDS‘te uygulanan şablonu temel alıyor olmaları ve bundan sonraki hertürlü HAYALİ VİRÜS salgınında en az HIV / AIDS boyutunda bir korku / terör / panik çıkarmasıyla global nüfusa dayatılacak tıbbi müdahalelerin yolunu hazırlamak istemeleri “anlaşılır”.
GSK’ın DSÖ (WHO – Gates’ Health Organisation) bağlantılarına da değinmiş doktorumuz:
Hatırlayın…
Gates DSÖ’ye, bireysel olarak birkaç ülkenin toplamından da fazla senelik bağışta bulunmakta, en büyük 2. bağışçı konumunda.
Eski GSK CEO’su Andrew Witty şu an DSÖ’de görevli, şu anki GSK CEO’su Microsoft‘ta Gates‘in sağ kolu, GSK Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Kampüsü dahilinde aşı geliştirme ve deney çalışmalarını sürdürmekte ve ileride de göreceğimiz gibi, Gates’in Microsoft ve vakfı aracılığıyla doğrudan Hacettepe Üniversitesi’ne ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağışları sözkonusu.
Hatırlanması gereken bir diğer nokta, Türkiye‘deki “aşı danışma bilim kurulu” ile pandemi nedeniyle oluşturulan “bilim kurulu”nda Hacettepe Üniversitesi‘ne mensup enfeksiyon uzmanlarının, hatta GSK firması için Türkiye’de çocuklar üzerinde aşı deneyi yürütmekte olanların dahi doğrudan hakimiyeti sözkonusu.
Hadi isterseniz artık ismini koyalım…
Uzun yıllar Türkiye’de rutin aşı takvimine hangi güzide aşıların apar-topar alınacağını belirleyen kurulun ve ilaç firmaları denetimindeki Aşı Çalışma Grubu’nun başkanlığını yürütmüş, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan… Çocukların ve ailelerinin kabusu, endüstrinin Türkiye’ye biricik armağanı Sn. Ceyhan, “pandemi” vesilesi ile artık ülkeye mal olmuş ve ne yazık ki müstakbel CV-19 aşımız nedeniyle de tüm yaş gruplarının başına musallat olmuş durumda.
Yukarıdaki açıklamada klinik çalışmalardan kasıt, aşıların bebek / çocuk ve erişkinler üzerindeki deneyleri oluyor. Aşı deneyleri Türkiye’de hangi çocuklar üzerinde yapılıyor, hangi doktorlar bu deneylere imza atıyor, araştırılmalı mı? Kesinlikle evet.
“Sağlığa erişim” maskesi altında aşı firmasının hedefi hayatlarımıza, çocuklarımıza dokunmak. Bu “dokunma” teması iyilikseverlerin kullandığı enteresan buzzword’lerden…
İlaç firmalarının etki alanlarını genişletmede kullandıkları yöntemlerden biri de “sağlık okuryazarlığı”nı artırmak adı altında, oltaya gelmeye hazır bazı sivil toplum örgütlenmeleri ve elbette gençleri kullanmaları:
Türkiye’de GSK’nın varlığı, Türkiye’ye yatırımı, hepimize ulaşma ve dokunma(!) isteği ortada.
GSK’nın bu konuda kendine seçtiği yerli partnerlerden Hacettepe Üniversitesi‘ne baktığımızda karşımıza Bill and Melinda Gates Vakfı’nın çıkması bu noktada bizi şaşırtır mı? Elbette hayır. Gates’in hayırsever eli bakalım kimlere “dokunmak” istiyor ülkemizde?
Evet, 2014’te Gates’in Küresel Halk Kütüphaneleri projesi Cumhurbaşkanlığı tarafından himaye altına alındıktan sonra, 2016’da devlet, akademi ve iş dünyası arasında arayüz olma iddiası ve sevdasını en yüksek sesle dile getiren üniversitemiz olarak, yerli İmperyal Kolej, yani Hacettepe Üniversitemiz hem aşı hizmetleri için GSK’yı bünyesinde ağırlıyor hem de dünyayı aşılamayı, o arada dijital kimliğe de geçirmeyi kafasına koymuş Gates’in küresel sağlık politikalarını yayma, toplumlara ulaşma, erişme, değme projesi olan yereldeki halk kütüphanelerini küresel eğitim eğitim-öğretim ve cazibe merkezi haline getirme projelerini zaman geçirmeden, 2016’da hayata geçirmiş oluyor.
