Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
Gizli Facebook gruplarında su çiçeği partisi kovalayanlar ellerini kaldırsın!
Bu iş için gizlenip saklanmaya gerek duyulmadığı zamanları hatırlayan var mı aranızda? Dünya tarihi kadar eski bir konsept bu oysa. Su çiçeği geçiren bir çocuk bulursun, çocukların birlikte oynayacakları bir gün tayin edersin ve voila! Hastalığa anında maruziyet!
1960’larda ben çocukken dünya kadar suçiçeği partisi bulabilirdiniz gidecek. Çocuğunuzu elinizden almak için kapınızda bitecek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu görevlileri tehdidi yoktu ki saklanılsın!
Hepimiz bu selim çocukluk çağı hastalığını paylaşmışızdır okulda, kilisede, oyun bahçesinde veya çarşı pazarda arkadaşlarımızla. Çocukluk döneminin olmazsa olmaz ritüellerinden biriydi bu eskiden – birkaç gün okuldan kalır, tırnaklama diye annenin tembihlediği birkaç kaşınan lezyon çıkar oranda buranda, bir iki karbonatlı banyo ve biraz tavuk suyu çorba ile biraz da zencefilli soda beklerdi seni o günlerde. Kimse de üzerine fazla düşünmezdi bile bu hastalığın.
Ve derken suçiçeği aşısı icat oldu …
Suçiçeği Aşısı Çılgınlığı
Suçiçeği aşısıyla Tabiat Ana’yı kandıracaktık hesapta. Niye mi? Çünkü bu iyi huylu hastalık, anne-baba ikisi de çalışma hayatına atılmış günün modern aile yapısına “külfetli” gelmeye başlamıştı. 1990’ların ortalarına denk gelen bu dönemde çift gelirli aile yapısı genelgeçer norm halini almıştı.
Aşı vücut bulur bulmaz Amerikan CDC kurumu fazla göçü, mobilitesi olmayan bir yerleşim yerinde bu aşının etkilerini değerlendirmek üzere bir sürveyans programı başlattı. Kalifornaya’daki Antelope Vadisi idi seçilen yer (1). Bu kasaba ne iç ne de dış göç olan, ahalisinin orada doğup yaşayıp öldüğü, öyle fazla kalabalık olmayan bir yerdi. Aşının ne yapıp ettiğini denemek için mükemmel laboratuvar ortamıydı yani.
Bu küçük kasabada yaptıkları deneyde çok enteresan bir şey çıktı ortaya ….
İstatistikçilerden biri, Gary Goldman, rakamları incelerken suçiçeği aşısıyla ilgili ürkütücü bir grup veriyle yüzyüze geldi. Zona görülme sıklığı oldukça artmıştı; salt yetişkinlerde de değil, çocuk nüfusta da (2,3,4).
Goldman üslerini durumdan haberdar ettiğinde ise uyarısı dikkate alınmadı dahi. Ne var canım, bir de Zona aşısı yapılır, olur biter dendi.
Aynen öyle de oldu geçtiğimiz 20 yıllık süreçte, öyle değil mi? Suçiçeği aşısı devreye girdiğinden beri zona vakaları tüm yaş gruplarında fırlamış durumda, köşebaşı eczaneleri ağız uçuklatan fiyatlarla yaşlı yetişkinlere, üstelik bir de yerlerde sürünen koruyuculuk oranlarına rağmen Zona aşısı yetiştiremiyor bugünlerde.
E peki biz Tabiat Ana’yı cidden kandırabilmiş olduk mu şimdi? Elbette hayır! Asla da kandıramazsınız zaten O’nu!
Tabiat Ana bu çocukluk çağı hastalıklarını neden vermiş peki?
Tabiat Ana bu çocukluk dönemi hastalıklarını – özellikle de kızamık, kabakulak ve suçiçeğini – tasarlarken ne yaptığını gayet iyi biliyor oysa.
Bakın bugün çalışmalar bu saydığımız hastalıkları çocuklar, immün sistemlerinin belirli gelişim dönemlerinde olması gerektiği gibi geçirdikleri takdirde kalp krizidir (5), inmedir (6), zonadır, yumurtalık kanseridir (7) ve diğer kanser türleridir (8) ileriki hayatlarında korunduklarını gösteriyor.
Peki siz çocuğunuz bir hafta hafif suçiçeği ile mi uğraşsın yoksa bir ömür kanser veya başka otoimmün hastalıklarla mı boğuşsun isterdiniz?
Ağırlık çalıştığınız kasınız nasıl güçlenir, bu çocukluk çağı hastalıkları da immün sistemi tıpkı böyle çalıştırarak güçlenmesini sağlıyor işte. İmmün sistemin olgunlaşmasını sağlar ki uzun vadede canlının sağlığı pozitif yönde desteklenmiş, güçlenmiş olsun.
