Psikiyatrist Uzm. Dr. Kelly Brogan

9 Haziran 2013

Daha önce yazdım gebelikte doğum öncesi oluşacak enflamasyonun sebep olacağı olumsuzlukları – annenin zihinsel ve fiziksel sağlığına, doğuma ve çocuğunun kronik hastalığa sahip olma riskine ne etkileri olduğunu anlattım.

Maternal enflamasyonun epigenetik etkileri [genlerin nasıl davranacağına etkisi]; bağırsaklardaki anormal kolonizasyonun salgıladığı toksinler, yüksek seviyelerde reaktif enflamatuvar sitokinler, yeterli antioksidan ve mikrobesinögesi [vitamin, mineral ve fitonutrientler] rezervlerine sahip olunmamasıyla kendini gösteriyor. İşlenmiş hazır gıdayla beslenen; doğum kontrol hapı, antibiyotik, hatta belki Proton Pompa İnhibitörü de kullanmış; yabancı östrojenler [xenoöstrojenler], endokrin bozucu kimyasallar ile dost-bakteri-katili pestisitlerle haşırneşir bir kadın olsun ve bu kadının rahmine bir de bebek düşsün, bu durumda bir saatli bomba yaratmış olma ihtimaliniz oldukça yüksek. Bunun üstüne 18 yaşa kadar tam 70 doz alınması öngörülen 16 ayrı nörotoksik ve bağışıklık baskılayıcı aşı, biraz formül süt, biraz genetiğiyle oynanmış hazır bebek maması, 4 sene boyunca takılacak plastik altbezleri, Johnson & Johnson’ın 1,4-dioksan bebek banyo jeli…. ekleyin. “Houston, bi’ sorunumuz var”.

Çocuklarımız toksik. Her 50 çocuktan 1’inde Otizm teşhisi öyle ‘tanı koymada iyileştik’le filan açıklanamaz. Bu şunu demeye benzer; gezegen oldum olası bu kadar kalabalıktı da biz saymayı bilmiyorduk, yeni öğrendik. 1978’in 10,000’de 1’lik istatistiğinden bugüne gelmişiz, Mendel genetiğiyle alakası yok bunun. Üstelik sırf otizm de değil. Öğrenme özürleri, alerjiler, astım, otoimmün hastalıklar, kanser. Krizdeyiz, ve nedenlerini soruşturduğumuzda karşımızda çıkar ortaklığı yapan devlet ve firmaların yeşil dolarına bulanmış bir inkar halinden başka bir şey göremiyoruz. Devletin doğru dürüst yönetmeliklerle denetim altına dahi almadığı ilaç firmaları, Monsanto, şeker ve kimya sanayii lobileridir oysa müsebbib. İş işten geçmiş de olsa bir çare arayayım diyen var mı? Bu danışıklı dövüşe hangi noktada bir dur denecek, bunun için daha ne kadar zarar görmemiz lazım? Çocuklarımızı bunca hasta eden şey nedir diye yana yakıla cevap araması gerekenler nerede? Şimdiki neslin ihtiyaçlarına “Baby Boomer” kuşağı ve bu kuşağın çocuklarının kronik hastalıkları eklenip de devlet yükün altından kalkamaz noktaya gelince ne olacak?

Çözüm kolay: Revizyonist tarihçilik.

Tanımı değiştir, salgın ortadan kalksın. Madendeki kanaryalar arka bahçenin ispinozuna benzemeye yüz tutmuşken tutar teşhis kriterlerini değiştirsin(1), Otizm’le ilgili durum düşündüğümüz kadar da vahim değilmiş bakın deriz. Bu ülkede mahkum edildikleri modern tıp ve devlet destekli içler acısı yaşam şeklinin (bkz. genetiği değiştirilmiş, üstüne glifosat sıkılmış işlenmiş tahıl ürünlerinin günde sekiz porsiyon yenmesini tavsiye eden Tarım ve Gıda Bakanlığı!) elinde inim inim inleyen milyonlarca ailenin çektiğini görmezden gelip başından bir el hareketiyle savabilmek için şöyle bol ilaç reçete edilebilecek birkaç kriter grubu değişikliğine gidersiniz olur biter. Ve DSM-V [Mental Bozuklukların 5. Tanısal ve Sayımsal Elkitabı] huzurlarınızda… Ne mi var bu 5. versiyonda:

Üzerine korsan bilimciliğin lekesi bulaşmış bir meslek grubunun doruğa çıkmış utancı, plasebodan farklı etkisi olmayan ilaçlar için etkinlik iddiaları, veri manipülasyonu ve tanı için kullanılabilecek tek bir objektif biyolojik göstergeden (marker) dahi yoksun olma hali. Psikiyatri bir yeniden doğuş yaşamak—ortak biomarkerler ve altta yatan fizyopatolojik mekanizmaları bulabilmek için semptom kümeleri epifenomeninin ötesine geçmek için altın bir fırsata sahipti. Olmadı; ilaç verilebilecek hasta popülasyonunda bir daralma veya kayıp yaşanması Amerikan Psikiyatri Birliği ile ilaç sanayii arasındaki ilişkiye ters düştü. Şimdi böylelikle bu mucize ilaçlara kesinlikle ihtiyacı olduğuna kani bir nüfus grubuna toptan ilaç yazmayı kitabına daha iyi uydurmak için normatif insan deneyimini patolojikleştirmeye devam ediyorken, aynı anda da pervasızca yapılan kadın-doğum ve pediyatrik müdahalelerin getirileri ile tıp ve ilaç sanayiini doğrudan işaret etmekte olan pediyatrik istatistiklerde yaşanan kanamayı da durdurmuş oluyoruz. Bir taşla iki kuş.

Bu tür diagnostik revizyonların tarihte örnekleri çok. Mesela çoğu kişi polio eradikasyonunu yanlış şekilde 1954’te piyasaya çıkmış Salk aşısına bağlar. Oysa gerçekte, aşı piyasaya çıktıktan hemen sonra polio teşhisi için kullanılan ’24 saat süreli felç hali’ kriteri değiştirilerek çıta 60 güne yükseltiliyor, daha önce hepsi polio hanesine yazılan ‘coxsacki’ ve ‘aseptik menenjit’ vakaları poliodan ayrılıyor— koca salgın bir kalemde ortadan kadırılmış oluyor. Bugün halk sağlığı adına itici gücünü ilaç firmalarından alarak yapılmakta olan çalışmaların odağında enfeksiyonel hastalıklar ve bunlarla ilgili topluma korku salma gayreti yatarken, diğer yandan halkın sağlık durumuna bakıyorsunuz ve gördüğünüz manzara daha ziyade otoimmün hastalıklar, nörogelişimsel bozukluklar ve kanser oluyor. Bu saydığımız kronik hastalıkların tırmanışını durdurmak için bir şeyler yapılmadığı takdirde toplumumuza etkisi tam bir felaket olacak…ve fakat DSM’nin belli ki buna da bir çözümü var. İnkar.

(1)
– Eski kriterlere göre klasik otizm teşhisi alacak çocukların %25’i yeni kriterlere göre otizm teşhisi alamıyor
– Yüksek fonksiyonaliteye sahip otizmlilerin %55’i yeni kriterlerle dışlarıda bırakılıyor
– Asperger teşhislilerin %75’i artık otizm spektrumunda kabul edilmiyor
– PDD-NOS teşhislilerin %85’i yine otizm spektrumunda kabul edilmiyor

kellyasılPsikiyatrist Uzm. Dr. Kelly Brogan

  • New York, Cornell Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu
  • Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de Beyin ve Bilişsel Bilimler/Sistemler Sinirbilimi dalında yüksek lisansı var
  • Entegratif Bütüncül Tıp Uygulayıcısı
  • NY Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi

    © Kelly Brogan MD. Bu yazı Dr. Kelly Brogan’ın izni dahilinde sizlerle paylaşılmıştır. Kendisinin diğer yazılarını okumak ve haber bültenine abone olmak için sitesi www.kellybroganmd.com‘u ziyaretiniz yeterli.