Tarih 2014 Nisan ayı
– Gardasil aşısının üreticisi Merck’te çalışmış Fransız hekim Dr. Dalbergue, bu aşının tıp tarihindeki gelmiş geçmiş en büyük skandal olacağını söylüyor.

Dr-Bernard-Dalbergue

“Gardasil skandalının tam boyutunun idrak edilmesi lazım: bu aşı Amerikan piyasasına sürüldüğünde hiçbir işe yaramadığını herkes biliyordu zaten! Amerika Birleşik Devletleri’nden Dr. Diane Harper kamuoyunu bu aşıyla ilgili sahtekarlığa varan sorunlar hakkında uyaran ilk itirafçılardandı.

Gardasil hiçbir işe yaramadığı gibi bir de dünyanın parası! Dahası, her kademedeki karar alıcı merci tarafından da bu gerçek biliniyor!

İstediğiniz çeşidine bakın bu aşının; Guillain-Barré sendromu vakaları, alt ekstremitelerde görülen felç durumu, aşı kaynaklı Multipl Skleroz (MS) ve aşı kaynaklı ensefalit (beyin iltihabı) hepsinde var.

Bence Gardasil tıp tarihindeki gelmiş geçmiş en büyük skandal olacak, zira bir noktada bu teknik ve bilim harikası diye sunulan aşının serviks (rahim ağzı) kanserine karşı hiçbir etkisinin olmadığı ve hayat karartan, hatta ve hatta ölümle sonuçlanan düzinelerce yan etkisiyle bu aşının kullanımının üreticisine kar sağlamaktan başka hiçbir amaç taşımadığı artan kanıtlarla ortaya çıkacak.

Bu ürünlerin piyasadan çekilmesi zor, zira ortada ziyadesiyle fazla maddi çıkar sözkonusu.

Dr.-Lee

Dr. Sin Hang Lee

Tarih 14 ocak 2016 – Dr. Sin Hang Lee, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün başkanı Dr. Margaret Chan’e 16 sayfalık açık bir şikayet mektubu gönderiyor. Mektubunda GACVS, CDC, Japonya Sağlık Bakanlığı ve diğer şahıs ve kurumları HPV aşısının güvenli olduğu ilüzyonunu, aksi yönde meşru kanıtlara rağmen sürdürebilmek amacıyla veri manipülasyonu yapmak ve bilimsel gerçeklerin ortaya çıkmasını önlemekle itham ediyor.

Dr. Lee’nin mektubuna göre, Yeni Zelanda’da Bilgiye Erişim Özgürlüğü kanunundan yararlanılarak ele geçirilen bir dizi e-mail Global Aşı Güvenliği Danışma Konseyi (GACVS) başkanı Dr. Robert Pless, Japonya Sağlık Bakanlığı’ndan Dr. Nabae Koji, CDC’den Dr. Melinda Wharton, Yeni Zelanda’daki Aucland Üniversitesi’nden Dr. Helen Petousis-Harris ve aralarında DSÖ’den yetkililer de olmak üzere başka bazı yetkililerin İnsan Papilloma Virüsü (HPV) aşısının güvenliği ile ilgili 26 Şubat 2014 tarihinde Tokyo’da halka açık olarak gerçekleştirilen soruşturma öncesinde, soruşturma sırasında ve sonrasında Japon uzmanlardan oluşan güvenlik teftiş komitesini kasıtlı şekilde yanıltmak üzere aktif çalışmalarda bulunduklarını ortaya koyuyor.

Şikayet mektubunda bu emaillerin, 26 Şubat’taki soruşturmadan önce bu uzman komiteye danışmanlık hizmeti ile yükümlü devlet yetkilileri ile resmi DSÖ görevlilerinin açıkça kendi uzmanlarından birinin HPV aşılamasının diğer aşılarla karşılaştırıldında özellikle enjeksiyon yerinde Tümör Nekroz Faktörü (TNF) de dahil olmak üzere sitokinleri arttırdığına dair bilimsel kanıt sunmuş olduğunu bildiklerini, ancak buna rağmen halka açık soruşturmada bu bilgiyi gizlemeyi tercih ettiklerini gösterdiği söyleniyor.