Yani aslında çocukluk çağı hastalıklarıyla uzun ve sağlıklı yaşamın yolu döşenmiş olur.
Fakat bir dakika! Ya bu çocukluk çağı hastalıklarını kaldıramayacak denli güçsüz olanlar ne olacak ya da diyelim ciddi ve tehlikeli bir salgın vurduğunda ne yapacağız?
Homeoprofilaksi İmmüniteyi Tahrip Etmeden Güçlendirir
İmmün sistemi destekleyip güçlendirmek için konvansiyonel aşılar dışında kullanabileceğimiz bir alternatif var, fakat bu öyle Tabiat Ana’yı kandırma prensibiyle çalışmıyor. Bunun adı homeoprofilaksi (HP) ve insan fiziyolojisi vahşi hastalık etmeni ile normalde doğada nasıl temas ediyorsa buna oldukça benzer bir yolla çalışıyor bu yöntem.
Ultra yüksek dilüsyon sayesinde bu minik HP globülleri hedefteki hastalığın frekansını taşır hale getiriliyor ve fakat içinde maddesel herhangi bir şey yok. Böylelikle aldığınız globülden hastalığın kendisini kapma ihtimaliniz de ortadan kalkmış oluyor. Gördüğünüz tek şey fayda, hiçbir risk olmadan hem de.
Hastalık frekansını taşıyan globülü ağızdan aldığınızda mukus membranlarla (tıpkı hastalığa doğal yoldan maruz kalışımızdaki gibi) meydana gelen temas immün sistemimize immünglobülin A (IgA) üretmeye başlama sinyali veriyor, ki bu da bağışıklık sistemimizin ‘innate’ denilen içkin savunma koludur. Gelişmekte olan immün sistemle bu yolla enerjetik bir örüntüyle iletişime geçilmiş ve ileride doğal hastalık etmeniyle karşılaşılıncaya dek bu bilgiyi saklaması sağlanmış oluyor. İşin özü şu; kişiye hastalığın frekans “dozu”nu vermekle hastalığa süseptibiltesini (duyarlılığını) tatmin etmiş oluyorsunuz. Bu globüllerde ne bir katkı maddesi var, ne koruyucular katılıyor ne de adjuvan madde kullanılıyor. Kişiye yalnız doğal hastalığın taşıdığı bilgi iletiliyor.
Hastalığı doğal yoldan geçirmek varken niye HP kullanalım?
Hastalıkları doğal yoldan geçirip atlatmanın tercih edilmesi gerektiğini düşünenler de var, bu durumda hastalığın seyreltilmiş halini taşıyan globülleri niye alasınız ki, öyle değil mi?
Fakat sorun şu; etrafta bu hastalıkların vahşi (doğal) halini rahatlıkla bulabiliyor muyuz artık?
Bulabilene aşk olsun, özellikle de suçiçeğini!
Yine bakın, Tabiat Ana’nın planı rayından çıkartılmıştır, ancak asla kandırılamamış, yapılmayı çalışanı yememiştir.
Eskiden ne oluyordu? Anne-babalar da çocukları suçiçeği kaptığında ekzojenik (yani dış kaynaklı) doğal rapel dozlarını almış oluyorlardı çocuklarına bakarken. Büyükanneler/babalar ve öğretmenler de, minik virüs taşıyıcıları ile temasta olan diğer yetişkinler de. Çocuk doktorları tarihte en az zona vakası görülen popülasyondu bugüne kadar, niye? Çünkü suçiçekli hastalarını muayene ederken bol bol ekzojen pekiştirmeyi alır dururlardı da ondan. Sektirmeden işleyen gayet efektif bir plandı bu.
Dahası, ya hastalık kaldıramayacak denli bünyesi aşırı zayıf veya immünyetmezlikliyse çocuk, bunlar ne olacak? Herkes ‘Varicella’ (suçiçeği) gibi basit ve selim bir hastalığı bile sağ salim, hasar görmeden atlatacak denli güçlü değil ki? Eğer siz de bu kamptaysanız ve bir tür koruma sağlayayım ama aşılardaki türlü maddelere de güvenmiyorum diyorsanız, sizin için mantıklı ve işe yarar çözüm HP’dir.
Homeopatların bir kısmı niye HP seçeneğine mesafeli duruyor?
Aramızda homeoprofilaksiye çekinceli yaklaşan ve “genus epidemicus” dediğimiz remedy’leri (homeopatik ilaçları) kullanmak gerektiğini sıkı sıkıya savunan homeopatlar var.
“Genus epidemicus” dediğimiz şey, ortaya çıkan salgında gözlemlenen başlıca ortak belirtileri hedefe alacak şekilde dikkatli bir şekilde seçilmiş homeopatik ilaçtır.
