Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
Journal of Pediatrics; kar-amaçsız, özel bir kurum olan Amerikan Pediatri Akademisi’nin (American Academy of Pediatrics – AAP) çıkardığı tıp dergisi.
Tüzüklerinde tüm çocukların sağlığı adına çalışma yürüttüklerini ifade eden Amerikan Pediatri Akademisi’ni yakından tanıyalım istiyoruz, zira Türk hekimlerin de birebir takipçisi olduğu bu kuruluşun icraatleri bizleri de yakından ilgilendiriyor:
- 2010 yılında toplam gelirleri $126,189,033.00.
- Vergi dairesi kayıtları incelendiğinde “Program Hizmet Gelirleri” kalemi altında sadece çıkardıkları “Tıp Dergileri”, diğer yayınlar ve organize ettikleri ulusal çapta toplantılardan elde ettikleri gelir $66,459,923.
Tıp dergisinden, hem de milyonlarca dolar nasıl gelir elde ediyor olabilirler diye merak edenlerimiz için cevap; tabii ki dergiye aldıkları ilaç/aşı/mama reklamlarından.
Kurumun bayrak dergisi Pediatrics neredeyse tamamıyla aşı ve formül mama promosyonuna ayrılmış durumda. Buradan derginin 2016 editoryal kadrosunda yer alan isimlerin görevleriyle menfaat çatışması oluşturacak çıkar ilişkisi bildirimlerini görebilirsiniz. 40’a yakın üyeden menfaat çatışmam yoktur bildirimi yapanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Çok çeşitli özel firma ve özellikle ilaç sanayii ile hisse senedi sahibi olmaya kadar giden ilişkiler ağı hakikaten beyni uyuşturacak denli yüklü.
Endüstri ile sıkı fıkı ilişkiler
- Aşı endüstrisinin Amerikan Pediatri Akademisi’ne yatırımı daha ziyade kongreler, bilimsel çalışmalar için sağlanan hibeler, tıp fakultelerinde okutulan dersler ve hatta kurumun merkez binasının inşaasına kadar uzanıyor. Gazeteci Sharyl Attkison‘ın kamu erişime açık belgelerden bulabildiği meblağlar şöyle:
- Pnömokok aşısı satışından yılda 2 milyar dolar gelir elde eden Wyeth‘in AAP’a 2008 yılı bağış miktarı $342,000.
- Akademinin Merck‘ün HPV aşısına olur verdiği ve promosyonuna giriştiği aynı yıl Merck’ün kendilerine sağladığı bağış miktarı $433,000, aynı yıl Merck’ün bu aşıdan elde ettiği kar 1.5 milyar dolar.
- Bir diğer ana bağışçı da Sanofi Aventis; 17 aşının üreticisi, 2008’de Amerikan aşı takvimine yeni ürünü, 5’li karma aşısı ekleniyor bağış sonrası.
- ABD’de çocuk yaş grubunda obezite ve tip 1 ve 2 diyabet oranlarının alarm verici boyuta ulaştığı hepimizin malumu. AAP’ın da öncelikli programları arasında çocuklarda obezite ve diyabetle mücadele. Ve bu mücadelesinde kendilerine McDonald’s, Ulusal Süt ve Süt Ürünleri Konseyi, Abbott, Gerber, Mead Johnson, Nestle, Pepsi, Playtex, Mısır Ürünleri Birliği ve diğer ilaç ve kimya sanayii firmaları bağışlarıyla destek oluyor.
AAP kendi sayfasında ana sponsoru, hatta kurumun ortaya çıkışındaki katkıları dolayısıyla daimi onursal sponsoru olarak Nestle‘yi veriyor. Pediatrics dergisi sayılarını elektronik ortamda hekimlere ulaştırırken de Nestle’nin logosunu içindekiler sayfasında sergiliyor.
