Alman Margareta GRIESZ-BRISSON, özel ilgi alanı nörotoksikoloji, çevre tıbbı, nörorejenerasyon ve nöroplastisite olan, farmakoloji alanında doktorası bulunan bir nörolog ve nörofizyolog. Hayatında ilk defa video çekip yayımlamasını gerektirecek önemde bulduğu konu ve gelişmelerle ilgili görüşleriniz aşağıda sizler için tercüme ettik. Video kaydının bütününe buradan ulaşabilirsiniz.

Daha kısa versiyonunu altyazılı olarak aşağıdaki videoda bulabilir, video altında da konuşmanın tamamına ait deşifre metnine ulaşabilirsiniz.

Merhabalar, bu benim ilk videom ve elime yüzüme bulaştırma riskine rağmen yapacağım bu yayını.

Hitabeti kuvvetli biri değilimdir ama konuşurken gözüne bakarım insanların ve gülümsediklerinde anlarım ki vermek istediğim mesaj alınmış. Her dilde her aksanda çalışır bu yöntem.

İsmim Margareta GRIESZ-BRISSON, Almanya’nın Muelheim kentinde ve Londra’da nöroloji uzmanı olarak çalışmaktayım.

Almanya’da ve dünyadaki gelişmeleri gitgide artan bir endişeyle takip etmekteyim.

Korona fazla şiddetli olmayan bir grip ayarında çıktı, ancak bunun için alınan tedbirler her seviye ve şekliyle tam bir felaket!

Şimdi kışla birlikte yeniden grip vakaları ortaya çıkacak, ancak lütfen kimse paniğe kapılmasın. Amerikalıların deyişiyle, tango iki kişiyle yapılır. Enfeksiyon olabilmesi için de iki şey lazım: patojen ve konakçı. Konakçı (insan/kişi) güçlüyse patojenle gayet rahat başa çıkacaktır.

Sağlığımızın seyri çokça kendi elimizde. Suyumuz temiz olacak, iyi besleneceğiz, bol bol hareket edip sosyalleşeceğiz, eğlenceli ve keyifli olacak hayatımız, arkadaşlarımızla hayatı yaşayacağız, sevgi eksik olmayacak hayatımızda ve bol bol da temiz hava alacağız. Böyle yaparsak vücudun savunma sistemlerini güçlendirmiş oluruz.

Dikkatinizi çektiyse, bunlar tam da devletin yapmamızı yasakladığı şeyler!

Onun yerine ne yapmamızı istiyorlar?

Eller dezenfektanla temizlenecek, herkes birbirinden uzak duracak, ağzı-burun kapatılacak.

El dezenfeksiyonu için inanılmaz sayı ve çeşitte testsiz/denetimsiz ürün sürüldü piyasaya. Oluşacak alerjilerin, egzama ve cilt rahatsızlıklarının haddi hesabı yok.

İnsanı insandan korkutarak araya mesafe koyma kuralı tarihte eşi benzeri görülmemiş gaddarlıkta bir konsept olup, insanlık için yüz karası bir uygulamadır.

Bayıldığımız bu ağız-burun kapama meselesine gelince…

Bir şey yemeden haftalarca, su içmeden günlerce yaşarsınız ama nefessiz bir iki dakikadan öteye gidemezsiniz.

Dışarı verdiğimiz havayı yeniden solumak şüphesiz vücutta oksijenin azalmasına neden olacak, doku ve hücreler karbondiokside doyacaktır.

Fakat insan beyninin oksijensizliğine ne kadar hassas olduğunu biliyoruz. Örneğin hipokampüsteki sinir hücreleri 3 dakikadan fazla oksijensiz kalamaz, ölürler!

Akut oksijen yetmezliğinin ikaz belirtileri baş ağrısı, sersemlik, baş dönmesi, konsantrasyon güçlüğü, aklını toplayamama, zihinsel tepki süreçlerinde yavaşlamadır.

