1. Aşama – Perhiz

“Gıdan ilacın, ilacın gıda olsun”Hipokrat

‘Protokol’ümüzü oluşturan iyileşme bulmacasının en önemli parçası, olmazsa olmazı nedir diye sorsalar, kuşkusuz ‘Perhiz’ derdim. ‘Perhiz’den kastım, ‘Protokol’e başlamayı düşünen ailelerin hepsine önerdiğimiz özel beslenme planıdır. Klasik glütensiz, kazeinsiz ve soyasız perhize ilave olarak şekeri, mısır şurubunu, gıda renklendiricilerini, koruyucu maddeler ve diğer zararlı yiyecekleri de diyetimizden çıkarıyoruz. ‘Perhiz’, protokolde yapılacak diğer her şeyin temelini oluşturuyor; bunu üzerine evin geri kalanını çıkacağınız inşaat temeli gibi de düşünebilirsiniz. ‘Perhiz’i bozmadan ve bırakmadan gidebilmek, ‘Protokol’ün geri kalanından ne kadar sonuç alınacağını belirleyen en önemli faktör.

Otizmli evlat sahibi bir aile benimle görüşmeye geldiğinde bilmek istedikleri ilk şey hep şudur:

Çocuğuma yardımcı olmak için ne yapabiliriz?

Daima ama daima ‘Perhiz’dir başlangıç noktam. Hatta bu ilk görüşmeden aileyi, ‘Perhiz’i %100 uyguladıkları takdirde çocuklarını iyileştirebilecekleri ümidiyle gönderirim. Onlara yiyecek mevzusuna büyük-büyükannelerinin gözünden bakmaları, onlar gibi düşünmeleri gerektiğini anlatırım. Bizden önceki nesiller gıdayı doğrudan topraktan alırdı, öyle fazla bir işlemden geçmiyordu yiyecekleri. Meyve, sebze, yemişler ve etti büyüklerimizin temel gıdası, çocuklarımızın da öyle olmalı. Yiyecek deyince tam gıdalar gelecek aklımıza, işlenmiş gıdalar değil. Bildiğimiz çöp gıdaları bırakıp bu defa da glütensiz/kazeinsiz çöpleri yemenin hiçbir manası yok!

İlk görüşmeden aile ellerinde yemelerine izin verilenlerin bir listesiyle ayrılır ve bir hafta hiç “hata”sız, kaçamaksız ‘Perhiz’i uyguladıklarında bana e-posta ile haber vermeleri tembihlenir kendilerine. İşte iyileşmeye gerçekten aç, bunu gerçekten isteyen aileler ile bir başkası alsın benim yerime “düzeltiversin” çocuğumu diyenlerin birbirinden ayrıldığı nokta burasıdır.

O ilk hafta genellikle şu iki durum yaşanır. İlk senaryo, sevinçten havalara uçmuş anne veya babadan aldığım “İnanamıyorum, Johnny senelerdir ilk defa sabaha kadar deliksiz uyudu,” veya “Johnny tuvalete normal çıktı,” veya “Dün Johnny iki yeni kelime daha söyledi!” telefonudur. Olmasını ümit ettiğimiz budur.

İkinci senaryo ise… Aileden bir daha ses seda çıkmaz. Ya öfke krizleri yaşanmıştır ya da ‘Perhiz’e alışma süreci fazla zorlamıştır aileyi ve başka yollar aramaya koyulurlar. Tabii bu, herkes mucize yaşıyor veya hiç orta yolu yok bu işin demek de değil. Kimisi daha az belirgin olabiliyor alınan sonuçların, örneğin çocukta göz teması artabiliyor veya yüzde kızarıklıklar azalabiliyor, fakat genel manada hep olumlu değişiklikler gözlemliyoruz. Yaşanan her değişiklik iyiye işaret bizim için. ‘Perhiz’, bulmacanın ilk parçası sadece. Buradan devam edip istediğimiz sonuca ulaşıncaya dek farklı müdahale seçenekleriyle tek tek katları döşememiz lazım.

NOT: Kerri. Allah senden razı olsun. Oğlum 3 yaşındayken Ritalin, Risperdol ve Clonazepam verdi doktor.. inanılır şey değil hakikaten. Tabii hiçbirini vermedim, çocuğumun “ilaçla uyuşturulması” fikri kahrediyordu beni çünkü. Perhize başladığımızın 2. günü gece deliksiz uyudu, gözüne yeniden ışıltı geldi. MMS’e bir an evvel başlamak için sabırsızlanıyorum, öyle mutluyum ki!!!

Kitapta bu yukarıda örneğini gördüğünüz türden “mucize”lere, ki aslında bunlar anne-babaların bizimle çocuklarındaki ilerlemeleri paylaştığı e-posta mesajları ve forum yorumlarıdır, bu şekilde kutu içinde, özellikle vurguladıklarını düşündüğümüz bölümlere üleştirilmiş olarak yer verildi. Bu mucize bildirimlerinin önemli bölümü hayli eskilere dayandığından, CD yerine MMS kısaltmasının kullanıldığını görüyoruz. Herkesle tek tek bağlantıya geçip MMS’in CD olarak değiştirilebilmesi için izin istemek alacağı vakit açısından imkansız olduğundan bildirimler orijinal haliyle bırakıldı. MMS ve CD aynı maddedir. MMS kısaltmasının geçtiği yerlerde, bahsedilen maddenin klordioksit olduğunu ve iyileşmeden de bu maddenin sorumlu olduğunu hatırlamanızı rica ediyorum.

Yazarın Notu: Reçeteli ilaçlara tümden karşı değilim, özellikle de iyileşme için gerekliyseler. Ancak çocuklara ilaç verilerek, otizm olarak bilinen belirtilerin maskelenmesini tasvip etmiyorum. O yüzden böyle bir e-posta gördüğümde o çocuğun iyileşme şansının müthiş yüksek olduğunu biliyorum, çünkü kendini çocuğunu iyileştirmeye adamış ve çantadaki sıradaki aletin getireceği değişimleri görmek için heyecanlanan bir ebeveyni var.

Çocuğunuzun doktoru ‘Perhiz’i duymamış olabileceği gibi faydaları hakkında yanlış bilgiye de sahip olabilir. Kitabın sonundaki referans bölümünden Otizm Spektrum Bozuklukları (OSB’ler)’de beslenmenin rolü ve etkisini anlatan makale ve bilimsel çalışmaladan birkaçını görebilirsiniz. Bunlardan başlayarak kendiniz çok daha geniş çaplı araştırma da yapabilirsiniz bu konuda. Danıştığınız bir doktor varsa, otizm ve otizmden nasıl iyileşileceği konularına yabancı olmayan birinin tercih edilmesi önem taşıyor.

Çoğu doktorun otizm tedavisi alanındaki yenilikleri takip etmek için gerekli okumayı yapmaya vakti dahi yok ve şayet iyileştirebildikleri otizm vaka sayısı da henüz sıfırsa, izledikleri protokolleri gözden geçirmelerinin vakti geldi de geçiyor demektir. Anaakım tıp camiası ile ilgili bir diğer büyük problem de devasa egoları. Yaptığımız şeyler eğer çocuklarımızda iyileşme sağlamıyorsa, ne yaptığımıza ve bunu niye yaptığımıza bir bakmamız gerekir. Şu egolarımızı bir gözden geçirelim, protokollerimizi bir güncelleyelim ve çocuklarını iyileştirmiş ailelerde neler işe yaramış bir bakıp görelim.