Bu şirketin gayri ahlaki pazarlama teknikleriyle 2. ve 3. dünya ülkelerine sattığı formül sütlerle sebep olduğu milyonlarca bebek ölümü dolayısıyla onyıllardır boykot edildiğini çoğumuz biliyoruzdur. Bu yazının konusuyla tesadüf ettiği için bir ilginç noktaya daha temas edelim: 2014 sonunda Nestle, gelen yoğun tepkilerden dolayı hazır bebek sütlerinde kullandığı “doğal başlangıç” ibaresini kaldıracağını açıklıyor. Ancak şirket başkanı Peter Brabeck-Letmathe, 2015’teki toplantılarında formül sütlerinin bebekleri hastalıklardan “koruduğu”, bebeğe hayata “yumuşak bir başlangıç” sunduğu gibi diğer “sağlık iddiaları”nda devam edeceklerini açıklıyor.
Amazon’a dahi çöp gıdalarını sokması, ABD’de GDO’nun etiketlenmesi kampanyasına şiddetle karşı çıkması ve yasa teklifinin reddi için maddi kaynak sağlaması ile de tanıdığımız Nestle’nin, 2013’te ortaya çıkan bir video ile CEO’su Peter Brabeck-Letmathe vasıtasıyla dünya üzerindeki içme suyu hakları konusunda yaptığı açıklamalar ise kan dondurucu nitelikte. Brabeck-Letmathe halkın suya erişim hakkı diye bir şey olmadığını, hatta suya erişimin bir insan hakkı da sayılamayacağını, çözümün suyun özelleştirilmesi olduğunu açıklıyor kamuyouna.
Kendisinin videodaki “doğa” ve “doğallık” anlayışı ile ilgili sözleri ise şu şekilde:
“Bugün insanlar doğadan gelen her şey iyidir gözüyle bakıyor. Bu insan düşüncesinde muazzam bir değişime işaret eder, zira bugüne kadar bildiğimiz, doğanın ne kadar gaddar olabileceği gerçeğidir.
İnsanoğlu şu an Doğa’ya bir nebze denge getirebilecek pozisyondadır. Buna rağmen ağızlarda bir slogan; “doğal ne varsa iyidir” diyor insanlar. Bu yeni ‘organik’ akımı buna iyi bir örnek. Bir organik furyasıdır gidiyor, en iyisi organiktir deniyor. En iyisi organik filan değil.
ABD 15 yıldır GDO yiyor, bugüne kadar buna bağlı oluşmuş TEK bir rahatsızlık gösteremezsiniz. Buna rağmen burada, Avrupa’da insanlar acaba yersek bir şey olur mu diye endişeleniyor. Riyakarlıktır bu, başka hiçbir şey değil.”
Evet, Brabeck’in videodaki açıklamasına göre, kendisinin burada belirttiği fikirlere sahip olmayanlar, “aşırı uçlar”.
Sponsoru olduğu AAP’ın çizgisinin ise kesinlikle “aşırı uç” sayılmayacağını biliyoruz ama biz. Şöyle ki;
Amerikan Pediatri Akademisi’nin İcraatleri
- ABD’de devletin aşılar ve otizm arasındaki bağıntıyı araştırdığı iddiasıyla yaptırdığı ve 5000 aile tarafından açılmış toplu davanın düşürülmesinde kullanılan 10’u aşkın bilimsel çalışmanın yarısından fazlası, daha sonra ağır metodolojik kusurları ve yazarlarının menfaat ilişkileri gösterilmiş olmasına, hatta bizzat CDC’den bu çalışmaları yürüten epidemiyologlardan biri çıkıp çalışmalardan bazılarında tahrifat yaptıklarını itiraf etmiş olmasına rağmen AAP’ın bayrak dergisi Pediatrics‘te yayımlanmış, bugüne kadar da bu şaibeli ve kusurlu çalışmalardan geri çekilen olmamıştır.