Kronik olarak düşük oksijene maruz kalındığında ise belirtileri hissetmez olursunuz, çünkü alışır vücut. Fakat randımanınız kesinlikle düşmüştür artık.

Beyin ise az oksijen aldığı müddetçe, çektiği oksijen açlığı gitgide artacaktır.

Nörodejeneratif hastalık [Alzheimer, Parkinson’s vb.] gelişiminin yıllar, hatta onyıllar aldığını biliyoruz. Bugün telefon numaranızı hatırlayamıyorsanız, beyninizdeki çöküş 20 veya 30 sene önce başladı demektir.

Maske takmaya ve verdiğim havayı geri solumaya alıştım diye düşünebilirsiniz, oysa beyin oksijensiz kalmaya devam ettikçe dejeneratif süreç de katlanarak hızlanacaktır.

Beyinle ilgili 2. sorun da, sinir hücrelerinin (nöronların) bölünememeye başlayacak olmasıdır.

Bu durumda, devlet lütfedip (!) maskesiz hayata geri dönmemize, yeniden oksijen solumamıza izin vermediği takdirde, ölen sinir (beyin) hücrleerinin yerine yenisi gelmeyecek, giden gitmiş olacaktır.

Bu bilhassa aşırı korkan ve maske takarak virüslerden korunacağını zannedelerin mutlaka ve mutlaka bilmesi, anlaması gereken bir şey.

Virüs çapı yaklaşık 0.08 mikrometredir. Piyasadaki sıradan maskelerdeki gözenek büyüklüğü ise 80 – 500 mikrometre’dir. Her yıkandığında gözenekler daha da açılır. Alelade bir maske virüsten hayatta korumaz!

Ben maske takmıyorum. Beynimin işler kalmasını, hastalarımla ilgilenirken zihnimin açık, aklımın yerinde olmasını istiyorum. Karbondioksit anestezisi almak istemiyorum!

Londra’da, en azından şu anda, tıbbi gerekçe ile maskeyi ret hakkı bulunmakta, herkes de buna saygı göstermekte.

Sevgili ülkem Almanya’da ise pilotu da, kabin memuru da, yoldaki sade vatandaş da, satış yapan tezgahtar da MASKE NAZİSİ kesilmiş durumda!

Lufthansa havayollarında görevli pilotlar, maskeyle gittiği takdirde uçaktan ölüsü çıkacak benim gibi yolcuları uçaktan atıyor mesela. Bu başıma geldi benim. Ertesi sabah uçtuğum İngiliz havayollarında ise tek maske uyarısı dahi almadım, böylelikle sağ salim Londra’ya varabildim.

Hatırlarsınız, birkaç ay önce Amerika’da polis tarafından sokakta bir siyahi öldürülmüştü. Adam “nefes alamıyorum” dedikçe, polis daha da sıkı bastırıyordu boynuna.

Bugün Almanya’da insanlar “nefes alamıyoruz” dedikçe, Alman başbakanı “150 Euro ceza”, diyor.

Bir nörolog olarak açık ve net şunu söylüyorum: Maske takmak istemeyen herkes özgürce tıbbi muafiyet hakkından yararlanabilir. “Asılsız”ı, “uygunsuz”u yoktur bu işin çünkü oksijen yetmezliği HER BEYİN için TEHLİKE ARZ EDER.

Virüse karşı kesinlikle hiçbir koruyuculuğu olmayan maskeyi takıp takmayacağına her insan kendi karar verebilmelidir. Maske kesinlikle korumaz, fakat takıp takmamak kişinin takdiridir.

Çocuk ve adölesanlar için maske sözkonusu bile olamaz!