New Jersey Tıp Fakültesi’nin Otizm Merkezi’nden Siri ve Lyons adlı araştırmacıların “süt, soya ve buğdaya karşı otizmli çocukların nörotipik çocuklara göre daha fazla anormal immün yanıt geliştirdiği görüldü,” şeklindeki tespitleri Otizm için Geliştirilmiş En İleri Tedavi Metodları (Cutting-Edge Therapies for Autism) adlı derginin 2011-2012 yılına ait sayısında yayımlanmış (1). İlave olarak, otizm ve gastrointestinal sistem (Gİ) rahatsızlıkları arasındaki bağıntıyı araştırmak üzere kurulan çalışma sayısına baktığımızda ilginin hızla artığı da görülüyor. Siri ve Lyons’un ayrıca atıfta bulunduğu Kaliforniya Üniversitesi’ne bağlı Davis Sağlık Sistemi çatısı altında yapılmış bir başka çalışmada da 1990’larda doğmuş otizmli çocuklarda, 1980’lerde doğmuş otizmli çocuklara oranla kabızlık, ishal ve kusmayı da kapsayan gastrointestinal sorunların daha fazla görüldüğü bulgusu yer alıyor.

Doktorunuz bu bulgulardan haberdar değilse veya size ‘Perhiz’in çocuğunuza iyi geleceğini gösteren bilimsel kanıt olmadığını söyleyecek olursa konuyu bizzat kendiniz araştırın, zira çocuğunuzun ne yiyip içeceğinden sorumlu tek kişi sizsiniz. Hem niye yapmayasınız ki ‘Perhiz’i? Size maddi herhangi bir külfeti olmadığı gibi üstüne çocuğunuzun iyileşmesine de yarayabilir. Son tahlilde çocuğun peynirli cips mi yoksa meyve-sebze mi yiyeceğine karar verecek olan sizsiniz. Para sizin cebinizden çıkıyor çünkü. Çocuğunuzun bu ‘Perhiz’le düzelen o çocuklardan biri olup olmayacağını anlamanın tek yolu, deneyip görmek. Glütenin incebağırsak mikrovillüslerinden temizlenmesi altı ay, hatta daha da uzun sürüyor. Dediğim gibi bazı çocuklar hemen iki – üç günde gözle görülür değişimler yaşıyor ve fakat, sizin çocuğunuzun evrimi çoğunluğa göre biraz daha yavaş kaldı diyelim, yine de, SAKIN VAZGEÇMEYİN! Bu kitabın yazıldığı an itibariyle yaklaşık 5,000 otizmli çocuk sahibi aileyle çalışmış bulunuyorum; tanı bırakmış çocukların hepsi, iyileşmeye iyice yaklaşmış olanlar da dahil, hep kendi sahip oldukları belirtilere göre farklılık gösteren protokolleri takip ettiler. Bunların—istisnasız–hepsinin tek ortak noktası ise ‘Perhiz’di!

Fikrimce yılın 365, haftanın da 7 günü, günün de 24 saati bu ‘Perhiz’ uygulanmadığı müddetçe, çocuğun tedavisinde başka ne yöntem kullanırsanız kullanın çok bir şey değiştirmeyecektir. Hiperbarik tedavi, şelasyon, ABA vs. gibi yöntemlerden, siz hala çocuğa “uyuşturucu” veriyorken (yani çer-çöp yediriyorken) arzu edilen sonuçları alamazsınız.

Niye mi uyuşturucu diyorum? Çünkü glüten ve kazeinin spektrumdaki çocuklarımızın bedeninde aldığı hal bu; daha açık konuşacak olursak, morfin benzeri ‘glütenomorfin’ (gliyadorfin olarak da bilinir) ve ‘kazomorfin’e dönüşüyorlar. Glütenomorfin ve kazomorfin bağırsaklarda (daha sonra detaylı açıklayacağımız) peptitlerin düzgün sindirilememesi yüzünden ortaya çıkıyor. Bağırsak geçirgenliğinin artması olarak açıklayabileceğimiz “sızıntılı bağırsak sendromu”ndan muzdarip birinde bunlar bağırsaktan ayrılıp kan-beyin-bariyerini geçebiliyor ve burada, yani beyinde aynen morfin veya eroin etkisi gösterebiliyor. Çocuğunuza bile bile sokak uyuşturucusu verir miydiniz? Elbette HAYIR!

Bu bilgiyi haiz olup, işin ciddiyetini anladığımız noktada artık bu konuya titizlikle eğilmek çocuklarımız için boynumuzun borcu haline geliyor. Onları iyileşmekten alıkoyan yiyecekleri çıkartmalıyız diyetlerinden. Yakın aile çevrenizi ve çocuğunuzun okulunu da davet edin yavrunuzun zor durumdaki bedeninin iyileşmesine yardımcı olmaya. Onlara artık bu tür yiyecekleri çocuğunuza veremeyeceklerini söyleyin, verirlerse bunun çocuğa doz doz morfin vermeye benzeyeceğini anlatın. Çok dramatik geliyor değil mi kulağa? Öyle de ondan!

Araştırmacılar otizmli çocukların idrarında bu hazmedilmemiş peptitlerden (glütenomorfin/kazomorfin) anormal miktarlarda tespit etmiş durumda, ki bu da vücuttaki mevcudiyetlerini kanıtlıyor. Diğer araştırmacılarla birlikte Norveç’ten Dr. Knivsberg ve arkadaşları da otizm, yaygın gelişimsel bozukluk (YGB), çölyak ve şizofreni tanılı kişilerden alınan idrar numunelerinde yüksek miktarda kazomorfin peptiti saptıyor(2). Benzer şekilde, otizmli bireylerin idrar numunelerinde alışılmamış miktarlarda Gliyadorfin (glütenomorfin) bulunduğu kütle spektrometresiyle de teyit edilmiş durumda(3).

Yapın bu ‘Perhiz’i!

Yenilebilecek daha bir sürü şey var bu perhizde. Size söz veriyorum—çocuğunuz aç filan kalmayacak! 513. saydaki 15 no’lu Ek’te başlangıç için birkaç tarife de yer verdik sizin için. Bu ‘Perhiz’ bulmacanın kesinlikle en önemli parçası. Beyin ve bağırsak enflamasyonu ile doğrudan bağlantılı olan yiyecekler ile immünoalerjik tepkilere yol açan sorunlu gıdaları çıkartamadığımız takdirde diyetten, spektumdaki bir çocuğu iyileştşrmek neredeyse imkansızdır. Beslenmeyi düzeltmeden çocuğunu iyileştirmiş bir aileye ben şahsen rastlamadım. Hiç yaşanmamıştır demek değil tabii bu, fakat ben şahsen ne gördüm ne de böyle bir duyum aldım.