- AAP, ABD’de eyaletler aşılarda cıva kullanımını yasaklama yönünde çalışma başlattığı sırada aktif olarak cıvanın çocuk aşılarından çıkartılmaması için lobi faaliyeti yürütmüştür. AAP’ın bugün dahi duruşu, çocuk popülasyonunda otizm oranlarında gerçek bir artış olmadığı, sadece “daha iyi tetkik ve teşhis”e bağlı yapay bir artıştan bahsedilebileceği yönündedir.
AAP elbette ABD’de hakim tıp sisteminin tüm karşı çıkışlarına rağmen, ailelerin önderliğinde geliştirilmiş biyomedikal tedaviler sonrası otizm teşhisini geride bırakmış yüzlerce vakayı gerçek iyileşme olarak kabul etmemekte, bu tür biyomedikal tedavi olanaklarının tüm çocuklara sağlanması için hiçbir çaba göstermemektedir.
- AAP 2011’de ‘Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite’ (DDHB) nedeniyle çocuklara önerilen Ritalin gibi psikiyatrik ve psikotropik ilaç kullanım yaşını 6’dan 4’e çekmiştir.
Ritalin’in ilaç kategorisi olarak kokain, morfin ve afyonla aynı kategoride yer aldığını hatırlatalım. Halüsinasyondan maniye, kalp sorunlarından ölüme kadar geniş skalada yan etkiye sahip bu ilaçların anaokulu çocuklarına verilmesinde herhangi bir beis görmüyor AAP. Belki AAP’ın DDHB mevzuatını hazırlayan kurula başkanlıkla görevlendirdiği Dr. Mark Wolraich’ın Shire Pharmaceutical, Eli Lilly, Shinogi ve Next Wave Pharmaceuticals gibi bu psikotropik ilaçları üreten firmalara danışmanlık yapıyor olmasının etkisi vardır bunda, kim bilir?
- AAP, kolesterolün düşürülmesi için çocuklara Statin ilaçları verilmesi yönünde resmi tavsiye kararı çıkarmıştır. Bunu yaptığı yıl bu meslek birliğinin aralarında Merck, Abbott ve Bristol Myers Squibb’in de bulunduğu Statin üreticisi firmalardan 1.4 milyon doların üzerinde bağış aldığı tespit edilmiş. Akademi ayrıca Statin almak için minimum yaş eşiğini 10’dan 8’e çekmiş durumda. Bir yandan bunlar yaşanırken diğer yandan ABD’de ilaç ve gıda denetleme ve ruhsatlandırma kurumu FDA, çocuklara da önerilen statinlerin “yan etki” listesinde genişletmeye gitmiş; karaciğer hasarı, bellek kaybı, diyabet riskinde artış ve kas hasarını da listeye eklemiş bulunuyor.
- AAP’ın genetiği değiştirilmiş yenilebilir maddeler konusundaki resmi pozisyonu, şaşılır şey, Monsanto ve DuPont ile aynıdır. Tıpkı tohum ve kimya endüstrisi gibi AAP da “eldeki mevcut deliller”in organik gıdaların konvansiyonel gıdalardan besleyicilik açısından üstün olmadığını gösterdiğini, ilaçlı ve GDO’lu ürün tüketimine tercih edildiğinde de organik beslenmenin kişileri belirli bir hastalık veya rahatsızlıktan koruduğuna dair de kanıt bulunmadığını söylüyor. Buraya kadar ana sponsorları Nestle ile de birebir hemfikirler elbette. Çocukların sağlığını korumak ve kollamak ile yükümlü ve “kanıta dayalı” çalışan AAP’ın tabii GDO ürünlerin besin zincirinde yerini almadan önce düzgün şekilde güvenlik çalışmalarının yapılması gerektiği yönünde ne bir çağrısı ne de bu yönde resmi bir açıklaması olması da “aşırı uçtaki doğalcı” zihniyetten ne denli uzak olduklarının kanıtı bize.
