kanadaBisfenollerin güçlü endokrin bozucu etkilerinin bu defa doğmamış bebeklerin beyin sağlığını etkileyebileceği üzerine bir çalışma geliyor Kanada’dan. 12 Ocak 2015’te Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan çalışmanın sonuçlarına göre bisfenollere prenatal (anne karnında) maruziyet, hiperaktif davranışa neden oluyor.

Yer: Calgary Üniversitesi, Kanada
Sorunlu kimyasal: BPA’nın kuzeni, Bisfenol S
Çalışmanın baş yazarı: Deborah Kurrasch, 2 çocuk annesi nörolog

“BPA içermez” ibareli pekçok üründe bunun yerine BPS kullanılıyor biliyoruz ki. Ancak hayvan embriyosuyla yapılan deney BPS’nin beyin nöronlarında anormal büyümeye yol açtığını bulmuş. Aynı etkiyi BPA da gösteriyor, ancak BPS’de bu etki daha da güçlü. O yüzden plastik sektöründe kullanılan veya kullanılması düşünülen benzer kimyasal yapıdaki tüm bileşiklerin yasaklanması çağrısında bulunuyor Dr. Kurasch.

Yaptıkları deneyde Bisfenol A ve kimyasal kuzeni Bisfenol S’nin aşırı düşük dozlarda dahi hayvanlarda beyin gelişimini etkilediği ve davranışta değişikliklere yol açtığı görülüyor. İnsan beyninin gelişimini çalışmak için insan genomuyla %80 benzerlik gösteren bu balık modeli özellikle seçilmiş. Konu sinir hücrelerinin formasyonu olduğunda balıklar ve insanlarda görülen aşamalar hemen hemen aynı çünkü. Üstelik bebeğin anne karnında, amniyotik sıvı içindeykenki beyin gelişmini replike etmek için de gerçekten çok uygun bu balık modeli.

 

Bundan bir 30 sene öncesine kadar bebeğin plasenta içinde tamamen korunaklı, ayrı bir dünyada olduğu ve annenin kullandığı ilaçlar veya tükettiği toksinlerden etkilenmediği görüşü hakimdi. Oysa artık biliniyor ki annenin kanına geçen her şey plasenta yoluyla bebeğe ve hatta kan-beyin bariyeri henüz gelişmemiş olduğundan doğrudan beynine geçiyor.

Araştırmanın yapıldığı Kanada’da nüfusun %95‘inin idrarında BPA’ya rastlanmış ve tahmin edin en yüksek oranlar hangi kesimde çıkmış? Maalesef çocuklarda. Anne karnında maruz kaldıklarının üstüne bir de plastik biberonlar, emzikler, tabak çanak ve kaşıkları, oyuncakları düşünecek olursak şaşırtıcı değil bu sonuç hakikaten de.

bebek

Anne karnındaki fetüs için en büyük risk 2. trimesterdeki maruzat, yani bebeğin beyninin hızla büyümeye geçtiği dönem. Deneylerinde bir yerleşim yerine içme suyu sağlanan nehirdeki dozu, yani Kanada’nın insanlar için güvenli kabul ettiği günlük dozun 1000’de 1’ini kullanmalarına rağmen hayvanların beyin gelişimi ve davranışlarında gerçek ve ölçümlenebilir etkiler tespit ediliyor, hiperaktiviteyle ilişkilendirilen beynin hipotalamus bölümündeki sinir hücrelerinde aşırı büyüme görülüyor.

Üstelik ekibin balıklarda nöral etkiyle ilişkilendirdiği doz gebe kadınların plasentalarında ve fetüslerin kan serumunda bulunan dozdan çok daha düşük. Buradan hareketle ekibin başı nörolog Kurrasch, Kanada’nın sağlık bakanlığını güvenli kabul edilen günlük dozajı yeniden gözden geçirmeye davet ediyor. Bir yandan da BPA’sız üretim yapıyoruz diyen firmaların bunu yerine kullandıkları BPS için ellerinde düzgün bir toksikoloji araştırması olmadığına dikkat çekiyor.

“BPA’ya alternatif olarak kullanıma alınan kimyasalların birçoğu doğru dürüst test edilmiş değil, çünkü böyle bir zorunluluk yok. Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) kural olarak, aksi kanıtlanıncaya dek her çeşit bileşiği ‘güvenli’ kabul ediyor”, diyor Kurrasch.

“Düşük doz BPA (veya BPS)’nin beyinle ilgili olumsuz gelişmeler ve hiperaktiviteyle ilişkisinin mekanizmasını bulmak, cinayetin işlendiği tabancayı bulmak gibi bir şey”, diyor çalışma yazarlarından Hamid Habibi basın açıklamasında.

BPA hem polikarbonat plastiklerde hem de konserve kutu laklarında kullanılıyor biliyoruz ki. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde estrojen etkisi gösteren BPA’yı prostat kanseri, kısırlık, astım, kalp hastalığı ve bir dizi nörogelişimsel bozuklukla ilişkilendiren düzinelerce çalışma da yapıldı. Ancak en başta FDA konserve kutulardaki BPA’nın güvenilir olduğu savının arkasında duruyor enteresan şekilde! Daha geçtiğimiz ay bu yönde kararını yayınladı ve yine büyük tepki topladı. Kimden? Halktan ve işin iç yüzünü bilen biliminsanları ve sağlıkçılardan. Kimden tepki almadı diye soracak olursak, tabii ki gıda ve kimyasal endüstrisinden.