Daha önce de bahsettiğim gibi, oğlum Patrick’i perhize başlattığımızda yiyebildiği onaylı tek şey evyapımı patates kızartmasıydı. O da onu yedi. Yavaş yavaş, azar azar başka yiyecekleri de almaya başladı. Emin olun, bu alışma dönemi geçecek ve çocuğunuz illaki yemeye başlayacak. Durdurun bu enflamasyon – bağımlılık döngüsünü. İşte ancak o zaman çocuğunuz iyileşmeye başlayacak, kendini daha iyi hissettikçe de daha fazla yiyeceği kabul edecek.

Oğlumda, ‘Perhiz’e başladığımızın haftasında asitli ishal ve uykusuz geceler kesiliverdi. O dönüm noktasından itibaren asıldım ben de, hem ‘Perhiz’e hem de otizmden kurtulmak için uygulanacak biyomedikal tedavilere. Bir daha da ardıma bakmadım. Bu ‘Perhiz’i çocuğunuzda veya ailecek deneyimlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Hakikaten muhteşem bir şey.

NOT: Çocuğunun beslenmesinde kapsamlı değişikliklere gitmiş ve bunun getirdikleriyle başa çıkmaya çalışanlarımızı yüreklendireceğini düşündüğüm bir şeyler paylaşmak isterim sizinle. Oğlum 11 aylıkken, aşı sonrası yaşadığı büyük çöküşten sonra Glütensiz/Kazeinsiz/Soyasız perhize, yani kısacası “HER ŞEYSİZ perhiz”e başlattım çocuğumu. Çocuğuma perhiz uygulamayı seçmiş olmamı çevremdeki hemen herkes eleştirdi o zaman, başta da çocuk doktorumuz. Bana ‘çocuğunun gelişiminde gerileme filan yok, “sana öyle geliyor”’ diyen ve diyetinden çıkarttığım gıdalara da “muhtemelen alerjisi filan da olmadığını” söyleyip bir hafta sonra elinde test sonuçları, yanında bir de özür iliştirilmiş olarak beni aradığında ayrıca alerjisi olduğu ortaya çıkmış bir dolu şeyin upuzun listesini açıklayan doktor! Oğlum şu an 7 yaşında ve durumu FEVKALADE İYİ. Az önce bir Glütensiz/Kazeinsiz minik kek koydum önüne ve bana ne dedi biliyor musunuz? “En çok neyinizi seviyorum biliyor musunuz anneciğim? Bize hep bu kadar iyi davranıyor ve önümüze hiç bizi hasta etmeyecek şeyler koyuyor olmanızı.” O yüzden dondurmacının önünden geçerken çocuğunuza bir külah dondurma almadınız veya bu haftasonu paskalya sepetini gıda boyasına bezeli şeylerle doldurmadınız diye kendinizi suçlu filan hissetmeyin. Seneler de alsa, ona bu tür şeyleri VERMEYECEK kadar sevdiğinizi önünde sonunda anlıyor çocuklar.

Faydalı olabilecek birkaç tavsiye daha:

Çocuğunuzun Aldığı Besin Tamamlayıcıları Gözden Geçirin

Çocuğunuz günde 30’ün üstünde ek besin maddesi mi alıyor? Kitapta bu konu daha geniş ele alınacak fakat bu protokolde hedefimiz fazlalıklardan kurtulmak, eksiklikleri besin tamamlayıcılarla supplekapatmak değil. Çocuğunuzun besin tamamlayıcı olarak kullandıklarını dikkatlice bir gözden geçirmek gerekiyor. Bu protokolden azami fayda görmek istiyorsak kalsiyum, (biyofilmi besleyen) mağnezyum gibi antioksidanların yanında demir ve B12’yi listeden çıkartmayı düşünmemiz lazım, zira CD’yi öldürüyor bunlar (bu konu 5. Bölüm, 88. sayfada ayrıntılırıyla ele alınıyor). Bireysel ihtiyaca göre elbette konuşma yeteneğini arttırıcı, nöbet aktivitesini düşürücü tamamlayıcılar ile enzim ve probiyotikleri kullanıyoruz bu prokolde. B12’nin parazitleri beslediği gerçekse de, bazı çocuklarda konuşmayı mükemmelen geliştirdiği de bilinmekte. Çocuğunuzun konuşmasında B12’nin faydasını gördüyseniz buna devam etmekte fayda olabilir. Herzaman olduğu gibi, bunlar tamamen kendi koşullarına göre her ailenin çocuğu için bireysel olarak alması gereken kararlar.

Belirli bir besin tamamlayıcıdan fayda gördüyse çocuğunuz, o zaman bunu (antioksidanlar ve yukarıda adı geçen ek besin maddeleri hariç olmak kaydıyla) tutun. Bu aşamada hedefimiz gereksizleri elemek, zira bunlar büyük olasıkla parazitleri beslemekte ve vücutta “fazladan gürültü” yaratmakta. Bir amaca hizmet etmeyen ne varsa çıkartılması gerekiyor.

Günlük Tutun

gunlukyÇıkarttığınız ve eklediğiniz yiyecekleri bir deftere kaydederek gidin. Yendiğinde ortaya çıktığını gördüğünüz bir reaksiyon olduğunda derhal bunu da not edin; örneğin ciltte kızarıklık, aşırı hareketlilikte azalma veya artış, istem dışı tekrarlı hareketlerde artma veya azalma, uyku örüntüsünde değişiklik, tuvalete çıkma sıklığında ve dışkının katılığında değişiklik, yeni gıdayı sıkıntısız şekilde alma veya reddetme, göz teması, konuşma vb. alanlardaki değişim ve gelişmeler. Gördüğünüz her şeyi yazın ki neyin çocuğunuza yaradığını neyin yaramadığını anlayabilmenizi sağlayacak örüntü veya ilişkilendirmeleri takip edebilesiniz. Bu gözlemleri bir deftere kaydetmekte mutlak yarar var, atacağımız adımlara rehber oluyor bu, özellikle de stres, uykusuzluk ve yorgunluktan bitap düşmüş olanlarımıza.

 

Çiğ Besleyeceğim, Mükemmel Dengeli Öğünler Hazırlayacağım Diye Kendinizi Sakın Paralamayın…Tabii Şimdilik!

Perhize ilk geçmeye çalışırken çocuğun onaylı yiyeceklerden ağzına koyduğu ne varsa onu yedirerek başlayacaksınız. Bebek adımlarıyla gidiyoruz burada. Çocuğunuz ‘Perhiz’e %100 geçtiğinde, işte o zaman yeni yiyecekleri, gerekirse lokma lokma, ilave etmeye başlıyoruz.

OTDF’yi Kullanın

Otizm Tedavi/Terapi Değerlendirme Formu (OTDF) (447. sayfaya bakınız) ile gelişmeleri takip edin ve kaydedin. İnternet üzerinden forma ulaşabileceğiniz adres…

www.autism.com/index.php/ind_atec

İşlerin nasıl gittiğini görmek için mükemmel bir yol bu. Protokolde sıra ne zaman yeni bir girişimi denemeye gelse hemen önden OTDF ile bir değerlendirme alın, sonra diyelim üç ayda bir yeniden bir değerlendirme yaparak çocuğunuzun katettiği mesafeyi görün. Bazen çocuklarımız gözümüzün önünde iyileşme gösteriyor ve biz bunu fark etmiyoruz bile. Sadece ‘Perhiz’in değil, OTDF’yi girişilecek her yeni uygulamanın yarattığı etkiyi ölçümlemede kulanabilirsiniz..