  • Çocuk ve adölesanların bağışıklık sistemi muazzam aktif ve uyum kapasitesi inanılmaz yüksektir ve yeryüzünün mikrobiyomuyla sürekli ilişkide olmalıdırlar.
  • Beyinleri ise deli gibi aktiftir çocuk ve gençlerin, dünyanın şeyini öğrenmekle meşguldürler!
  • Çocuğun / gencin beyni kana kana oksijen içmek ister. Bir organ metabolik olarak ne kadar aktifse, oksijen ihtiyacı da o kadar fazladır.
  • Cocuğun / gencin HER ORGANI metabolik bakımdan aktiftir!
  • Çocuğun / adölesanın beyninin oksijensiz bırakılması, oksijen almasının az da olsa engellenmesi bile sağlıklarını tehlikeye atar ve kesin kez kriminal suçtur.
  • Yeterli oksijen alamayan beyin gelişemez ve bu sebeple meydana gelecek hasar GERİ ÇEVRİLEMEZ!!

Çocuk öğrenmek için beyne, beyin de çalışmak için OKSİJENE muhtaçtır!!
Bunu anlamak için klinik deneye gerek yok?!!

Gayet basit, tartışılır yanı olmayan FİZYOLOJİK bilgidir bu!

Bilerek, göz göre oluşturulacak oksijen yetmezliği SAĞLIĞA KASITLI OLARAK ZARAR VERMEK demektir ve tıbbi açıdan KESİNLİKLE KONTRENDİKASYONDUR.

Tıbben kati surette kontraendike olması demek bir ilacın, aracın, metod veya tedavinin uygulanmaması gerektiği, KULLANI-LA-MA-YA-CAĞI demektir.

Sağlık için mutlak surette kontraendike bir şeyin TÜM TOPLUMA ZORLA dayatılmasını haklı kılacak çok mühim, ELZEM gerekçeler olmalı ortada ve bu gerekçelerin de yetkin, disiplinlerarası ve BAĞIMSIZ kurullarca değerlendirilierek oybirliği ile karara varışlmış olması lazım.

Bundan 10 yıl sonra gençlerde DEMANS alıp başını gittikten, çocuklar gerçek potansiyellerine erişemedikten sonra, “maskeye de gerek yoktu aslında” demenin faydası yok. İş işten geçmiş olacak artık.

Kutsal aşıyla ilgili durum nedir peki?

Valla Bayan Merkel, doğru dürüst bir aşı çıkana kadar pandemi bitmiş olacak zaten diyor?!

Sn. Merkel, virüs veya aşı hakkında ne biliyorsunuz ki sahi siz?

Çocuğu aşıdan sakat kalmış anne-babanın gözünün içine bakmışlığınız var mı mesela? Gelip gösterdiler mi size de çocuğun aşıdan önceki halinin fotoğraflarını? Yok, elbette görmediniz bunları hiç!

Bu çocukların tedavisiyle uğraşan doktorlar olarak o fotoğrafları gece-gündüz görüyoruz biz!

Ve bu ailelere çocuklarını geri getirecek, sağlıklarına kavuşturacak hiçbir şey de yok elimizde!

Bu ailelerin nasıl ömür boyu azap çektiğini biliyor musunuz siz?!

Sayın Merkel, aşı dediğiniz şey paskalyada siparişini verip de yılbaşına sofranızda hazır olmasını bekleyebileceğiniz bir şey değildir!

İnsanların sağlığı ile ilgili konuları lütfen doktorlara bırakınız.

Veterinerdir, labdan çıkmayan virologdur, yazılımcıdır, iş adamıdır, elektrikli otomobil üreticisi firmadır veya fizikçidir, koskoca bir ulusun sağlığı ile ilgili karar mercii olabilir mi?!

Sayın meslekdaşlarım lütfen, hepimizin uyanıp silkinmesi gerekiyor. Uyanalım artık lütfen.

Oksijen yoksunluğunun beyinde yaratacağı hasarı ben biliyorsam, kalpte yaratacağı hasarı kardiyoloğun, ciğerlerdeki hasarını da göğüs hastalıkları uzmanının biliyor olması lazım.