Çalışmanın yazarlarını hayrete düşüren bir başka bulgu da yeni oluşmaya başlayan beyin hücrelerindeki anormal büyüme fenomeninin özellikle erkek balıkları hedef alması.

“Otizm kızlara oranla erkeklerde dört kat daha fazla görülüyor biliyoruz ki. Bunun pekçok farklı açıklaması olabilir, ancak anne karnında fetüsün hormon seviyelerinde yaşanacak küçük çaplı değişimlerin beyin gelişimi üzerinde mutlak etkisi olduğu bilgisinden hareketle burada bir bağlantı olduğunu öne sürebiliriz”, diyor Kurrasch.

Çalışmanın yayınlanmasından sonra Amerikan Kimyasal Maddeler Konseyi‘nden de bir karşı açıklama yapılıyor.

“Çalışma yazarları elde ettikleri sonuçların insanlarla, spesifik olarak da ikinci trimesterde olan gebelerle doğrudan ilintili olduğu iddiasında”, diyor konseyin Polikarbon/BPA Glabal Grup üyesi Steven G. Hentges. “Oysa insanlar yedikleri ve içtiklerinden ölçümlenemeyecek düzeyde BPA alıyorlar, üstelik de insan vücudu gayet efektif şekilde BPA’yı biyolojik olarak aktif olmayan bir başka maddeye çevirip çabucak vücuttan atabiliyor. Yazarlar büyük önem atfediyorlar çalışmalarının sonuçlarına ancak bu kısıtlı deneyden yola çıkarak insan sağlığı üzerindeki etkilerine dair yorum yapmak bilimsel olmaz”, diyor.

Oysa bilindiği gibi bu tür deneylerin insanlarda, özellikle de gebeler üzerinde yapılması etik açıdan imkansız. Üstelik bugünün modern dünyasında günde binlerce farklı kimyasala maruz kalan bedenlerin tüm toksinleri vücuttan arındırabilmesi olağanüstü bir kapasite gerektiriyor ve elbette anne karnındaki fetüs bu kimyasalların etkilerine en açık grup.

BPA özelinde bakarsak da CDC’nin açıklaması bu kimyasalın her yerde bulunduğu ve Amerikan popülasyonunun yüzde 90‘ının bedenlerinde, belirli bölümünü bir taraftan vücuttan arındırmayı başarsalar bile sürekli olarak sentetik bileşikler taşıdıkları yönünde. BPS de aynı şekilde, alışveriş fişlerinden geri dönüşümle yeniden kulanıma alınmış kağıda kadar her yerde bulunuyor.

Kurrasch özellikle gebelerin hertürlü plastikten ve kasa fişlerinden uzak durmasını salık veriyor.

En önemli bulgulardan biri de düşük dozda maruziyetin büyük doza oranla daha tehlikeli olabilmesi.

“Bence bu, BPA ve BPS gibi bileşiklerin gelişmekte olan omurgalılarda gayet net ölçümlenebilen etkilere sahip olduğunu kanıtlaması açısından çok önemli bir çalışma”, diyor Teksas Üniversitesi’nden nörobiyoloji ve farmakoloji profesörü George Bittner.

Türkiye’de de yapılan tek bir çalışmadan hareketle damacana su şişelerindeki BPA’nın sağlığa zararlı olmadığına hükmeden sağlık bakanlığını anneler göreve davet etmeli. Ancak yine de devletin çoğu kez konserveiş dünyasının boyunduruğu altında yürümeye çalışan ağır bürokrasisini beklemeden gebelik süreleri boyunca ve sonrasında mümkün mertebe her türlü plastik üründen, kasa ve kredi kartı fişlerinden, sinema/tiyatro biletlerinden, konserve kutuda satılan gıdalardan uzak durmaya çalışmalılar.

Kasa fişleri ve kredi kartı fişleri, üzeri BPA kaplı termal kağıtlar ve dokunduğunuzda cilde çok çabuk geçme ve yıkadığınızda çıkmayacak kadar da derine inme kapasitesine sahip. Aynı şey BPA yerine kullanılmaya başlanan kuzen BPS için de geçerli. Restoranda yemek yediniz ve kasada ödeme yaparken elleriniz hafif yağlı diyelim. Cildinizin BPA’yı çok daha hızlı emeceğinden emin olabilirsiniz. El antiseptiği kullanımı ise daha da kötü bir tercih olacaktır, zira bu ürünler BPA’nın cilde penetrasyonunu yağdan da fazla arttırıyor.

Mecbur değilseniz kasa fişini almayın, almak durumundaysanız kasiyerden torbanın içine atmasını isteyin. Kasa fişlerini yiyecek alışverinizin olduğu, özellikle de çiğden tüketeceğiniz meyve sebzeyle aynı torbaya koymayın, yiyeceklerle temasını önleyin.

eldefiş

BPA’nın ilişkilendirildiği sağlık sorunlarında öne çıkanları yeniden hatırlatalım; obezite, kanser, anksite ve hiperaktivite gibi çocuklarda görülen nörolojik bozukluklar.

Gebeler, çocuklar ve yetişkinler … Plastiği ve hergün binlercesiyle karşılaştığımız diğer kimyasalları hayatımızdan mümkün olduğunca çıkarmak için zaman geldi de geçiyor bile.

Araştırmayla ilgili geniş bilgi ve video sunum için buraya bakabilirsiniz.