Elde edilen başarıyı, katedilen yolu ölçümlemenin harika bir yolu bu OTDF. Çoğumuz yorgun düşmüş, tükenmiş durumdayız veya bazımızın hafızası fazla kuvvetli değil. Bu şekilde formal çerçevede bir soru listesi ile, uygulanan yöntem işe yarıyor mu yaramıyor mu çok çabuk anlayabiliyoruz, üstelik sadece birkaç dakikamızı alıyor. Soru listesinin bir örneğini görmek ve OTDF hakkında daha fazla bilgi edinmek için 447. sayfadaki Ek4’e bakabilirsiniz.

Ürün Etiketlerini Mutlaka Okuyun

Hertürlü paketin arka yüzündeki etiket bilgilerinin de okunması lazım—salt ön yüzdeki “glüten ihtiva etmez” yazısına bakıp geçmek olmaz. Bu ürünlerin çoğu şeker, maya, karagenan veyaetiketoku perhizimizin müsaade etmediği başka maddeler ihtiva eder. Çocuğumuzun vücuduna girecek şeyin ne olduğundan emin olmamız lazım. İsmini dahi telaffuz edemiyorsak bir şeyin… çocuğumuzun vücudunda işi yok demektir. Malt, doğal aromalar, yapay aromalar, peniraltı suyu (whey), sayılar (kırmızı 40, E-441) ve benzeri, oraya buraya gizlenmiş suç unsurlarına karşı da tetikte olun.

Destek Ağınız Olsun

İster arkadaş, ister akraba, ister komşu, isterse isimsiz bir yardım meleği olsun fark etmez. Yaslanabileceğiniz bir omuz olsun yanınızda. Otizmden kurtulmak kısa mesafe sürat yarışı değil, maratondur, sebat ister ve hiç kimse bu yolculuğu yalnız göğüslemek zorunda kalmamalıdır. Bu yoldan geçmiş ve yeni yola çıkacaklara yardımcı olmaya gönüllü bir sürü şahane anne-babamız var! Bu kitabın yazıldığı tarih itibariyle yardımlaşma için açılmış birkaç forum alanımızdan ikisi şunlar:

www.cdautism.org

ve

www.facebook.com/groups/AutismCD

Dünyanın dört bir tarafından sizinle aynı yolu yürümekte olan ebeveynlerle birlikte en son bilgilere ulaşmak, protokoldeki değişiklikleri takip etmek, ümitli anları ve/ya hayal kırıklıklarını paylaşıp dertleşmek için mükemmel bir kaynak bu. Websitemizin ana sayfasına (www.cdautism.org) uğrayıp haber bültenimize abone olmayı da ihmal etmeyin!

Adım Adım Gidin

Bozguncu düşüncelere kapılma çocuğunuza yardımcı olma azminizi kırdığıyla kalacaktır. “Johnny’nin hayatı boyunca bunu nasıl yaparım ben!” veya “Bu senenin onedaysonu nasıl gelir bilmem,” tarzı düşünceler sizi yılgınlığa sürükler. Uzak geleceğe değil o güne odaklanın, hemen içinde bulunduğunuz saati çıkarmaya çalışın veya dakikayı ve bilin ki otizm dünyasında her gün bir başka zafer daha kazanılmakta. O zaferlerden güç almalıyız, zafer bizim olmasa da. Yaşanmış mucizeleri ve ailelerin beyanatlarını hem bu kitaptan (bkz. 2. Bölüm, 19. sayfa ve 357. sf’daki Ek1) hem de websitemde buna ayrılmış özel bölümden okuyabilirsiniz (bkz. 2. Bölüm, 19. sayfa ve 357. sf’daki Ek1). Bunlar, ‘Protokol’ü uygulayan ailelerin çocuklarında gördükleri gelişmeleri anlatmak için benimle şahsen yaptıkları yazışmalar esasında. Bu mucize e-postalarını veya forum mesajlarını hergün alsak da, kitap için aralarında seçim yapmak durumunda kaldık. Kitap boyunca bu mesajları aralara serpiştirilmiş olarak göreceksiniz zaten. Bunları bir okuyun, hergün bir yerlerde bir çocuğun iyileştiğini bilin ve sıradakinin sizin çocuğunuz olabileceğine inanın. Bir şey planladığınız gibi gitmedi diyelim, doğacak yeni güne BUGÜN otizmden kurtulma yolculuğunun ilk günüdür diye başlayın.

Spektrumdaki Çocuğumun Neden Glütensiz/Kazeinsiz/Soyasız Perhize Girmesi Gerekiyor?

Daha önce de dediğim gibi ‘Perhiz’siz iyileşen bir çocuk görmedim bugüne kadar. Aşağıdaki bilgiler www.gfcfdiet.com sitesinden ve otizmliler için ‘Perhiz’in niye bu kadar önemli olduğunu açıklıyor bizlere.

Bilimsel çalışmalar, alınan kazein ve glüten proteinlerinden yüksek miktarda peptit açığa çıktığını ortaya koymuş durumda (4,5). “Normal” sindirim, alınan proteinlerin önce peptitlere, bunların da daha sonra amino asitlere ayrıştırılması şeklinde gelişir çoğumuzda. Ancak otizmli bireyler sözkonusu proteinlerin bir kısmını düzgün hazmetmekte zorlandıkları için bunlar parçalanmadan, doğrudan peptit olarak kana geçer. Bunun nedeni çoğu kez kişinin, yiyecek emiliminin optimizasyonuna katkı sağlayan enzimlerden eksik olmasıdır ve bu durum bağırsakların fazla geçirgenleşmesine (sızıntılı bağırsak sendromu)’na yol açan faktörlerden de biridir. Hazımdaki bu aksaklıktan dolayı bu zararlı proteinler olduğu gibi kana karışır ve kan dolaşım sistemiyle ulaştıkları beyinde ‘kan-beyin-bariyeri’ni aştıkları vakidir.

Sızıntılı bağırsak sendromuna neden olan pekçok faktör tespit edilmiş olup bunlar arasında virüsler, Kandida, glütenin ürettiği ve bağırsağın sızdırmasına neden olan ‘zonulin’ adlı protein ve daha niceleri bulunmaktadır(6).

Glütenli gıdalar aşırı tüketildiği veya çocuğa çok erken yaşta yedirilmeye başlandığı takdirde sindirim sistemini tamamen çökertebilir. Günümüzde suni işlemlerle hibritlenen buğday yüzünden tahıl yemekleri olması gerektiği gibi hazırlanamamakta. Kazeinli gıdalar da ya pastörizasyon ya da homojenizasyondan geçerek tüketiciye ulaştığından, bunlar da sindirim sistemini çökertebilir. Bu tarz işlemler glüten veya kazeini parçalayacak enzimlere zarar verebileceğinden, proteinlerin hazmı da yarım kalabilmektedir.