Gördüğümüz üzere bir diğer cani filantropik kuruluş, Clinton Global İnitiative de, elbette demokrat kanattan Gates’in bu projesine destek veren kuruluşlar arasında. Microsoft da tabii ki “ücretsiz” olarak projeye yazılım desteği sağlıyor…
“Yerel Dönüşüm, Küresel Hedef” sloganı altında Birleşmiş Milletler’in 21. yy Ajandası (UN Agenda 21) gereğince, ulus devletlerin eğitim-öğretim, sağlık, gıda / tarım ve hayvancılık, teknolojik gelişim gibi sektörlerine sızılıp, benimsettirilen yeni komünetaryen anlayış çerçevesinde tüm politikalar küresel merkez idaresinde üretilir hale getirilmiş oluyor. 2020’nin açılışını kutladıkları CV-19 senaryosuyla birlikte interneti gerçek bilgilerden temizleme, insanların doğru bilgiye erişimini engelleme ve sansür gayretlerinin had safhaya çıktığı bir dönemde, “bilgi savaşları”nın altyapısının nasıl önceden itinayla döşenmiş olduğu da, anlaşılmış oluyor.
Hacettepeli hocaların bunca heyecanla kutladıkları eğitim ve bilgilendirme toplantılarının içeriğine dair bir bilgi göremiyoruz haberde, ancak Gates’in kadınların üreme sağlığına olan özel ilgisi bilindiğinden ne konuşulmuş olabileceğini tahmin etmek zor olmasa da, biz yine kendi amaç bildirgelerinden aktaralım: 20 yıldır 50’yi aşkın ülkeye yaptıkları “stratejik yatırımlar” ve “halk kütüphanelerini destekleme çalışmaları” 2018 itibariyle sona erecekmiş. Bu süreçte devletlerin her kademesinden büyük destek gördüklerini belirten vakıf, yapılan kolektif yatırımların dünya genelindeki toplulukların gelişiminde lokomotif görevi göreceğine inançlarının tam olduğu belirtmiş.
Bütün bu sosyal eşitsizlikleri giderme, herkesi dijital teknoloji vasıtasıyla “doğru bilgi”ye kavuşturma, eğitim verme flaması ile 20 senede az gelişmiş ve gelişmekte olan 50’yi aşkın ülkeye kütüphaneler aracılığıyla SIZMA AMAÇlarını ise şöyle ifade etmişler: “Sağlıkla ilgili ürün ve hizmetlerin [Ed-Not: aşı olabilir, doğumkontrol yöntemleri, kürtaj hizmetleri vs. olabilir…] halka ulaşımını kolaylaştırmak, anne ve bebek ölümleri azaltılabilsin [Ed-Not: Bunun için dünya kadar tetkik cihazımız var satacak, zehir niyetine sentetik vitamin ve zehir dozunda verdiğimiz demir gibi minerallerimiz var, aşılarımız çeşit çeşit…], hastalıklar kontrol altına alınabilsin, herkes eşit derecede sağlık hizmetlerinden faydalanabilsin diye [Ed-Not: Bireyi değil, toplumu korumak adına, toptancı sağlık uygulamaları ile kitlelere gereksiz ve invazif ilaç ve uygulamaları gerekirse zorla dayatma olarak okuyoruz] sağlık sistemlerindeki yenilikleri ulaştırmak”.
Hacettepe Üniversitesi madem ki kendini halk sağlığına bunca adamış, Sağlık Bakanlığı bünyesindeki kurullarda orantısız ağırlıkta temsil gücüne sahip, çalışanlarının da aşıya karşı özel bir ilgisi ve kariyer yatırımı var, partnerleri / hamileri Bill ve Melinda Gates Vakfı ile münasebetlerinin derinliğine bakmamız yerinde olur.