- AAP’ın ‘Süt ve Süt Ürünleri’ konusunda da görüşü, organik sütün sağlık açısından belirgin bir fayda sağlamadığı yönünde. Aynı bağlamda ineklere büyüme hormonu ve östrojen hormonu verilmesi uygulamasının da büyük risk taşımadığını ifade ediyorlar ve çocukların bu sütleri içmesinde sakınca görmediklerini ifade ediyorlar. Pediatrics dışında diğer tıp dergilerini hiç taramıyor olabilirler mi, sanmıyoruz, ancak bu iki tip hormonun alımının prostat, meme, kolorektal, gastro-entestenal ve akciğer kanseri ile ilişkisini ortaya koyan çalışmalara nasıl hiç rastlamamış olabileceklerini açıklayamıyoruz.
- AAP, tarım ilaçlarının sağlığa etkisi konusunda muallak ifadelerle yetiniyor. Oysa devlet dışında bağımsız taraflarca yapılmış araştırmaların hepsi, kimyasal pestisitlerin Amerikan çocuk nüfusunda yarattığı ve giderek artan boyutlarda görülen ağır hastalıkların dökümünü çoktan yapmış durumda. Akademinin GDO konusundaki görüş bildirgesinde geçen ifade şu: “Zırai ilaçlara kronik maruziyet ve ölçülebilir oranlarda zırai ilaç metabolitleri görülmesi istenmeyen ve hatta potansiyel olarak sağlıksız sayılabilecek durumlar olsa da, bugüne kadar doğrudan konvansiyonel tarım ürünlerindeki ilaca maruziyet ile olumsuz nörogelişimsel sonuçlar arasında neden-sonuç ilişkisi bulunup bulunmadığını inceleyen deneysel bir çalışma bulunmamaktadır.”
- AAP su floridasyonu konusunda ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri İdaresi’nin kararını tüm gücüyle desteklemeye devam ediyor. 2005 yılında EPA (Çevre Koruma Dairesi) işçi sendikaları üyeleri, Harvard Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde hasır altı edilmeye çalışılırken basına sızan ve ağızdan alınan florürün küçük erkek çocuklarında ölümcül kemik kanseri riskini arttırdığını gösteren çalışmadan sonra, ülke çapında yürütülen florleme çalışmaları için moratoryum çağrısında bulunuyor. Gelgelelim ABD, halk sağlığından sorumlu devlet kurumlarının ağır ihmal ve kusurlarıyla yüklü bu konuda, inkar edilemeyecek sağlamlıkta kanıtlar ve sağlığa verilmiş yığınla zarara rağmen kendileri için suçun itirafı manasına gelecek ‘geri adım’ı bir türlü atamıyor ve ülkenin tüm nüfusu zehirlenmeye devam ediyor. Gözde şirketimiz Nestle için ise sorun yok, o her durumda kazanıyor; hem florlü hem florsüz su seçkisiyle müşterilerine hizmet veriyor.
Bu yazımızın yayın tarihi de 1 Nisan’a tesadüf ediyor madem, o halde 2009 yılının 1 Nisan’ında cereyan eden iki olaydan bahsetmeden geçmeyelim.
1 Nisan 2009’da ABD’nin ileri gelen onbir hekimi bir araya gelip Amerikan Tıp Birliği’nin dergisi JAMA’da, bütün tıbbi meslek birlikleri ve örgütlerin ilaç sanayii ve tıbbi cihaz üreticileri ile ilişkilerini kesmeleri çağrısı yapar. Yazıyı yazanlar arasında JAMA başeditörü Dr. Catherine DeAngelis ve AAP eski başkanı Dr. Carol Berkowitz’in de olması ilgili çekici. Bu kıdemli hekimler meslekdaşlarına, firmalarla senede milyonlarca dolara varan finansal ilişkilerini kademeli olarak azaltmaları ve sonunda sıfırlamaları çağrısında bulunur.