Psikobiyoenerji doktoru Andreas Kalcker’in sunduğu yeni teoriye göre de, bu proteinlerin düzgün hazmedilememesinin sebebi doğrudan bağırsak yolunu tutmuş parazitler olabilir. Bu parazitler bağırsakların geçirgenleşmesini sağlayabileceğinden glüten, kazein, soya ve benzeri alerjilerin gelişiminde rol oynuyor da olabilir.

Başlıca glüten kaynaklarını buğday, çavdar, arpa, yulaf ezmeleri, malt, ekmeklerin büyük bölümü, pasta, kek, çörek, börek, kurabiye, kahvaltılık gevrek, un yufkası, pide, lavaş ekmeği, pizzalar vs. olarak sayabiliriz. Glüten ayrıca nişastalarda, irmikte, kuskusta, malt ve bazı sirkelerde, soya sosunda, teriyaki sosunda, aromalarda, yapay renklendiricilerde ve hidrolize sebze proteinlerinde bulunuyor. Kazein ise inek, koyun, keçi sütü ile bunlardan yapılmış hertür gıdada, örneğin yoğurt, tereyağı, dondurma veya peynirde mevcut. İnek sütünü her ne biçim veya çeşitte olursa olsun yemiyoruz, çünkü enflamasyon ve mukus yapıyor. Ürün istediği kadar laktoz içermez, kaymak içermez, kazeinsizdir desin etiketinde—yemiyoruz.

Düzgün hazmedilmemiş glüten ve kazein parçacıklarının her ikisi de kan dolaşımına karışıp kan-beyin-bariyerini geçebiliyor. Opioid özelliklerinden dolayı da bu peptitler beyindeki opiat reseptörleri ile etkileşime geçerek eroin ve morfin gibi afyon bazlı uyuşturuculara benzer bir etki yaratıyorlar (7). Bu opiatlara glütenomorfin (veya gliyadorfin) ve kazomorfin deniliyor ve bunlar beynin bazı bölümlerini, örneğin konuşma ve işitme fonksiyonlarının entegrasyonunda aktif rol oynayan şakak bölgesi (temporal) lobları etkileyebiliyor. Ne ilginçtir ki, otizmde en çok sorun yaşanan iki alandır bunlar.

Beyne bu etkilerinin yanısıra, opioidli/yasaklı bu yiyecekler sindirim sisteminde ve beyinde enflamasyon da yaratır. Çocukların bir yiyeceğe alerjisi olduğunda—kazein ve/ya soya vb. olarak düşünüyoruz biz bunu–, gıda vücuda alındığında bağışıklık sistemi bunu yabancı istilacı olarak görür ve vücudu bundan korumak adına tepki verir.

Gıda alerjeni ile ilk karşılaşmada vücudun buna tepkisi, immün sistem tarafından immünoglobülin E (IgE) antikoru üretmek olur. IgE antikorları kanda dolaşıp mast hücresi ve bazofil adı verilen immün sistem hücrelerine tutunur. Mast hücreleri tüm vücut dokularında, özellikle de burun, boğaz, akciğer, cilt ve mide-bağırsak yolunda (Gİ) bulunur. Bazofiller ise kanda ve alerjik reaksiyondan dolayı şişmiş dokularda bulunur.

Aynı gıda alerjeni ile bir dahaki karşılaşmada, alerjen bu defa mast hücreleri ve bazofillere tutunmuş IgE antikorlarına bağlanacaktır. Alerjenlerle antikorlar arasında kurulan bu bağlantılar esnasında hücrelerden yüksek oranlarda kimyasal salgılanır, salgılanan bu kimyasallardan biri de histamindir. Aktifleşmiş mast hücresinden histamin açığa çıkmasıyla, oraya yakın damarların geçirgenliği artar. Dolayısıyla, damarlardan sızan kanın (immün sistem elemanlarından lökositler de dahil olmak üzere) doluştuğu alanda enflamasyon oluşur. Histamin salgısı ayrıca lökositlerden sitokin ve enflamatuvar ajanların bırakılmasına yol açar. Açığa çıkan bu kimyasallar yine, enflamatuvar yanıtı şiddetlendirir.

Ve ‘Perhiz’e Hoşgeldiniz!

‘Perhiz’imizin bilimsel dayanağı konusunu işleyip bitirdiğimize göre artık işe koyulabiliriz. İlk iş hangi aşamadan başladığımızı belirlemek üzere bir OTDF skoru alıp kaydetmek. Ardından, aşağıda gördüğünüz perhizimizde izin verilen gıdalara bakıp, buna göre kendinize bir alışveriş listesi çıkarıyoruz.

Yazarın Notu: Organik gıda kullanımı daha iyi olmakla birlikte perhiz için şart değil.

Yenilebilecekler Listesi

Protein:

  • Kırmızı et
  • Tavuk eti
  • Yumurta
  • Balık (büyük balık olmasın, küçüklerden istiyoruz)
  • Domuz eti
  • Hindi eti
  • Şarküteri et ürünlerinin hiçbiri (sosis, salam, sucuk vb et ürünleri yenmeyecek)
  • Kabuklu deniz ürünlerinin hiçbiri (Yenmese iyi olur—toksin doludur bunlar)

Meyve:

  • Taze meyvelerin çoğu yenilebilir (turunçgiller, mango, ananas, kiwi hariç, ayrıca berry ailesi–çilek, ahududu, böğürtlen, dut, yabanmersini vb.–kısıtlı yenilecek)
  • Donmuş meyveler krema veya şeker eklenmeden yenilebilir.
  • Konserve meyvelerin HİÇBİRİ (konservede asla bir şey yemiyoruz)
  • Kurutulmuş meyvelere şeker eklenilebildiğinden dikkatli olunması lazım.

Yazarın Notu:

Meyve suyuna bu protokolde izin yok, zira CD’nin etkisini sıfırladığı defalarca denenip görülmüş ve elbette bu arada ailelere para ve zaman kaybı olarak da yansımış durumda. Bir bardak meyve suyu çıkarmak için kullanılan meyve miktarını düşündüğünüzde, ne kadar doğal olursa olsun şeker miktarı hayli yükseliyor ve bu kadarı da immün sistemin çalışmasını etkilemeye yetiyor. Bu protokolü uygulayan çocukların içeceği sudur ve hazır meşrubata alışmış çocukların bile genel manada fazla sıkıntı çekmeden suya geçtiklerini görüyoruz. Çocuğunuzun tatlandırılmış bir şeyler içmesi şartsa, o zaman diyelim bir elmayı blender’dan geçirip süzdükten veya makinede sıktıktan sonra suyla karıştırıp verebilir ve istiyorsanız (SweetLeaf® veya KAL® marka) stevia ile tatlandırabilirsiniz

Hazmı çok çabuk gerçekleştiğinden yemeklerden sonra tatlı niyetine meyve yemiyoruz. Hazmı daha ağır gıdalardan (yani et, tahıllar vb. gıdalardan) sonra yenildiği takdirde meyve karnımızda mayalanmaya gidebileceğinden şişkinlik, gaz yapabilir, karında ağrı ve rahatsızlık oluşabilir. Meyve, yemeklerden önce veya öğünlerle arasında zaman bırakılarak yenmeli.