Vakfın Hacettepe Teknokent Teknoloji Transfer Merkezi’ne 2013 yılında “Global Kalkınma” programı adı altında 3,169,269 dolar, 2015 yılında da 6,743,892 dolarlık hibeleri olmuş.
Hacettepe Teknokent Teknoloji Transfer Merkezi ne zaman kurulmuş, ne amaçla kurulmuş, teknoloji nereden nereye transfer edilmekteymiş siteden öğrenelim:
“2009 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından, üniversitelerdeki akademik ve teknik bilgi birikimini endüstriye aktarma, üniversite, sanayi ve uluslararası teknoloji ağları arasında arayüz olma amacıyla kurulduk.”
İngiltere’nin İmperyal Kolej modeli, Türkiye’nin kalbinde, Ankara’da, Hacettepe’de vücut bulmuş yani…
Sitelerinden ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞ BİRLİĞİ OFİSİ, PROJE OFİSİ, PATENT OFİSİ, GİRİŞİMCİLİK OFİSİ gibi bölümler incelenebilir.
Yine sitelerinde, LIFE Programı [LIFE – Libraries For Everyone – Herkes için Kütüphane Programı] kapsamında şunları söylüyorlar:
Hacettepe Teknokent Teknoloji Transfer Merkezi tarafından yürütülen, Bill and Melinda Gates Vakfı tarafından fonlanan bu program Temmuz 2018’de sonlanacaktır. 7.64 milyon ABD Doları bütçeye sahip olan bu programla, ülkemizdeki yerel yönetimlere bağlı halk kütüphanelerinin modern bilgi teknolojilerinin kullanıldığı, vatandaşlara gereksinim duydukları hizmet ve eğitimlerin verildiği, hizmet verdiği toplum için birer yaşam ve cazibe merkezi haline gelmesi hedeflenmektedir.
“Yerel Dönüşüm, Küresel Erişim” sloganıyla Ar-Ge çalışmalarını gerçekleştiren proje ekibi, sayısal bölünmenin önüne geçilmesi, e-devlet hizmetlerinin toplumun dezavantajlı gruplarınca daha etkin kullanabilmesi, vatandaşların yaşam boyu öğrenme faaliyetlerine ve kütüphane çalışanlarının meslek içi eğitimlerine destek vermek amacıyla içerikler geliştirmekte yerinde ve uzaktan eğitim yöntemleriyle eğitim çalışmalarını sürdürmektedir.
İçinden geçmekte olduğumuz planlı, programlı, dışarıdan kumandalı süreçte Truva Atları’nın kimlerce yaşatılmakta, beslenmekte olduğuna dair ipuçları bırakmaya çalıştık.
Artık söz kamuoyunda…
Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
Sen CAN’sin Asena devlet. Ömrün hayırlı bereketli ve uzun olsun. Sevdiklerinin hayrını gör. Korktuğun herşeyden beri ol.
Teşekkürler Derya Hanım 🙂
Biraz uzun olduğu için yazıyı okumaktan kaçan olabilir . Mutlaka okuyunuz .Güzel bir araştırma olmuş teşekkürler .
Biz de teşekkür ederiz.
siz en iyisi kopyala yapıştır çeviri yayınlayın sadece araştırma yazısı kaleme almayı beceremiyorsunuz çok kötü bir yazı olmuş
yukarıda yer alan, aynı okuyucuya ait olduğu anlaşılan çok sayıda gönderiyi neden sitenizde tutmaktasınız belli ki kimi gönderiler admine yönelik biraz sert kaçan serzeniş/eleştiri içermekte, bunları sitenizde tutmaktan nasıl bir yarar ummaktasınız.
Bizim için hiçbir yararı yok Seza Bey, fakat bu kadar ısrarla dile getirilmeye çalışıldığına göre, en azından bu okur için önemli olsa gerek diye düşünerek şimdilik yorumlarını misafir etmekteyiz sitemizde.