Tesadüfen aynı gün Dr. Jay Gordon, ki kendisi de AAP üyesi bir hekimdir, şaka mahiyetinde bir basın açıklaması hazırlıyor AAP başkanının ağzından yazılmış. Formül mama yerine annesütünün teşvik edilmesi gerekliliğinin güçlü savucularından ve AAP’ın formül mama firmalarından bağış alma politikasını en başından beri eleştirenlerden olan Dr. Gordon, özetle AAP’ın ağzından yazdığı bildiride formül süt endüstrisi ile kurum olarak ilişkilerini sonlandırmış olduklarını söylüyor. Şakaya katılan birkaç kişi de AAP’ı arayarak acaba bu açıklama doğru mu diye şakadan soruşturuyor. AAP hiç komik bulmuyor bunu ve derhal yasal tahkikat başlatmakla tehdit ediyor Dr. Gordon’u ve yayımladıkları resmi açıklamada bu yersiz hicvin “kafa karışıklığı ve alarm”a neden olduğunu belirtiyor.
Kimlerin neden alarma geçtiği sanırım şu tablodan gayet net anlaşılabiliyor:
Şimdi geliyoruz 2016 Nisan’ının yine AAP ve dergisi Pediatrics ile ilgili Examiner’dan Alicia Bayer’in haberine…
Pediatrics Dergisi emzirmeye ‘doğal’ denmesinden vazgeçilmesini istiyor
Niye?
İnsanların “doğal olan ille iyidir” şeklinde yanlış fikirlere kapılıp sonra devletin aşılama gibi (gayri tabii) halk sağlığı politikalarına direnç göstermesini istemiyorlar da ondan!
Evet, şaka değil… Pediatrics‘teki bu yeni makalenin yazarları sağlık çalışanlarına “gelin emzirme olayına doğal demekten vazgeçelim”, böyle yaparak doğal ebeveynlik uygulamaları sanki daha sağlıklıymış intibası uyandırıyoruz toplumda diyorlar. Demekle de kalmıyorlar ve evde doğum, evokulu, GDO’ların reddi gibi “problemli” davranışlarla bağlantılı gördükleri “doğal” kelimesinin pozitif manada kullanımına son vermek üzere bir de kampanya başlatıyorlar, zira bu doğal çocuk yetiştirme akımları aşı çalışmaları için de pürüz oluşturuyormuş.
Penn Medicine, yani meşhur Rotavirüs aşısı mucidi Dr. Paul Offit‘in pediatri ve vaksinoloji profesörü olarak görev yaptığı üniversite hastanesinde ‘Tıp Etiği ve Sağlık Politikaları’ alanında araştırmalarda bulunan Jessica Martucci ve Anne Barnhill tarafından kaleme alınan “Emzirmeyi Teşvik Ederken “Doğallık” Vurgusu Yapılmasının Hesapta Olmayan Sonuçları” başlıklı makalede şöyle deniyor:
Bu kritik önemdeki çalışmalardan yola çıkarak bizler de emzirmeyi bebekler için “doğal” beslenme şekli diye yücelterek yapılan teşviklerden duyduğumuz kaygıyı dile getirmek istiyoruz. Bu tip bir mesaj, sağlıkta “doğal” yaklaşımların daha iyi olduğu yönündeki güçlü perspektifin elini kuvvetlendirmektedir… Emzirmeyi “doğal”dır diye teşvik etmek etik açıdan problem doğurabilir, hatta daha da endişe verici olanı, bu “doğal” yöntemlerin sözümona daha sağlıklı olduğu yönündeki inancı kuvvetlendirebilir.
Yazarlar özellikle emzirme gibi doğal davranışlar özendirildiği takdirde bunun aşılanma oranlarını düşüreceğinden korkuyor. Niye? Çünkü doğal çocuk yetiştirmeye gönül vermiş ebeveynler genellikle aşıları ya geç vurduruyor ya da tümden reddediyor.
Doğal seçimlerin üstünlüğüne inanma “yanılgısı”nın başka örneklerinden bahsediyorlar bize; örneğin GDO’ların reddi, konvansiyonel (ilaçlı) tarım ürünleri yerine organiğin tercih edilmesi ve elbette sudaki florle ilgili endişelenme hep bu temelsiz inancın ürünü.