Elbette gruptaki tüm üyelerin bildiği bu bilimsel veri GACVS’nin HPV aşılamasının güvenliği ile ilgili 12 Mart 2014 tarihli yazılı beyanatında da yer almıyor. Tıbbi ürünlerin tüketicisi konumundaki popülasyon için kötü haber, bu bahsi geçen GACVS beyanatının dünya genelinde sağlık polikalarını belirleyici zümre ile tıp profesyonellerine HPV aşısı ile ilgili endişe edilecek hiçbir şey olmadığı teminatı vermede kullanılan aynı doküman olması.

Dr Lee şikayet mektubunun sonunda, HPV aşısını olmuş kişilerde diğer aşıları olanlara nazaran ortaya çıkan ağır yan etki oranlarının daha yüksek olmasının ve bazı bireylerin aşıdan sonra ani ve sebebi açıklanamayacak şekilde neden öldüğünün bilinen en az bir mekanizmasının olduğunu açıkça ifade ediyor. Anlaşılan “uzman”ların saklanması gerektiğine hükmettiği bilgilerin bir bölümü de bu. Dr Lee şöyle diyor:

Şikayet dilekçemde isimleri geçen şahıslar ile birlikte, HPV aşıları kullanılmaya devam edilebilsin diye bu aşının güvenliği ile ilgili dile getirilmiş meşru çekinceleri her şekilde yok sayan herkes, bu davranışlarından dolayı hukuken sorumlu tutulmalıdır. Bilimsel kanıtları kasti olarak görmezden gelmenin mazereti olamaz. Halk sağlığı çıkarlarına ters şekilde küresel aşı politikalarına yön verici zümreyi yanıltmanın da mazereti yoktur. Halkın güvenine bu kadar hunharca ihanet edilmesinin hiçbir mazereti olamaz.

Başlıkta bunun ortaya çıkan üst düzey aşı komplolarından sadece biri olduğunu vurgulamıştık. Diğerleri neydi diye kısaca bakmak istersek:

  1. Haziran 2000 – Simpsonwood Toplantısı; CDC, FDA, NIH ve ilaç/aşı endüstrisi temsilcileri arasında yapılan gizli görüşme ve burada aşılardaki cıvanın otizmle ilişkisini örtbas için geliştirilen stratejilerin yine bir başka Bilgiye Erişim Yasası çerçevesinde yapılan taleple ele geçirilmesi.
  2. Aşılar ve otizm bağıntısı hakkında 2000 – 2009 yılları arasında pekçok negatif (ilişki yoktur diyen) çalışma çıkarmış Amerikan CDC kurumu çalışanı, aslen Danimarkalı Dr. Paul Thorsen‘in bu çalışmalar için kendisine tahsis edilen milyonlarca doları şahsi hesabına geçirmekle suçlanması ve hakkında tutuklama kararı çıkartılmış olmasına rağmen henüz Danimarka devletinin kendisini Amerika’ya iade etmemesi nedeniyle davasının görülemiyor oluşu.Aşağıda Amerikan “Health and Human Services” (Federal Sağlık Bakanlığı) resmi sitesinde, aranan kanun kaçakları listesinde Thorsen ile ilgili bölümü ve hakkındaki suçlamaları görebilirsiniz. CDC’nin “güvenilir” çalışmalarını yürüten “saygın” bilimadamı portresi şöyle:

thorsen

3. CDC’de epidemiyolog olarak çalışan ve yine aşı ve otizm bağıntısında negatif çalışmalara imza koyan ekipte yer alan William Thompson’ın resmi itirafçı statüsünde kendini korumaya aldıktan sonra avukatı aracılığıyla yayımladığı bildiride CDC’de görevli araştırmacı bilimadamlarının, KKK (kızamık, kabakulak, kızamıkçık) aşısını 3 yaşın altında olan siyahi erkek çocuklarda otizm riskinin 3 kat arttığı yönünde olumsuz sonuç gösteren bilimsel verileri kasıtlı olarak çalışmadan çıkardıkları ve hatta resmi dokümantasyonu çöpe atarak yok ettiklerini 27 Ağustos 2014’te itirafı.

4. Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia eyaletindeki federal mahkemede görülmekte olan bir diğer davada ise, Merck & Company firmasında çalışmakta oldukları sırada KKK aşısının kabakulak kompanentinin etkinlik deneylerinde sahtekarlık yapıldığı, aşının kabakulaktan koruduğu izlenimi verilmek için bilimsel sahtekarlığa imza atıldığını itiraf eden iki (eski) firma viroloğunun dev ilaç şirketi Merck’e karşı mücadelesi 5 yıldır sürmekte.

5. İlk olarak 1930’larda fare beyinlerinde pasajlanmak suretiyle geliştirilen polio ve sarı humma aşılarıyla başlayan ve son 75 yıldır aynı laboratuvarlarda üretilen aşılar ve diğer biyolojik ürünler yoluyla başta Amerika olmak üzere tüm dünya nüfusuna bilmeden verilen hayvan kaynaklı retrovirüsler yüzünden bugün salgın boyutuna ulaşmış immün yetmezlik sendromuna bağlı kronik sağlık sorunlarının görülmekte olduğunu yaptığı bilimsel çalışmalarla ortaya koyduktan sonra bu uygunsuz gerçeğin açığa çıkmasına müsaade etmeyecek devlet birimleri tarafından etkisiz hale getirilen bilimdoktoru Judy Mikovits’in itirafları.

Bu haberleri şayet ilk defa duyuyorsanız belki neden diye düşünmemiz bu noktada çocuklarımızın geleceğini etkileyecek kararları daha bilinçli şekilde almamızı ve HPV aşısı skandalının da bu saydığımız diğer skandallar gibi üzerinin örtülmesini önleyebilir.

HPV aşıları ülkemizde de 9 – 26 yaş aralığında hem kadınlara hem de erkeklere uygulanmak üzere onaylı ve diğer aşılarda olduğu gibi bu aşının ülkemizde önerilmesinde de ihtiyaçtan ziyade belli ki diğer “pekçok” ülkenin öneriyor olması kıstası ağırlıklı rol oynamış ve aşağıda bir bölümünü göreceğiniz “Önceden Sağlıklı Çocuklarda Türkiye Ulusal Bağışıklama Çizelgesinde
(Ulusal Aşı Takvimi) Yer Alan ve Almayan Aşılara İlişkin Uygulama Önerileri – 2015″ adlı raporda bu aşının “güvenirliği” konusunda belli ki halihazırda epey bir bilgi açığı bulunmakta.

ıısıs

Ulusal çapta Türkiye devletinin rutin olarak önerdiği hayli yüklü aşı takvimine ek olarak uygulamaya alınan ve hekimlerin ailelere tavsiye etmesi gerektiği belirtilen diğer aşılar da aşağıdaki çizelgeyle gösterilmiş bu raporda:

Screenshot from 2016-01-18 12:11:18

Buradan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’deki aşı uygulamaları da tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi bebeklik ve çocukluk döneminden taşarak yavaş yavaş ergenlik yıllarına yayılma eğiliminde. Şayet bu trend devam ederse, Amerikan ulusal aşı takvimindeki gibi bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemi olmak üzere beşikten mezara olmamız gereken aşılarla tanışmış olacağız yakın gelecekte.

Rapordaki henüz ulusal takvime alınmamış aşıların da sağlıklı çocukların ailelerine hekimleri tarafından tavsiye edilmesi yönündeki şu ifadeler oldukça dikkat çekici:

ilk

ikinci

HPV aşılarının güvenirliği ile ilgili ortaya çıkan bu son gelişmeler çerçevesinde sağlık bakanlığımızın bu aşıların önerilmesi hususunda bir yeniden değerlendirmeye gitmesi kaçınılmaz gözüküyor. Zira bu aşıyı uygulamaya alan her ülkeden korkunç yan etkilere dair raporlar gelmeye, halktan da tepkiler yağmaya devam ediyor.

Dr. Lee’nin DSÖ başkanına açık mektubundaki detaylara değineceğimiz ikinci yazıya kadar sizleri biri Danimarka, diğeri de İrlanda’dan iki belgeselle başbaşa bırakmak istiyoruz. Gardasil ve Cerverix aşılarını olduktan sonra hayatları tamamen altüst olan ve tıbbın çare bulamadığı dertleriyle başbaşa bırakılan genç kızların ve aillelerinin hikayesini dinleyeceksiniz bu belgesellerde. Bu haberle ilgili bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

DANİMARKA

 

İRLANDA