Sebze:

  • Bütün sebzeler!!!
  • Patates kızartması dahil, ancak dondurulmuş hazır kızartmalık patates veya fast-food restoranlarının patatesinden olmayacak; bunlar genellikle unlanmış oluyor.

Yazarın Notu: Patates yemeye uzun süre devam edilmesini tasvip etmiyorum, zira vücutta şekere dönüşür patates. Lakin, Glütensiz/Kazeinsiz/Soyasız perhize geçtiğimizde oğlumun ağzına sürdüğü tek “legal” yiyecek buydu.

Yemiş:

  • Badem
  • Kaju
  • Hindistancevzi
  • Fındık
  • Ceviz
  • Artı, bunların hepsinden gayet güzel süt de yapılabilir!

Tahıl:

  • Amarant
  • Karabuğday
  • Mısır
  • Akdarı
  • Kinoa
  • Pirinç
  • Sorgum (darı)
  • Tapyoka
  • Ksantan gam

Yazarın Notu: Otizmden kurtulmaya çalışılırken tahılsız bir perhiz bizim için tercih sebebi, özellikle de çocuk “tahıl beyin”den muzdaripse; yani unlu gıdalara bağımlılık derecesinde düşkün, tahıllı gıda yedikten sonra istenmeyen davranışlar gösteren ve/ya konsantrasyon kaybı yaşayan bir çocuksa. Çocuğunuz karbonhidrat (yani meyve, nişasta) yemeden duramıyorsa, bu durumda Ketojenik veya Rosedale perhizlerini gündeme almanızda fayda olabilir.

Bahsi geçen tahıllar perhizimizde izinliyse de parçalanmaları güç olabilir ve bağırsaklardaki aşırı Kandida büyümesi, bakteri yığılımı ve parazitler yüzünden de çabucak fermente olmaya başlayabilirler.

Baklagiller:

  • Taze fasulyelerin hepsi—soya HARİÇ
  • Nohut
  • Mercimek çeşitleri
  • Kuru fasulye
  • Yer fıstığı

Tatlandırıcı:

  • Stevia (Tüm tatlandırıcılar içinde bu en iyisi, fakat bir tip şeker alkolü olan ‘eritritol’ içerenler kesinlikle kullanılmamalı!)
  • Agave şurubu
  • Bal
  • Akçaağaç şurubu
  • Ksilitol
  • Piloncillo YOK (ham Meksika şekeridir)
  • Şeker YOK

Yazarın Notu: Bal yiyebiliyoruz, ancak insülinde ani yükselme yaratabilir.

Yasaklılar Listesi

Binlerce aile ile çalıştıktan ve konuyla ilgili kendim bizzat yürüttüğüm araştımalardan sonra şahsi kanaatim, otizmden kurtulmak isteniyorsa şayet aşağıda sıralanan ürünlerden uzak durulması gerektiği yönündedir:

  • Asetik asit (E260)
  • Yapay aromalar
  • Yapay tatlandırıcılar
  • Bulyon tabletler (hazır et/sebze suları)
  • Ekmek
  • Kakao
  • Şekerleme
  • Kamış şekeri
  • Karagenan
  • Ketçap/domates sosu
  • Çikolatalı süt
  • Gıda boyaları
  • Mısır gevreği çeşitleri
  • Mısır şurubu
  • İnek sütünün her şekli (laktoz içermeyen süt ürünleri bile)
  • Unlu yufka/bazlama/lavaş
  • Jelatin
  • Malt
  • Margarin
  • Mayonez
  • Mikrodalga fırında patlamış mısır
  • MSG (Monosodyum Glutamat)

(Endüstri MSG yerine pekçok farklı isim kullanmakta—liste burada yer veremeyeceğimiz kadar da uzun. Detaylı MSG listesini görmek için şu adrese bakınız: http://www.truthinlabeling.org/hiddensources.html )

  • Doğal aromalar
  • Erişteli/şehriyeli/noodle’lı çorba
  • Yulaf ezmesi (Bob’s Red Mill GF marka glütensiz yulaf hariç)
  • Makarna
  • Çocuklar için tasarlanmış besleyici ‘shake’ler
  • Play-DohTM

(Glüten içerir—Glütensiz oyun hamuru için adres: www.discountschoolsupply.com)

  • Gıda koruyucu katkı maddeleri
  • İşlenmiş et ürünleri (sosis, salam, sucuk, jambon, pastırma)
  • Gazozlar
  • Soya suyu/meyve suları
  • Soya sütü
  • Soya sosu
  • Sporcu içecekleri
  • Şeker
  • Maya

İnek Sütü YOK:

  • Kazeinsizi de,
  • Laktozsuzu da,
  • Organiği de,
  • Çiği de,
  • Buharlaştırılarak suyu azaltılmışı da,
  • İnek sütünün hiçbir şekli YOK da YOK!
  • Maalesef, keçi sütü de yok! Kazein onda da var çünkü.
  • İçinden her neyi çıkartılmış/alınmış olursa olsun inek sütü her şekliyle vücutta mukus yapar. Oluşan bu mukus ise patojenlerin barınmasına ideal ortamı sağlar.

Glütensiz/Kazeinsiz/Soyasız+ perhizine geçince çocuğunuzun açlıktan öleceğini düşünüyorsanız, emin olun böyle bir şey olmayacak! Yedikleri şeyler çeşit bakımından azalabilir ancak illa ki bir şeyler yiyecekler. Daha önce de bahsini ettiğim gibi, oğlum Patrick ağzına yeniden meyve, yemiş, tavuk koymaya başlayıncaya dek ‘Perhiz’in ilk üç haftasını evde kızartılmış patates yiyerek geçirdi, ama ne oldu, sonunda başardık… geçiş tamamlandı. Hem kendi oğlumda hem de başka çocuklarda şunu gözlemledim; çocuklar ‘Perhiz’e başlayınca ilerleyen hafta veya aylarda sağlıkları da gitgide yerine gelmeye başladığından yeni “izinli” yiyeceklere de daha açık, daha çabuk kabul eder hale geliyorlar.

NOT: Vay canına… müthiş bir şey bu Kerri..

“Ne yersen osun”a inanmış bir anne olarak çocuklarımın yediklerine herzaman dikkat etmeye çalışmışımdır, o yüzden bugüne kadar arada sırada yediğimiz bir dondurma vs. haricinde gayet sağlıklı da beslendiler. Oğlum hatta biri şeker filan verecek olsa geri tükürür ağzından, sevmiyor bile tadını. Şekere tatlıya düşkünlüğü hiç yoktur, Allahtan.

Fakat itiraf edeyim bu perhiz, tam da ihtiyacı olan şey çıktı! Yaşasın!

Yukarıdaki listede bir iki kuralda boşluk olduğunu söyleyelim. Ketçabınızı, mayonezinizi vs. şayet yenilebilecekler listesindeki malzemelerle kendiniz yapıyorsanız evde, o zaman çocuğunuz bunları elbette yiyebilir. Listedekilerle markette satılan ve içinde şeker, gıda koruyucuları ve diğer problemli maddeleri barındıran ürünler kasdedilmiştir.