Yazıdan bir fayda göremeyenler için en azından bu şekilde psikolojik bir fayda sağlamış oluruz belki 🙂
Çok sevdiğim bir arkadaşım der ki, su üstünde yürüsek yine yaranamayacağız bazı insanlara…
Bizim de kimseye yaranma, hoş tutma yahut hesap verme gibi bir kaygımız olmadığı için bırakıyoruz, herkes kendi görgü ve algısınca katkısını yapsın.
Sizi rahatsız ettiyse mesela, hiç sorun değil, kaldırırız yorumları…
Fazla ehemmiyet arz etmiyor bizim için.
Teşekkürler ilginize…
“Türkiye ayağına ilişkin hiçbir şey yok, bu da bu yazıyı hazırlayanın İngilizce çeviri yapmaktan başka bir becerisi olmadığını, telif bir makale kaleme alacak yeterliliği haiz olmadığını göstermekte, oysa ki daha geçen günler yasa çıkartılarak ihdas edilen oldukça masraflı DSÖ Türkiye (İstanbul) Ofisi, büyük ihtimalle Gates tarafından (vakıf sitesinde deklare edilmeksizin) finanse ediliyor olmalıdır. Bu ve diğer somut olgulara ve bulgulara dayanılarak çok daha kapsamlı bir Türkiye ayağı yazısının kaleme alınması temennisiyle.”bu yoruma ben de katılıyorum. her ne kadar sitenizden çokça yararlansam ve çevreme tavsiye etsem de…
Seza Bey,
Burası beslenme ve sağlık odaklı yazılar kaleme alan ve herhangi akademik titr ile yazı kaleme aldığı iddiasında da olmayan bir websitesi.
Gazeteci de değiliz.
Siteye katkı yapan üyelerin hiçbiri de Türkiye’de yaşamıyor.
Biz sıradan anneler olarak oturup zamanımızı vakfedip bu araştırmaları yapıyor ve dünyadaki bağlantılardan haber verip, Türkiye’deki olası paralelliklere dikkat çekiyorsak, buna gelecek eleştiri “telif bir makale kaleme alma yeterliliğimiz”le ilgili olmamalı.
Türkiye ayağı ile ilgili bilgileri de lütfedip sizler iletirseniz yayımlar, herkesin görüşüne sunar ve toplumun faydalanmasını sağlarız.
Yahut belki gazetecilerimiz yerinden bu konuyu takip ederek Türkiye’deki bağlantıları daha derinlemesine irdeler ve bir haber dosyası, hatta kitap oluşturabilirler.
İnternet üzerinden sansür ortamında haber tarayarak, uzaktan bizim yapabildiğimiz bu.
Sizler lütfen Türkiye’de yaşayanlar, siyasi karakterleri ve bağlantılarını birebir takip edenler olarak alın, genişletin ve derinleştirin konuyu.
Olur da buradan yayımlatmak isterseniz de kaynak kontrolünüzü yapar, güvenilir buluyorsak da seve seve paylaşırız. Merak etmeyin.
İyi günler.
Pekala, “Plandemi” olduğundan tarafımın da kuşku duyduğu konu hakkındaki muhalif sesleri duyurmakla toplumumuzu aydınlatma çabasına sempati duyduğum bu site için konunun Türkiye ayağına giriş olması babında “DSÖ Türkiye Ofisi: neyin habercisi” başlıklı, ofisin kuruluş sürecini bağlantıları ile irdeleyen kısa bir makale kaleme alıp en kısa sürede sizlere ileteceğim. Blog yazarlığı yapmadığım ve sosyal medya kullanıcısı olmadığım için yazıları sadece kendim için kaleme alırım, makalem aydınlatıcı bulunursa sitenizde -hiç bir telif hakkı talep etmeksizin- yayınlarsınız. (Bu arada, ahbabım olan, Arda beyin ilk gönderilerinde yer alan, sitenin atmosferine uymayan gönderilerin kaldırılmasına Arda bey de muvafakat etmekte.)
Seviniriz…
[email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz.
Haberleşmek dileğiyle,
a.