Doğal seçimlerin pozitif gözükmesi riski öylesine büyük ve korkutucu ki, bebeklerin emzirilmesi olumsuz etkilenecek dahi olsa yazarlar ‘doğal’ kelimesinin herhangi bir şekilde pozitif manada kullanılmasına karşı.
Anne sütü alımının promosyonunda, anneleri emzirmeye teşvik edecek dahi olsa, “doğallık” vurgusu yapmadan önce iki defa düşünmemiz lazım.
Yerel bir gazetede yayımlanan bir başka makalelerinde de, yazarlar bu doğal ebeveynlik seçimlerinin tehlikelerini anlatmaya devam ediyor:
“Doğal”ın üstünlüğü savı üzerine kurulu bir halk sağlığı kampanyasının problem yaratacak implikasyonlarını görmek için internette fazla aranmamıza gerek yok. ‘Doğal yaşam’ diye arama yaptığınız zaman doğal ebeveynlikten bahseden bir dolu site çıkıyor karşınıza. Ebeveynlik konulu bloglar ve doğalcı haber sitelerinde sık sık evde doğumdan tutun da doğumdan sonra plasenta yemeye veya çocuklarına evokulu uygulamaktan emzirmeye ve homeopatiye kadar çok çeşitli fikir ve uygulamaların konu edildiğini görüyoruz. Ancak bunlar aynı zamanda yazarların veya yorumcuların çocukluk çağı aşılarının gerekliliği veya güvenliği ile ilgili çekinceli görüş bildirenlerin olduğu, hastalığı ‘doğal’ yoldan geçirip iyileşerek bağışıklık kazanma prosesinin özendirildiği yerler.”
Uyarılarına devam da ediyorlar:
“Çalışmalar bize aşıya muhalif duruşun tamamlayıcı ve alternatif tıbba ilgi ve yönelim, kurumsal otoriteye şüpheci yaklaşım ve sağlıkla ilgili bilgi sahibi olmaya, otonomi ve sağlıklı yaşam uygulamalarına güçlü bir yönelim ve ilgi ile örtüştüğünü gösteriyor.”
Ve yazarların konuyla ilgili çıkarımları da şu:
Emzirme konusunda ‘doğal’ olanın tercihi yapılacak en iyi şey dersek biz, o zaman iş diyelim aşılama gibi diğer sağlık uygulamaları ile ilgili seçim yapmaya geldiğinde annelerin bu güçlü dünyagörüşünü dikkate almamalarını bekleyebilir miyiz?
Pediatrics dergisinin kendi emzirme komitesi yayımlanan makalenin mesajını her ne kadar kınamış ve emzirmenin bebeklerin beslenmesinde normatif standart olduğunu ve diğer beslenme şekillerinin anne ve çocuğun sağlığını kısa ve uzun vadede riske soktuğunu belirtmiş olsa da, burada asıl mevzunun endüstri dostu resmi otoritelerin genel olarak sağlık kararlarında bağımsız düşünme ve hareket etme eğilimi gösterenlerden duyduğu rahatsızlık ve tahammülsüzlük olduğu açık.
Uzmanlık alanı Tıp Etiği olan kişilerin emzirmeden hareketle kalkıp sağlık camiasını ve toplumu, salt GDO’lar kabul görsün ve insanlar aşıya karşı çıkmasın diye doğal yöntemleri ve yaşam tarzını tümden kötülemeye ve olumsuzlamaya davet edebiliyor olması bile tıpta ‘etik’ anlayışının geçirdiği başkalaşımı tüm çirkinliği ile gözler önüne seriyor.
Herr Peter Brabeck-Letmathe’nin ikramı, almaz mıydınız …
Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanmakta olan tüm yapıtlar eser statüsünde olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Sitede bulunan yazı ve görsellerin site sahibinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması yasaktır.
Geri İzlemeler/Pingbackler