Yasaklılar listesinde glüten, kazein veya soya içermeyen pekçok yiyecek türü görüyorsunuz. Neden yasaklılar, gelin bunlardan bazılarına açıklık getirelim:

Rafine beyaz şeker: Rafine şeker immün sistemin çalışma kapasitesini düşürdüğü gibi obezite ve Tip 2 diyabet oluşumu ile de doğrudan ilişkili.

Vereceğimiz liste Şekerle İntihar (Suicide by Sugar) (8) kitabından:

  • Şeker bağışıklık sisteminizi baskılayabilir.
  • Şeker vücudun mineral dengesini bozar.
  • Şeker çocukları suç işlemeye itebilir.
  • Gebelikte ve emzirme sürecinde yenilecek şeker çocuğun kas gücünü etkileyebilir, bu da bireyin egzersiz kapasitesinin etkilenmesine yol açabilir.
  • Şeker çocuklarda hiperaktifliğe, anksiyeteye, konsantrasyon bozukluğuna ve huysuzluğa neden olabilir.

MSG: Sinir hücrelerini gerçek manada “ölümüne uyaran” bir eksitotoksin (uyarıcı toksin)’dir. Nöronlarımızın her biri bize lazım!

Maya: Kandida ve diğer tip mantarları besler.

Karagenan: Vücutta enflamasyon yapıcı özelliği vardır ve deneylerde farelerde kolon kanserine yol açtığı gösterilmiştir. (9)

Sukraloz ihtiva eden yapay tatlandırıcılar: Sukraloz yapım aşamasında, tatlandırıcıdaki klor molekülü karbona bağlanarak klorokarbon adlı kimyasalı oluşturur. “Tıp hekimi ve biyokimyager James Bowen’a göre klorokarbonlar insan metabolik süreçleriyle besleyicilik açısından asla uyumlu değildir ve normal metabolik fonksiyonlarımız ile de hiçbir şekilde uyuşmamaktadır.” (10)

İşlenmiş Etler (salam, sosis, sucuk, jambon): Bu et ürünlerindeki yağ çeşitli ağır metaller ve bunun yanısıra pestisit ve herbisitlerden oluşan zirai ilaç kalıntıları bakımından hayli yüklü olabiliyor. Ayrıca, bu işlenmiş etlerde karaciğer ve pankreasa zarar verebilecek sodyum nitrat da kullanılmakta. Mısır şurubu ve aromaya da rastlayabiliyoruz bu ürünlerde.

Doğal Aroma: ABD Federal Düzenlemeler Tebliği 21. Madde, 101. Fıkra, 22. Bent’ine göre doğal tat ve aroma vericilerin tanımı aynen şu şekilde:

Doğal aroma veya tat verici terimi, gıdadaki esas işlevi besin değeri sağlamaktan ziyade tat katmak olan ve bir baharat, meyve veya meyve suyu, sebze veya sebze suyu, yenilebilir maya, şifalı ot, ağaç kabuğu, tomurcuk, kök, yaprak veya benzer bitki materyali, et, denizürünü, kanatlı eti, yumurta, süt ürünleri veya bunların fermente edilmiş hallerinden elde edilmiş tat unsurlarını barındıran eterik yağ, reçine, esans veya ekstrat, protein hidrolisatı, distilatı veya herhangi bir fırınlama, ısıl işlem veya enzim ayrışım ürünü demektir (11).

Kısacası doğal bir maddeyi alıp istediğiniz işlemden geçirip, istediğiniz şekilde manipüle edebiliyorsunuz demek bu. Bu süreçte işin içine ne kadar kimyasal veya solvent girmiş olursa olsun fark etmez, etiketteki ismi “doğal aroma” olacak.

Bu tatlar için et, denizürünü, süt ve süt ürünleri, buğday ve benzeri kaynaklar kullanılabildiğine ve ayrıca MSG de içerebileceğine dikkatinizi çekerim.

Gıda Boyaları/Renklendiriciler: Gıda boyaları çocuklarda alerjik reaksiyonlar, hiperaktivite ve hatta kanserle ilişkilendirilior. 2. No.lu Kırmızı boyanın örneğin, kansere yol açabileceği şüphesiyle 1976 yılında kullanımı yasaklanmış. 40 No.lu Kırmızı boyanın ise birden fazla deneyde farelerde DNA hasarına yol açtığı gösterilmiş durumda.

Spektrumdaki çocuklarımızın immün sistemleri zaten hasar görmüş durumda biliyorsunuz, detoks yolları ise bloke halde ve hatta belki hiç çalışmıyor. Burada yapmamız gereken, zaten ağır yük altında ezilmiş durumdaki bedeni daha da stres altına sokmak yerine, cana can katan besleyici gıdalarla o yükü azaltmak.

Mısır Şurubu/Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu: Mısır yenilmesine izin verilen yiyecekler arasında diye mısır şurubu/YFMS de “yasal” zannetmeyin. Bunların herikisi de immün sistemi tıpkı rafine beyaz şekerin yaptığı gibi çalışmaz hale getiriyor. Kimyasal yapıları birbirine benzer. Rafinasyon sürecinde cıva kullanılıyor olması ve bunun son üründe kalıp kalmadığı, kalıyorsa miktarın ne olduğu konusu büyük tartışmalara yol açmış durumda.(12).

NOT: Kızımla ilgili son gelişmeleri aktarmak istedim sana.

2 gün önce talihsiz bir olay yaşadık. Öğretmenimizin yerine o gün derse giren bir yedek öğretmen kızıma markette satılan granola barlardan vermiş, yanında da sukralozlu tatlı bir içecek. Samimi söylüyorum Kerri, o gün okuldan bir geldi ki tamamen kendi dünyasında, yüzüme bile bakmıyor. Anında anladım tabii yememesi gereken bir şeyler aldığını o gün okulda. Kızımın haline bakıyorum, hem kızgınım hem üzgün…Ne yapabiliriz, yemiş oldu şimdi bu yasaklı iki şeyi, böyle devam mı edelim yoksa yapmamız gereken bir şeyler var mı bu durumda?

Rejimi belli bir süre götürünce arada yapılan kaçamaklar derhal kendini belli ediyor böyle. Yenildiği sırada yanındaysan enzim verip yediğinin parçalanmasına yardımcı olabilirsin, değilsen de buradan yolumuza devam ediyoruz mecburen ve ileride bunun bir daha tekrarlanmaması için ne yapabilirizi düşünüyoruz.

Sık Yapılan Hatalar:

“Arada bir iki kaçamaktan bir şey olmaz, perhiz bozulmaz.”

Yanlış! Perhiz her delindiğinde beyinde ve bağırsaklarda biraz daha enflamasyon oluşuyor. Glüten ve kazein proteinleri düzgün parçalanamadığında ortaya çıkan peptitler, beyne glütenomorfin ve kazomorfin olarak gidiyor. Kazeinin vücuttan temizlenmesi üç gün sürerken, glütenin temizlenmesi aylar alıyor.

“Kazeinsiz olduğu müddetçe çocuğum süt içebilir.”