Oksijen yoksunluğu HER organda hasar bırakır.

Sağlık bakanlığı yetkilileri bunu bilmiyor mu?! Sigorta kurumları nerede?! Derneklerimiz tabip odalarımız neredeler?!

Bu sürecin daha EN BAŞINDAN, bu karantina uygulamalarına şiddetle karşı çıkıp önüne geçmeleri gerekenler onlardı?!

Tüm bunlara karşı çıkıp durduracak olan onlarken, tabip odaları kalkmış insanlara maske muafiyeti sağlayan doktorlara ceza yağdırıyor?!

Hasta ya da kişinin muafiyet alabilmesi için doktora oksijensizliğin sağlığa zararını ispat etmesi mi gerekiyor?! Tıp dernekleri ve tabip odalarının temsil etti ne biçim bir tıptır?

Bu tedbir kararlarının işe yaramadığına dair başta veri yoktu, ancak şu an iyiden iyiye su yüzüne çıkmış durumda. Ona rağmen (!) bu delilik devam ediyor?!

İşlenmekte olan suçun sorumlusu kim sizce?

Bu kuralları dayatanlar mı yoksa olan bitene sesini çıkarmayanlar, oyuna iştirak edenler mi?

UYAN ALMANYA!

Olay ne maskedir ne de virüs!
Sağlığınızla ise HİÇ alakası yok olan bitenin!
Tüm bunların çok çok ötesinde işler dönüyor…

Ben buna alet olmam!

Bayan Merkel’den de korkum yok!

Romanya’dan geliyorum ben, Çavuşevsku’ya bile yenilmemişim!

Almanya’ya göçmeden önce Romen polisin daimi konuğuydum ben. O zamanlar yağmurlu günlerde dahi koyu güneş gözlükleri takar, kimseye akan gözyaşlarımı göstermezdim.

O zamanlar korkuyordum, gençtim, hayatta kalmak istiyorum.
Almanya’ya geldiğimde ise bazen yolda yürürken durur, içimi kaplayan mutluluktan adım atamaz hale gelirdim! Aman tanrım Almanya’dayım ve ÖZGÜRÜM!!

Bu duyguyu ancak esareti yaşayanlar bilir…

Bugün artık korkmuyorum. Harikulade bir yaşam sürdüm ve başarıya doydum. Tıp okudum, Hawai’de asistanlık yapıp, New York’ta uzmanlığımı aldım. Elde ettiğim başarıları ve bugün geldiğim yeri Almanya’ya borçluyum ben.

Bugün tedbir karşıtı gösterilere katılırken, tıpkı eskiden benim duyduğum korku gibi sesini çıkarmaya çekinen, ürken gençleri temsilen gidiyorum.

Size son bir şey daha söylemek istiyorum…

Tüm iğrençliğine rağmen proleterya diktatörlüğü sayesinde eğitim-öğretim, iş ve sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalanma imkanı bulduk ve emeklilik maaşımız garantilenmiş oldu. Fakat şu anda karşı karşıya olduğumuz finansal diktatörlükte bu hakların yakınından bile geçemeyeceğiz! Bakınız, soluduğumuz hava bile kısıtlanmaya başladı bile!

Hepimizin bireysel olarak SORUMLULUK ALMASI gereken bir dönemdeyiz.

Ne düşüneceğimizin sorumlusu BİZİZ, MEDYA DEĞİL!

Atacağımız adımın sorumlusu da BİZİZ, PATRONUMUZ DEĞİL!

Sağlığımızdan da BİZ kendimiz sorumluyuz, WHO (dünya sağlık örgütü) DEĞİL!

Ve ülkemizde NE olup biteceğinin sorumlusu da BİZİZ, HÜKÜMET DEĞİL!

UYAN ALMANYA…

Muhteşem halkınla cennet ülkesin sen!

Teşekkürler Almanya, minnettarım sana…

Tschuess