Homeopatinin kurucusu Samuel Hahnemann (1755-1843) mesela, kaza eseri ‘kızıl’ için genus epidemicus’un homeopatik belladonna olduğunu keşfetmiştir(9). Ardından da enfeksiyonun yayılmasını önlemek için bunu profilaktik olarak [hastalıktan korumak amacıyla önlem olarak] uygulamaya başlamış ve devletin de desteklemesiyle daha sonra bu uygulama salgın durumlarında mecburi hale bile getirilmiştir.
Yine, Küba’da her yıl aynı mevsimde salgın yapan leptospiroz için kullanılan HP, ülkenin sadece belirli bir bölümünde uygulandığı zaman bile 2 milyondan fazla insan için kurtarıcı olmuş, hastalığı önlemiştir(10). Hindistan’da devlet, ‘Japon Ensefaliti’nde sağladığı azalmadaki başarısının ortaya koyduğu kanıta dayanarak genel olarak HP’nin konvansiyonel aşılara alternatif olarak kullanılmasını desteklemektedir.
HP’den ölüm veya zarar görme riski filan yok ve sistemin bütününe sağladığı tek şey fayda iken neden kullanıp bundan yararlanmayalım ki? Gayet rahat ve doğal şekilde korunmak mümkünken niye herhangi bir topluluk vahşi hastalık etmenine karşı kendini savunmasız bırakmak istesin ki? Mantıklı bir şey mi bu?
HP hakkında hala aklınızı kurcalayan şeyler var, kanıt mı görmek istiyorsunuz?
Homeoprophylaxis: The Evidence-Based Choice (Homeoprofilaksi: Kanıta Dayalı Seçenek) adlı konferansımıza katılmak boynunuzun borcu o halde. Merakla beklenen bu konferans 7-9 Ekim 2016 tarihlerinde Florida’nın St. Petersburg kasabasında, Hilton Bayfront Otel’de gerçekleşecek.
HP’yi bireyler, aileler ve topluluklarda uygulamış dünyanın dört bir yanından gelen doktorlardan edindikleri deneyimleri, yaptıkları bilimsel çalışmaların sonuçlarını duyacaksınız burada. Hatta çocuğuna ve ailesine bu tedaviyi başarıyla uygulamakta olan ebeveynlerle de tanışma fırsatınız olacak.
Daha fazla bilgi için www.worldwidechoice.org/conference adresine bekliyoruz sizleri!
Sınırlı bir süreliğine HHE kodunu kullananarak konferansa kayıt yaptıranlara %15 indirim de sağlıyoruz. Hepinizle konferansta görüşmek dileğiyle!
Yazarı Tanıyalım
Cilla Whatcott, HD RHom, CCH, PhD, klasik homeopat, Normandale Community College’da öğretim üyesi, dünyanın farklı yerlerinden evlatlık edindiği çocukları var ve daha güvenli bir sağlık sistemi için çalışan bir aktivist.
Kendisine ulaşabileceğiniz adres: www.worldwidechoice.org.
Yazarı olduğu kitaplar:
There Is a Choice: Homeoprophylaxis
The Solution: Homeoprophylaxis – The Vaccine Alternative
Seyahat nedeniyle karşılaşılabilecek hastalıklardan korunma veya çocukluk çağı hastalıklarına karşı bireysel homeoprofilaksi programına katılmak isteyenler Cilla’ya [email protected] adresinden ulaşabilirler..
Kaynakça
1) http://www.cdc.gov/chickenpox/surveillance/vasp.html
2) Goldman, G. Varricella susceptibility and incidence of herpes zoster among children and adolescents in a community under active surveillance. Vaccine, 2003 Oct 1:21 (27-30):4238-4242.
3) Goldman, G. Incidence of herpes zoster among children and adolescents in a community with moderate varicella vaccination coverage. Vaccine, 2003 Oct 1:21 (27-30):4250-4255.
4) Goldman, G. Universal varicella vaccination: Efficacy trends and effects on herpes zoster. International Journal of Toxicology, 2005 July-Aug:24(4):205-213.
5) Pesonen, E, andsberg, E, et al. Dual role of infections as risk factors for coronary heart disease. Atherosclerosis 2007 Jun; 192(2): 370-375.
6) Kubota, Y, Iso, H, et al. Association of measles and mumps with cardiovascular disease: the Japan Collaborative Cohort (JACC) study. Atherosclerosis 2015 Jun 18;241(2): 682-86.
7) Miller, Neil. Miller’s Review of Critical Vaccine Studies. New Atlantean Press 2015. 228-244.
8) Ibid
9) http://www.jameslindlibrary.org/articles/19th-century-controlled-trials-to-test-whether-belladonna-prevents-scarlet-fever/
10) http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/20674839
Ed Not: Bu yazı The Healthy Home Economist sitesinden alınmıştır.
Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
En Son Yorumlar