Yanlış! O süt inekten geldiği müddetçe çocuğunuz o sütü içemez. Nasıl etiketlendiğinin hiçbir önemi yok. İnekten sağılmış sütse, perhizde yeri yok demektir. İnek sütü vücutta mukus üretimini tetikler, o mukus da patojenlere saklanıp barınmaları için ideal bir ortam yaratacağından bu defa vücutta geçmeyen iltihaplanmaya kapı aralanır.

“Alerji panelinde çocuğumun glüten veya kazeine alerisi çıkmadı, o zaman bunları yiyebilir.”

Yanlış! Çocuğunuz otizmliyse veya spektrumdaysa ne glüten ne kazein ne de soyaya yaklaşabilir. Ayrıca çocuğunuz yeni bir yiyecekle tanıştığında veya uzun zamandır yemediği bir şeyi tekrar yediğinde tepkisini dikkatli bir şekilde takip etmelisiniz. Portakal alerjisi testte çıkmadığı halde her yediğinde alerjik reaksiyon belirtileri geliştiren bir vaka hatırlıyorum mesela. Vücudun sürekli olarak değiştiğini ve bu test sonuçlarının geçerliliğinin, hani varsa bile, en fazla birkaç ay olduğunu unutmamamız lazım.

Aynı hikayenin mango, portakal, muz, elma, mısır vs. ile de tekrar tekrar yaşandığına defalarca şahit oldum. Çocuğunuzun bir gıdayı yiyip yiyemeyeceğini anlamanın en iyi yolu, alerjisi/entoleransı olabilir buna diye düşündüğünüz şeyi yedikten sonraki davranışlarını gözlemlemek. Çocuklarımız iyileşme yolunda ilerledikçe, geçmişte alerjiye benzer semptomlar yaratan yiyecekler de artık immün sistem devreye girmeden tolere edilebilir hale gelecek.

“Doktorum otizme çare olmadığını, perhizin de bir işe yaramadığını söylüyor.”

Yanlış! Otizmin çözümsüz olduğunu düşündüğü halde paranızı almaya teşne bir doktor gördüğünüzde ardınıza bakmadan kaçın. Bir doktora sormanız gereken ilk soru şudur:

“Bugüne kadar otizmli kaç çocuk iyileştirdiniz?”

Cevap sıfırsa, doktor arayışına devam!

‘Perhiz’ bedava—çocuğunuz ‘Perhiz’i yaparsa bundan kimsenin maddi bir çıkarı filan olmuyor—o yüzden yapın işte‘Perhiz’i! Kaybedeceğiniz hiçbir şey yok, kazanacağınız dünya kadar şey var. Yapmamayı seçerseniz şayet, çocuğunuzun sağlığının daha da bozulmasının önünü alma şansı da yitip gidebilir. Siz kendinizi ‘Protokol’ü harfiyen uygumaya adayın, kimbilir belki bir sonraki iyileşme öyküsü sizin çocuğunuzunki olur.

NOT: Oğlumun bu Glütensiz/Kazeinsiz/Soya ve Şekersiz perhize tepkisi yalnızca mucize olarak tanımlanabilir. 2 hafta önce perhize geçtiğimizden beri yüzündeki bütün o kabarık kızarıklıklar yok oldu, günde 10 öfke krizinden 2’ye düştük ve ishali neredeyse tamamen kesildi.

“Perhizi denedik ama Johnny’de hiçbir olumlu gelişme olmadı.”

‘Perhiz’ bulmacanın sadece tek bir parçası. Bununla beraber, sonrasında yapacağımız her şeyin üzerine kurulacağı temel bu. Perhizi sürdürmediğimiz takdirde, girişilen hangi müdahalenin gerçekten iyi sonuç verdiğini anlamak zor.

Kandidalar ölüyor olacak bu süreçte ve bu da ‘Perhiz’in yarattığı (iyileşme krizi olarak da bilinen) Herxheimer etkisi olarak karşımıza çıkabilecek. Otizmden kurtulmak için perhizin ötesine geçmek şart, fakat beslenme herzaman iyileşme prosesinde yerine oturtulacak ilk parça.

Ailelerden perhizle ilgili ‘çocuğumda hiçbir gelişme olmuyor’ serzenişi geldiğinde bana çocuğun ne yiyip içtiğini eksiksiz yazmalarını isterim. Her seferinde Glütensiz/Kazeinsiz/Soyasız/Şekersiz+ perhizde anne-babaların bazı şeyleri yanlış uyguladıkları çıkar ortaya. Sorun ‘Perhiz’de değildir aslında, uygulamada hata vardır.

“Glüten ve kazeini kademe kademe çıkartmam lazım çocuğumun diyetinden.”

Yanlış!!! Hiç beklemeden, derhal çıkartın bunları diyetten ve çocuğunuzdaki düzelmeye kendi gözlerinizle anı anına şahit olun. IgG veya IgE alerjik reaksiyonlarına sebep olan gıdalar, içerdikleri glütenomorfin ve kazomorfinden dolayı vücutta aralarında enflamasyon ve psikotik davranışlar da olmak üzere pekçok başka probleme de yol açar. Bu gıdaları diyetten ne kadar çabuk çıkartabilirseniz çocuğunuz da o kadar süratle düzelir.

NOT: Beslenmesine eğilmeye yeni başladığımız zamandı, oğlumun gelişim değerlendirmesi alındı tesadüf. 20 aylıktı fakat değerlendirme sonuçları 15 aylık çocuğunkini gösteriyordu. Perhizin 4. ayındayız ve oğlumda çok büyük değişimler var artık. Yavrum yeniden gülümsüyor, kendince bir şeyler söylüyor, eliyle işaret ediyor, gözümüze bakıyor, başkalarına ilgi gösteriyor, otizmden kurtulmaya çok yakınız fakat hala bir iki ufak eksiğimiz var tamamlanacak. Arada tedirgenleştiği oluyor hala, bazen de bir miktar uzaklaşıyor fakat önemli kısım şu; terapist gelişimsel tarama testini yeniden yaptı ve oğlum artık (şu anki yaşı olan) 24 aylık çocuk tepkileri veriyor, hatta bazı alanlarda yaşının da ilerisinde! Ve bu salt perhizle aldığımız sonuç, zira henüz herhangi bir besin tamamlayıcı filan almış değil, sadece bir probiyotik oldu aldığı, ki o da işe yaramadı zaten.

“Glütensiz/kazeinsiz/soyasız olsa yeter perhiz.”

Hayır, yetmez! Dediğim gibi, çocuklarının ne yiyip içtiğinin üzerinden tek tek geçtiğimizde hep biryerlerde yanlış buluyorum. 52. sayfada verdiğimiz liste çocuklarımızın hiçbir koşul altında ağzına dahi sürmemesi gerekenleri sıralıyor. Bu sayıların çoğu ya nörotoksin ya da eksitotoksin kategorisinde olan şeyler. Yendikleri takdirde gelişmekte olan veya gelişimini tamamlamış sinir dokusunu olumsuz etkileyebiliyor bunlar. Bunlar çocuğunuzun diyetinden kesinlikle çıkmalı.


Çevirmenin notu:
Kitabın bu bölümü Kerri Rivera’nın sözlü izniyle paylaşılmış olup, yazı ikinci bölümüyle devam edecektir.